ABD seçimleri, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi, Kafkaslar derken Türkiye'nin en büyük ve en önemli meselelerinden birisi olan tarım meselesini unutuyoruz.
Tarım ürünlerinde ve tarımın maliyet unsurlarında "yerlilik", esasen bir ulusal güvenlik meselesidir. Tarımın önemini Prof. Dr. Haydar Baş ne güzel özetlemişti: "Topsuz tüfeksiz savaşılabilir ama buğdaysız asla."
Sayın Baş, "Tarım en stratejik sektördür" der, Milli Ekonomi Modeli'nde.
Doğru, tüm sektörler önemlidir, stratejiktir ama en stratejik olanı tarımdır.
Emperyalist ülkeler ve küresel güçler, bölme, parçalama ve işgal hedefi güttükleri ülkelerin en önce milli tarımlarını yok ederler.
Tarımdaki bağımlılık hiçbir bağımlılığa benzemez. Tarımsal üretimin "yerli" ve "milli" olması için sadece sizin topraklarınızda üretiliyor olması yeterli değildir.
Finansı, tohumu, gübresi, ilacı, mazotu, elektriği yerli ve milli olmayan bir tarım asla milli değildir. Tarımda ne kadar bağımlıysan o kadar büyük bir risk altındasın.
Maalesef ülkemizde bırakın maliyet unsurlarındaki bağımlılığı, direkt tarım ürünü ithalatı yapılmaktadır.
Bu, tarıma, tarım üreticisine darbedir, sahip olduğumuz topraklara ise ihanettir.
Toprak tutar insanı ama ya toprak küserse. Hiç ne olacağını düşünüyor musunuz?
Toprağı "vatan" yapan, altında yatan şehitlerimizdir, üzerinde dalgalanan ay yıldızlı bayraklarımızdır ama bir şey daha var; o da alınterimizdir, emeğimizdir.
Toprağa alınteri ekmezsen, o toprak sana küser ve bir daha asla sana "vatan" olmaz.
Bu temel bakış açısını ifade ettikten sonra dilerseniz biraz da yaşanan tarım merkezli güncel gelişmelerden bahsedelim.
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Federasyonu'nun (TGDF) Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan dış ticaret verilerinden derlediği bilgilere göre, Türkiye, 2020 yılının ilk 9 ayında 11 milyar 740 milyon dolar tarımsal ürün ithalatı gerçekleştirdi.
En çok ithal edilen ürünler sırasıyla, buğday, soya fasulyesi ve ayçiçeği yağı oldu. Bu 3 ürün, toplam ithalatın yaklaşık yüzde 23'ünü, neredeyse 4'te 1'ini teşkil etti.
Hayvan yemi, bitkisel yağ, un, nişasta ve kakao-çikolata sektörleri bu yılın 9 aylık bölümünde en çok ithalat yapan sektörler olarak sıralandı. Toplam ithalatın yüzde 64,8'i bu 5 sektör tarafından gerçekleştirildi.
Tek başına hayvan yemi sektörü, 9 ayda 2 milyar 810 milyon dolarlık hacim ile toplam ithalatın yüzde 23,9'unu yani neredeyse 4'te 1'ini oluşturdu. Bu durum, dolar kuru TL'ye göre arttıkça neden hayvansal ürünlere zam geldiğini gösteriyor.
Hayvan yemi sektörü ithalatını ağırlıklı olarak Brezilya ve Arjantin'den yapıyor ve bu ithalatta dolar kullanılıyor.
Dikkat ederseniz, ithal ettiğimiz ürünlerin tamamı Türkiye'de yetişebiliyor ve hatta bazı ürünlerin anavatanı Anadolu coğrafyası. İthal ettiğimiz ülkelerin arazileri bizden daha verimli değil, havası, suyu bizden daha uygun değil.
Binlerce kilometre ötede bulunan Brezilya'dan, Arjantin'den, ABD'den tarım ürünü ithal ediyoruz, adamlar okyanusları, denizleri geçerek bize ürün satıyorlar ve bizden daha ucuza bize satıyorlar, bir de üstüne para kazanıyorlar.
Bizim problemimiz toprağımızın verimli olmaması, iklim şartlarının uygun olmaması değil; tarım politikalarımızda sorun var, işi bilmeyen siyasilerimizin bakış açısında sorun var, halkımızın tercihlerinde sorun var.
Yapılan ithalat yetmiyormuş gibi bir de tarım ithalatının önünü açmak için gümrük vergilerini indirmeye ve hatta sıfırlamaya da devam ediyoruz.
Resmi Gazete'de dün yayımlanan ithalat rejimi kararına göre, kırmızı mercimek ithalatında bazı ülke gruplarına uygulanan gümrük vergisi oranı yüzde 19,3'ten yüzde 9'a düşürülürken, çerezlik olmayan ay çekirdeği ithalatının gümrük vergisi oranı 30 Haziran 2021'e kadar tüm ülke grupları için sıfırlandı.
Mercimek ve ayçiçeği bizim topraklarımızda yetişmiyor mu? Elbette yetişiyor. Hatta mercimeğin anavatanı Türkiye. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre Türkiye bundan 30 yıl önce dünya mercimek üretiminin yüzde 39'unu gerçekleştiriyordu ve o dönemde hiç ithalat yapmıyordu.
Aradan geçen zaman içinde dünya mercimek üretimi yüzde 186 arttı ama Türkiye'de üretim yüzde 63 geriledi. Türkiye'nin global üretimdeki payı yüzde 6'nın altına, ihracattaki payı yüzde 70'ten yüzde 7'lere geriledi.
Türkiye, bugün mercimek ithalatının yüzde 58'ini Kanada'dan gerçekleştiriyor.
Yine binlerce kilometreden mercimek alıyoruz adamlar kazanıyor, bizim çiftçimiz ise kazanamıyor, borç batağına saplanıyor, üretimden soğuyor.
Tarım politikalarımızın neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır.
İyi niyet çerçevesinde hiçbir mantıklı izahı yok.
İşin garip tarafı, ülkeleri tarım konusunda güçlü kılacak tek formül de Türkiye'den çıkmasına rağmen bu tabloyu yaşıyoruz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli.
Dünya istifade ediyor, biz ise Türk milleti olarak inadımız sebebiyle istifade edemiyoruz.
Rusya'yı tahılda ve buğdayda dünya lideri yapan model bu Model.
Çin halkını yüksek refah seviyesine kavuşturan model yine bu Model.
Türkiye'nin ise başta tarım olmak üzere her sahada perişan olmasının ana sebebi ise ülkeleri ayağa kaldıran bu eşsiz Çözüm'e ve Sahibi'ne bugüne kadar hep sırt dönmeleridir.
Ayıkmak dileğiyle.
- İsrail, işgallerini kalıcı hale getirmeye çalışıyor / 31.01.2025
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Hz. Fatıma edep, ölçü ve iman abidesidir / 22.01.2025
- ‘Söneriz diye üflediler, alev aldık’ / 21.01.2025
- Türk’ün düşmanı, Kürt’ün katili ile ‘barış süreci’ / 18.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025