Ülkemizde dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir siyasi çöküntü yaşanıyorsa bunun en baş sorumlusu vatandaşımızın kendisidir. Çünkü siyasete olması gerekenden çok farklı anlamlar yüklemişler, böylece çözümden mahrum kalmışlar.
2002 seçimlerinde Bağımsız Türkiye Partisi Gaziantep Milletvekilliği adaylığım sırasında yaptığımız seçim çalışmaları bize vatandaşın siyasetten ne anladığını gösterdi.
Değerli dostlarım özellikle köy kesiminde yaşayan vatandaşlar öyle politize olmuş ki, köyün muhtarı ya da bağlı olduğu aşiret lideri hangi partiyi destekleme kararı alırsa kayıtsız şartsız o yörede herkes oyunu o partiye atar.
Aşiret ağalarının ya da orada yaşayan kanaat önderinin ya da muhtar efendinin bu kararında etken unsur vatandaşın selameti, devletin bekası değildir. Herkes kendi koltuğunu, kendi menfaatini, kendi devranını döndürmeyi daha önde tutar. Bunu laf olsun torba olsun diye yazmıyorum. Aslında herkes bunu görüyor da görmezlikten geliyor. Hak yiyen de biliyor, hakkı yenilen de biliyor. Ama kısır döngüyü kırmaya kimse cesaret edemiyor.
2002 seçim çalışmalarında (adı mevzu değil) İslahiye tarafında bir köye siyasi çalışma yapmaya gittik. Bize telefonla o köyden ulaşıldı. Biz de sevinçle köye ulaştık, çünkü sesimizi duyan bizden haberdar olan birini bulmak hele de kendisinin davet etmesi bizim için çok önemliydi.
Köye girdik gayet şatafatlı bir evde kalabalık bir nüfus oturuyor. Gelsin çaylar, gelsin yiyecekler içecekler. Gayet güzel ağırlandık. Minderli bir sedirde oturan baba konuşmaya başladı.
Bana dönerek, "Geçenlerde televizyondan Haydar Baş hocayı dinledim. Gayet güzel konuşuyor. Aslında seçilmesine imkân yoktur ama yeni bir sürece giriliyor. Ne olur ne olmaz belki de başarılı olursunuz. Benim 5 tane oğlum var her birini bir parti sorumlusu yaptım. Biri boşta onu da size vereyim. Ancak parti için bir büro isterseniz kira da vermelisiniz. Malum geçim zor hangi birine para harcayalım" dedi.
Ben de ona cevaben şöyle demiştim: "Siz galiba bizi yanlış tanımışsınız. Biz Kuva-yi Milliye mücadelesi veriyoruz. Bizim size verecek paramız yok. Siz bu işe gönüllü olarak hizmet edecekseniz buyurun yoksa da bize eyvallah. Biz sizi Allah rızası için uyarmaya geldik." Bu konuşmadan sonra oradan ayrıldık.
Toplumda sadece bu örnek mi var. Ben çok kişiyi tanıyorum babası bir partide, oğlu bir partide, kardeşler ya da ahbaplar her biri bir yerde, acaba nasıl bir köşe kaparız peşindeler. Kapalı kapılar ardında ya da dost meclislerinde sözde iktidara gece gündüz sövüp iktidarın nimetlerinden istifade edenlerle dolu ortalık.
Biz bunlara yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanlar deriz. Bunun dini literatürdeki adını kullanmak istemem onlar kendi kararlarını kendileri versinler. En iyisi tövbe edip dönsünler.
Değerli dostlarım! Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın başlattığı 2. Kuva-yi Milliye hareketinin ve bayrağı devralan Hüseyin Baş'ın gayesi vatandaşa bir ayna tutup aynada kendini göstermek daha açıkçası bu kısır döngüyü kırmaktır. İşimizin ne kadar zor olduğunu biliyoruz ama değişimi bizden başka kimsenin başarabileceğine de inanmıyoruz.
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın dedikleri aynen çıkıyor / 15.01.2025
- Hüseyin Baş ezberleri bozuyor / 14.01.2025
- ‘Lan oğlum sen Hüseyin Baş’ı tanımıyor musun?’ / 13.01.2025
- Örnek insanla beraber olmanın faydaları / 11.01.2025
- Çekilin gençlerin önünden onlar halledecektir / 10.01.2025
- 30 yıl önceden haber verilen gerçekler / 09.01.2025
- Hakkımı helal etmiyorum / 08.01.2025
- Sakın ‘demokrasi’ istemeyin siz de yargılanırsınız / 07.01.2025
- Ehliyet, liyakat ve güzel ahlak ilişkisi / 06.01.2025