Türk siyaset sahnesi süratle yeni bir yapılanmaya doğru gidiyor.
Bilindiği gibi bu sahnede, klâsik tanımla sağın % 70, solun % 30 oyu vardır. Artı-eksi bir veya iki puan, zaman ve şartlara göre tarafların hanelerine yazılabilir.
Baykal'ın tekrar Genel Başkan oluşu, Ecevit'in sergilediği fevkalâde olumsuz performansın da etkisiyle, solda kesin hesaplaşmaya gidileceğinin işaretlerini vermektedir.
Bu % 30'luk pastaya ayrıca Erdal İnönü ve Mümtaz Soysal'ın da bir takım yeni oluşumlar şeklinde ortak çıkması gündemdedir. Fakat İnönü'nün geçmiş deneyimindeki, Ermeni savaşı sırasında Elçibey'den gelen yaralıların tahliyesi için iki silâhsız helikopter isteğini yanıtsız bırakması ve PKK'lıları meclis çatısı altına taşıması; Soysal'ın ise "Mütareke şartları yaşıyoruz. Tekrar Kuvayi Milliye anlayışına ihtiyaç vardır.Bu ortamda kurtarıcı olarak Derviş'in solcu olduğunu zannedenler yanılıyor. Derviş'e giden sağa gider" diyerek "sağı" dışlar bir görüntü vermesi, daha baştan önlerini kesmiş durumdadır.
Mütareke şartları olduğu doğrudur da, bu şartlarda sol ve sağ diye milleti ayırmak yanlıştır. İşte koca Anayasa Profesörü hoca maalesef bu yanlışa düşmüştür.
Geçen seçimde birinci parti soldan çıkmış, Türk sağının bir türlü bir araya gelemeyen beceriksiz politikaları sonucu da onların arasından sıyrılarak iktidar olabilmiştir. Ne olursa olsun bu sefer Baykal, İnönü ve Soysal bu pastayı paylaşacaklar, yâni % 30 sol oy bölünecek ve küçülecektir.
Bu durum ilk ağızda MHP'yi şanslı kılmaktadır. Yine son seçim ölçeğine göre sağın en büyük partisi olan MHP, solun küçülmesi ile bu sefer teorik olarak birinci parti durumuna gelecektir. İlk günden gerçekleşeceği varsayılan ve son zamanlarda serbest bırakıldığı söylenilen milletvekili transferleri ile (MHP'liler hep 30-40 rakamını telâffuz ediyorlardı) bu göreceli büyüklük iyice pekişmiş olacaktır.
Ama hep, teorik olarak. MHP'nin teoriyi pratiğe dönüştürebilmesi için ise şimdiye kadar yaptıklarından çok daha fazlasını yapması gerekecektir.
Yine de bu andan itibaren radikal bir takım manevralara girişebilecek bir MHP'nin, her şeye rağmen eski % 15-20 oy oranını koruyacağını tahmin ediyorum.
Meselâ Öcalan'ı asacak veya asamayan hükümetten çekilecek bir MHP'nin....
Üst düzey bir askerî yetkilinin kapalı bir sohbet esnasında "Çiller olsaydı Öcalan'ı kulağından tutar, il il dolaştırır, sonra da emin olun asardı" ifadesinin bir özlemi, bir niyeti ve hayli pişmanlığı yansıttığı düşüncesindeyim.
Bütün bunlara rağmen ben yakın bir gelecek için memleketin dinamik güçlerinin MHP'den halâ vaz geçmediği kanaatini taşıyorum. Bu dinamik güçlerin; seçim yasası ve siyasi partiler yasasında değişiklik yapma konusunda toplumla mukavele imzalayan bir MHP'ye mantıkî bir süre içerisinde seçime gitmek şartıyla devlet direksiyonunun emanet edilebileceğini değerlendiriyorum.
ANAP'ı hiç sormayın... Mesut Yılmaz yaklaşan kongre nedeniyle kâbuslar görmektedir. Genel Başkan adaylarından Amerika'da "dil" tahsili yapan ve saç ektirip bıyık kestirerek imaj tazeleyen Eyüp Aşık, M.Ali Birand'ın "Siz de Amerika'da Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek'in görüştüğü ileri sürülen etkili çevrelerle görüştünüz mü?" şeklindeki sorusuna gülerek ve aynen şu cevabı vermekte en ufak bir sakınca görmemiştir:
"Hepimiz aynı yoldan geçtik".
Bu Eyüp Aşık'ın olduğu kadar "yeni" Tayyip'in de koordinatını belli etmesi bakımından son derece önemli bir itiraftır.
Çünkü Amerika'nın koordinatı zaten bellidir.
Tayyip Eyüp Stadında kendine göre millet tarifleri yapmakta fakat Türkiye'nin dört bir yanında "sadece Türk bayraklarıyla" millî bağımsızlık ruhunu haykıran hakikî milleti görmezden gelmektedir.
"Şimdiki" fotoğraf budur. Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın bir zamanda anaların ne yiğitler doğurmuş olduğu ise ayan beyan görülecektir.
Bu arada siz siyaset sahnesinin gerçek oyuncuları ile cambazların kimler olduğunu alt alta yazmaya başlayın.
Bilindiği gibi bu sahnede, klâsik tanımla sağın % 70, solun % 30 oyu vardır. Artı-eksi bir veya iki puan, zaman ve şartlara göre tarafların hanelerine yazılabilir.
Baykal'ın tekrar Genel Başkan oluşu, Ecevit'in sergilediği fevkalâde olumsuz performansın da etkisiyle, solda kesin hesaplaşmaya gidileceğinin işaretlerini vermektedir.
Bu % 30'luk pastaya ayrıca Erdal İnönü ve Mümtaz Soysal'ın da bir takım yeni oluşumlar şeklinde ortak çıkması gündemdedir. Fakat İnönü'nün geçmiş deneyimindeki, Ermeni savaşı sırasında Elçibey'den gelen yaralıların tahliyesi için iki silâhsız helikopter isteğini yanıtsız bırakması ve PKK'lıları meclis çatısı altına taşıması; Soysal'ın ise "Mütareke şartları yaşıyoruz. Tekrar Kuvayi Milliye anlayışına ihtiyaç vardır.Bu ortamda kurtarıcı olarak Derviş'in solcu olduğunu zannedenler yanılıyor. Derviş'e giden sağa gider" diyerek "sağı" dışlar bir görüntü vermesi, daha baştan önlerini kesmiş durumdadır.
Mütareke şartları olduğu doğrudur da, bu şartlarda sol ve sağ diye milleti ayırmak yanlıştır. İşte koca Anayasa Profesörü hoca maalesef bu yanlışa düşmüştür.
Geçen seçimde birinci parti soldan çıkmış, Türk sağının bir türlü bir araya gelemeyen beceriksiz politikaları sonucu da onların arasından sıyrılarak iktidar olabilmiştir. Ne olursa olsun bu sefer Baykal, İnönü ve Soysal bu pastayı paylaşacaklar, yâni % 30 sol oy bölünecek ve küçülecektir.
Bu durum ilk ağızda MHP'yi şanslı kılmaktadır. Yine son seçim ölçeğine göre sağın en büyük partisi olan MHP, solun küçülmesi ile bu sefer teorik olarak birinci parti durumuna gelecektir. İlk günden gerçekleşeceği varsayılan ve son zamanlarda serbest bırakıldığı söylenilen milletvekili transferleri ile (MHP'liler hep 30-40 rakamını telâffuz ediyorlardı) bu göreceli büyüklük iyice pekişmiş olacaktır.
Ama hep, teorik olarak. MHP'nin teoriyi pratiğe dönüştürebilmesi için ise şimdiye kadar yaptıklarından çok daha fazlasını yapması gerekecektir.
Yine de bu andan itibaren radikal bir takım manevralara girişebilecek bir MHP'nin, her şeye rağmen eski % 15-20 oy oranını koruyacağını tahmin ediyorum.
Meselâ Öcalan'ı asacak veya asamayan hükümetten çekilecek bir MHP'nin....
Üst düzey bir askerî yetkilinin kapalı bir sohbet esnasında "Çiller olsaydı Öcalan'ı kulağından tutar, il il dolaştırır, sonra da emin olun asardı" ifadesinin bir özlemi, bir niyeti ve hayli pişmanlığı yansıttığı düşüncesindeyim.
Bütün bunlara rağmen ben yakın bir gelecek için memleketin dinamik güçlerinin MHP'den halâ vaz geçmediği kanaatini taşıyorum. Bu dinamik güçlerin; seçim yasası ve siyasi partiler yasasında değişiklik yapma konusunda toplumla mukavele imzalayan bir MHP'ye mantıkî bir süre içerisinde seçime gitmek şartıyla devlet direksiyonunun emanet edilebileceğini değerlendiriyorum.
ANAP'ı hiç sormayın... Mesut Yılmaz yaklaşan kongre nedeniyle kâbuslar görmektedir. Genel Başkan adaylarından Amerika'da "dil" tahsili yapan ve saç ektirip bıyık kestirerek imaj tazeleyen Eyüp Aşık, M.Ali Birand'ın "Siz de Amerika'da Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek'in görüştüğü ileri sürülen etkili çevrelerle görüştünüz mü?" şeklindeki sorusuna gülerek ve aynen şu cevabı vermekte en ufak bir sakınca görmemiştir:
"Hepimiz aynı yoldan geçtik".
Bu Eyüp Aşık'ın olduğu kadar "yeni" Tayyip'in de koordinatını belli etmesi bakımından son derece önemli bir itiraftır.
Çünkü Amerika'nın koordinatı zaten bellidir.
Tayyip Eyüp Stadında kendine göre millet tarifleri yapmakta fakat Türkiye'nin dört bir yanında "sadece Türk bayraklarıyla" millî bağımsızlık ruhunu haykıran hakikî milleti görmezden gelmektedir.
"Şimdiki" fotoğraf budur. Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın bir zamanda anaların ne yiğitler doğurmuş olduğu ise ayan beyan görülecektir.
Bu arada siz siyaset sahnesinin gerçek oyuncuları ile cambazların kimler olduğunu alt alta yazmaya başlayın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002