Ne ekersen onu biçersin

Başlıktaki atasözü belki de hepimizin ilk öğrendiği atasözlerinden biridir. Atalarımız bir cümle ile insanoğlunun hayatını özetlemişler. Bu sözün aksini iddia etmek beyhude bir uğraştır. 

Atasözleri sadece birer cümleden ibaret değildir. İçerdikleri mana bakımından çok önemli ipuçları verir. Tabii anlayana…

Birisi karşımıza geçip; "ben domates ektim ama buğday çıkmasını bekliyorum" dese, belki bu adam delidir deriz, belki güler geçeriz, alay ederiz. 

Yıllardan beri milletin iki yakası bir araya gelmiyor. İşsizlik sürekli artan bir ivmede seyrediyor. Çalışan aldığı ücretle asgari düzeyde bile geçimini sağlayamıyor. Esnaf bir taraftan vergilerle, diğer taraftan kredilerle boğuşuyor. Bir de şimdi virüs ekonomisi ile yüzleşince işler her geçen gün içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Büyük bir girdap herkesi içine çekiyor.

İşin özeti yazının başlığında gizli…

Siz, yıllarca kapitalizm, liberalizm ektiniz sonuçta ne ürün vermesini bekliyorsunuz? Bolluk mu olacak? Bereket mi olacak? Kazancınız mı artacak? Rahat bir uyku mu uyuyacaksınız?

Ne farkınız var! Toprağa domates ekip buğday çıkmasını bekleyen adamdan… Hani ona gülüyordunuz 'böyle şey mi olur?' diye, milleti açlığa, yokluğa mahkum eden ekonomi anlayışına ve onu savunanlara öyle bir sarıldınız ki, gözünüz başka bir şey görmedi. 

Her geçen gün ticaretin durma noktasına geldiği, zaten milyonlarca işsiz olan memlekette işten çıkarmaların büyük bir hızla arttığı şu günlerde İş-Kur önünde uzayıp giden kuyruklar, kara kara düşünen insanlar hepimizi derinden yaralıyor. 

Ancak unutmayın ki bu duruma bile isteye kendi ayaklarımızla düştük. 

Şu dünyada bir evim olsun diyen, gitti bankadan faizli kredi çekti. İşimi büyüteceğim hayalleri ile esnaf bankadan faizli kredi çekti. Otomobil almak için kredi çekti. Açlık sınırının bile çok altında olan ücretlere rıza gösterdi. İnsan onurunun ayaklar altına alındığı kapitalizmi, sömürü düzenini devam ettirenlerden yüz çevirmedi. Benim sonum ne olur diye hiç düşünmedi.

Virüs ekonomisi de devreye girince bırakın kralın çıplak olmasını, vatandaş şu anda kendisinin çırılçıplak olmasıyla yüzleşiyor.

Prof. Dr. Haydar Baş'ın uyarılarına kulak asmayan millet şimdi kara kara düşünüyor. 

Vatandaşlık maaşını, ev hanımı maaşını, her doğan çocuğa verilecek desteği, 10 bin lira olacak asgari ücreti, çiftçiye daha ürününü ekmeden verilecek desteği, esnafa sağlanacak imkânları ve daha onlarca nimeti tepmenin neticesi bugün karşımızda gördüğümüz tablodur.

Hâlbuki kendisine uzanan dost elini tutsaydı, o sese kulak verseydi ve Milli Ekonomi Modeli ekmiş olsaydı bugün; 'bolluk, bereket, zenginlik, huzur, mutluluk' hasat edecekti.  

Sayın Baş, kendi ifadesiyle; dünyada ekonomiyi en iyi bilen değil, 'tek bilen insan'dır. O'nun söyledikleri ekonomide bir kanundur. Ve hepsi gerçekleşmiştir. 

Bugün Çin'in virüsle olan imtihanında geldiği nokta güçlü bir ekonomik yapı ile olmuştur. Bu da herkes tarafından bilinmektedir ki, Milli Ekonomi Modelini hayata geçirmiş olmasıyla mümkün olmuştur. 

Prof. Dr. Haydar Baş Bey, ne demişti Rusya Duma'sındaki konuşmasında; "Milli Ekonomi Modeli, Kapitalizmi sessiz bir devrimle tarihe gömmüştür."

Bugün hep beraber dünyanın Milli Ekonomi Modeline gelişini izliyoruz.

ABD başta olmak üzere kapitalizmin merkezi olan ülkeler vatandaşına nakit destekler veriyor, tüketiciyi harekete geçirecek çözümler ortaya koyuyor. Kapitalizmin içinde asla söz konusu olmayan bu çabaların hepsi Sayın Baş'ın MEM tezinin temel noktalarından biridir. Çünkü MEM, 'Tüketim Endeksli' bir modeldir. Tüketici ne kadar güçlü olursa piyasalar o derece canlanır ve ekonomiler gelişir. 

Şimdi bahar aylarındayız, toprağa tohum ekme zamanı. Hadi gelin bu defa doğrusunu yapalım ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanında olalım, 'Milli Ekonomi Modeli' ekelim ve bereket biçelim, huzur biçelim, mutluluk biçelim.