Gıda sahtekârlığı yeni olan bir şey değildir hatta günümüzde sıklığının ve yoğunluğunun arttığı kabul edilmektedir. Özellikle 19 Şubat 2020 itibarıyla Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yasaklanan sahte bal, sahte pekmez ve sahte peynir üretimi ülke genelinde tartışılmaktadır.
Geçmişten bugüne bal, pekmez, peynir gibi ürünlerin hem gıda hem de ilaç olarak tüketildiği biliniyordu. Ancak üreticilerin hammaddesi bile olmadan farklı aroma vericiler ya da başka bileşenlerle bu ürünleri kolaylıkla üretilebilmesi tepki çekmiştir. Bu şekilde yapılan üretimin insana faydadan çok zarar getireceğini bilmek zor olmasa gerek.
Peynir ve pekmez ile ilgili ürünlere yasak hemen devreye girerken balla ilgili ürünlerin üretimine yılbaşına kadar izin verilmiştir.
Bal, arıların çiçek nektarından topladıkları ve peteklerde sakladığı yoğun, tatlı, şuruplu bir gıdadır. Bugün fırınlanmış ürünler, şekerleme, marmelatlar, reçeller, kahvaltılık tahıllar, içecekler, süt ürünleri ve birçok korunmuş ürünün endüstriyel gıda işlemesinde kullanılmaktadır. Bal için ucuz şeker şuruplarının kullanılması, balın olumlu özelliklerinin çoğunu olumsuz etkileyecektir.
Aynen balda olduğu gibi pekmez ve peynir sektöründe de gıda sahtekârlığı oranı yüksektir. Kış aylarında özellikle büyük kentlerde glikoz şurubundan yapılmış pekmezler konusunda tüketiciden yoğun şikayetler alınmaya başlanmıştı. Pekmezin keçiboynuzu, üzüm, nar gibi hemen her çeşidiyle yapılan tağşişli ürünler soframızda uzun süre yer almıştı.
Örneğin pizzalardaki birkaç peynir örneği aslında iddia edildiği gibi peynir değil, bitkisel yağ ve katkı maddeleri ile yapılabiliyor. Diğer karışımlar, taze süt yerine sulandırılmış süt tozunun kullanılmasının yanı sıra üre, formaldehit, hidrojen peroksit ve patates nişastası ilavesini içerebiliyor. Bu noktanın ötesinde, rendelenmiş peynirler de dâhil olmak üzere ürünün topaklanmasını önlemek için selüloz gibi katkı maddeleri kullanılabiliyor.
Bu yollardan üretilen tağşişli ürünleri tespit etmek için çok daha karmaşık, çok daha aşamalı testlerin geliştirildiği açıklandı. Ancak testlerin geliştirildiği kadar tağşişi yapan sahtekârların da yöntem geliştirdiği unutulmamalıdır. Sahtekârlığı yapanların sadece eğitimsiz bireyler olduğunu sanmayın, bu sektörde iyi bir gıda bilimine sahip ancak güzel ahlaka sahip olmayan kişilerin sayısı oldukça fazladır.
Bir toplumun ahlakı düzelmedikçe yasakların ve cezaların arttırılması ne kadar caydırıcıdır? Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir makalesinden alıntı yaparak yazımı bitirmek isterim: "Teknoloji ve medeniyet birbirinden son derece farklı kavramlardır. Teknoloji; insanın maddeyi şekilden şekile sokması, medeniyet ise; insanî ve ahlâkî vasıflarla donanmasıdır. Asıl istenen de ahlâki olgunluktur."
- Pekmez kaynatma / 17.07.2020
- Çamaşır suyu ile tavuk yıkamak / 28.06.2020
- Gıda zincirinde meyve ve sebzeler / 14.05.2020
- Bir tohum / 03.05.2020
- Tarlada koronavirüs etkisi / 14.04.2020
- Gıda stoku ile başımız dertte / 25.03.2020
- Ne çok sulu ne de çok koyu / 27.02.2020
- Corona virüs / 09.02.2020
- Asıl silah gıdadır / 14.01.2020