Çin'de ortaya çıktığından beri dünyayı kasıp kavuran COVID-19 nedeniyle Türkiye de önlemler almaya devam ediyor. Yetkililer tarafından zorunlu olmadıkça 'sokağa çıkmayın' uyarısı yapılıyor. Virüsün özellikle el teması yoluyla yayıldığı sıkça belirtiliyor.
Ancak, şu ana kadar gıda veya gıda ambalajı ile ilişkili COVID-19 bulaşısını destekleyen bir kanıta rastlanılmadı. Bu yüzden gıda ürünlerinin bu nedenle piyasadan çekilmesi gerektiği düşünülmedi.
Öyleyse, marketteki ve pazardaki personelin eldivenle çalışması neden gerekli görüldü? Diğer yandansa, marketlerde raflar boşalıyor, halk 'zor günler' endişesiyle evlerine gıda stokluyor. Peki, ya insanlar alelacele evlerine stokladıkları bazı gıdaların kendilerine fayda yerine zarar vereceğini bilselerdi, stokçuluğa kaldıkları yerden devam ederler miydi? Gelin açıklayalım.
Gıdaların üretimi ve tüketimi sırasında gıdalara mikroorganizma bulaşısı olabilmektedir. Bakteri, maya, küf veya virüslerin bazı türleri gıdaların kalitesinin bozulmasına, gıda zehirlenmelerine, besin değerinin kaybolmasına, depolama ömrünün kısa olmasına neden olmaktadır.
Örneğin; market veya pazarda satılması için sunulan meyve sebzeler virüslerin yayılmasında bir araçtır. Bu nedenle meyve ve sebze proseslerinde çalışan personelden olası kontaminasyonun engellenmesi için öncelikle ellerin yıkaması ve/veya gıdaya uygun eldiven kullanımı sağlanmalıdır.
Gıdalarda ilk olarak bulunan virüs miktarı, enfeksiyon için gereken virüs dozu ile ilişkilidir. Gıda kökenli viral enfeksiyonların oluşabilmesi için belirlenen doz miktarının üzerine çıkıp çıkmadığı tespit edilmelidir.
Salgınla birlikte yapılan ilk işin gıda stoklamak olduğunu hatırlatmak gerekir. Uygun şekilde muhafaza edilmeyen stok gıdalarda mikroorganizmalar gelişebilir ve tüketildiğinde sağlığımıza zarar verir.
COVID-19 salgınından korunmak için bağışıklığımızın güçlü olması gereken zamanlarda herhangi bir patojen tarafından vücudun savunmasız kalması istenmemektedir.
Örneğin eve stoklanan patatesler zamanla ısı ve nemin etkisiyle aşırı çimlenmiş bir hale gelecektir. Solanin zehirlenmesi tehlikesi sebebi ile aşırı çimlenen patatesler tüketilmemelidir.
Bir başka örnek; çokça tüketilen unlu mamuller (milföy hamuru, sigara böreği, mantı gibi) dondurucu için uygun olarak ambalajlanmalı, yaklaşık -18°C'de saklanmalıdır.
Ekmek, yufka, lavaş gibi gıdaları da dondurucuda saklamak mümkündür, bu besinlerin depolama süreleri yaklaşık 4 aydır. Ancak çoğu kimsenin evinde bu gıdaları uzun süre muhafaza edebilecek kadar büyük ve çok sayıda ne buzdolabı var ne de bir kileri. Zaten milletimizin büyük bir çoğunluğu açlık sınırının altında olan geliri ile tek bir buzdolabını doldurmakta dahi hayli zorlanmaktadır.
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce yüzlerce bilim insanı tarafından desteklenen ekonomi tezinin önemi daha iyi anlaşılıyor, değil mi? Bu tez başta milletimize sağlayacağı vatandaşlık maaşı ile her aileye gelir sağlayan, devamında tarım ve hayvancılığa vereceği destekle kendi kendimize yetebilecek düzeyde üretim yapabilmenin formülü olan Milli Ekonomi Modeli idi.
Eğer sizler de gıda stoklamaya mecbur kalmak istemiyorsanız, market market dolaşıp 1 paket un bulmaya çalışmak istemiyorsanız, gıdaların güvenilir olarak sofranızda yer almasını istiyorsanız, bilime dayalı görüşlerimizi dinlemenizi tavsiye ederim.
- Pekmez kaynatma / 17.07.2020
- Çamaşır suyu ile tavuk yıkamak / 28.06.2020
- Gıda zincirinde meyve ve sebzeler / 14.05.2020
- Bir tohum / 03.05.2020
- Tarlada koronavirüs etkisi / 14.04.2020
- Gıda stoku ile başımız dertte / 25.03.2020
- Ne çok sulu ne de çok koyu / 27.02.2020
- Corona virüs / 09.02.2020
- Asıl silah gıdadır / 14.01.2020