Miras, inanç ve kültürümüzdeki en köklü uygulamalarımızdandır. Ahirete irtihal edenin akrabaları, dünyada bıraktığı varlığını aralarında hakkaniyet gözeterek paylaşırlar. Ölen kimsenin yakınlarına desteğidir adeta miras. En güzel karşılığı ise hayır duadır elbette. Çünkü dua ve teşekkür, Müslümanın inancı gereği kulluk görevidir.
Bu pencereden baktığımız zaman, Rahmeti Rahmana kavuşan güzel dost Prof. Dr. Haydar Baş'ın, özelde Türk Milleti genelde ise Müslüman dünyaya bıraktığı bir miras görürüz. Aynı şekilde, paylaşmak da önce Türk Milleti sonra da Müslüman dünyasının bir görevidir. Nasıl bir zenginlik ki koca bir dünya paylaşıyor!
Haydar Bey'in mirasına isim aradım. Eser dedim yetmedi, karşılamadı. Fikir dedim yetmedi, kucaklayamadı. Sistem dedim yetmedi, küçük kaldı. Sonunda "Medeniyet" aklıma geldi. Geldi ama sanki biraz eksiği kaldı. Onun da eksiğini giderdim; birbirlerine yakıştılar, birbirlerini tamamladılar. Baş Hoca'nın mirasının tam da adı "Türk İslam Medeniyeti". Hem de arındırılmış, ayıklanmış, saf ve temiz hale getirilmiş Türk İslam Medeniyeti. Kabul edersiniz ki böyle bir ayıklamaya ihtiyaçta vardı.
Medeniyet geniş ölçekli bir konudur. İçinde; fikir, yaşantı, sosyoloji, felsefe, insan ve dünya anlayışı, inanç ve kültür, toplum ve toplumu ilgilendiren her türlü yelpazeyi barındırır. Bu açıdaki Medeniyete bir de Türk-İslam'ı eklersen varın düşünün yelpaze nereye uzar. Çünkü İslam ve Medeniyet en çok Türk Milletine yakışmaya devam ediyor.
Mükemmel binalar görürüsünüz, bir taşla başlar. Harika tablolar görürüsünüz, bir fırça dokunuşuyla başlar. Çok güzel bir dantel görürsünüz, bir ilmekle başlar. Tek taşı, ilk fırça dokunuşunu ve ilk ilmeği belki eserin içinde göremeyebiliriz. Lakin usta tek tek hesabını yaparak eserini meydana getirir. Hepsi lazımdır ve birbirinden bağımsız değildir. Hepsinin lüzumu gibi birinin yokluğu da eseri riske sokacaktır.
Kirlenmiş kelimeleri temizlemekle başladı işe Prof. Dr. Haydar Baş Bey. Çünkü kelimesine kadar grileşmişti medeniyet. Kelimelerden cümlelere, cümlelerden makalelere geçildi. Medeniyetimiz restorasyona tâbi tutuluyordu. Makalelerin ardından ortaya konulan kitaplardan külliyat oluşturuldu. Külliyatla yeşermeye başlayan medeniyetimiz, yeniden tarih sahnesinde o eski ihtişamı ile yer almaya hazırdı.
Peki, insan bu medeniyetin neresindeydi, ihmal mi edilmişti? Asla. İnsan bu medeniyetin her zerresinde mevcut, hiç ihmal edilebilir mi? Türk İslam Medeniyeti… Usta, hem Türk hem Müslüman. Mükemmel şahsiyetin karşısında otuz altı etnik toplumun insanları ben de Türk'üm, yani Müslümanım dedi. Ben de Hünkar Hacı Bektaş'ım dedi.
Usta Türk gibi Prof. Dr. Haydar Baş Bey de medeniyetin merkezindeki insanla başladı. Mesele insan meselesidir, mesele iman ve insan meselesidir; insan meselesini halletmedikçe hiçbir mesele hallolmaz, dedi. Medeniyet kuracak insanı önce Hakk adına kazandı. Hakk adına kurulacak medeniyette Hakk'ın medeniyeti olacaktı.
Toplumları yönlendirenlerin medeniyeti, teknoloji ile anlatmaya ve adlandırılmaya çalıştığı dönemde O; medeniyeti, insanla var olabileceğini ortaya koyarak filizlendirmişti. Maalesef, batının tarifini doğuda aynen dillendirmeye devam etti. Bir istisna vardı. O da Haydar Bey'di. O farklıydı. Çünkü kaynağı farklıydı. Hünkar Hacı Bektaş gibi O'nu Ehl-i Beyt kaynağı besliyordu.
Medeniyet insan ve oluşturduğu toplumda olurdu. Toplum bir ve beraber olmalıydı. O da öyle yaptı. İnsanların bölüp yaftaladığı dönemde Allah'a ve Resulüne inanan Müslümandır, Müslüman Müslümanın kardeşidir diyerek parçalanmanın önüne geçip, millete nasıl bir ve beraber olunacağını öğretmişti. O'nun beyefendiliğine, kibarlığına, dürüstlüğüne, merhametine, şıklığına ve cesaretine bakan ben de O'nunlayım deyip örnek almıştı. Bağımsızlığın olmadığı yerde, milli ve manevi hiçbir değerin kıymetli olamayacağını öğretmişti bu millete. Kısaca milletin değerli olduğunu millete hatırlatmıştı. Milli Ekonomi Modeli ile dünyalığın, Ehl-i Beyt yoluyla da ahiretin nasıl kazanılacağını öğretmişti bu millete.
Milli ve dini sahada ilmek ilmek dokuduğu medeniyet, bir makalede elbette anlatılamaz. Türk Milletine düşen bu mirasın kavgasını yapmak, medeniyeti nasıl taşırımın hesabını ortaya koyup yola koyulmaktır. Arındırılmış Yeniden Türk İslam Medeniyetine koşan Türk Milleti'nin ferdi olarak oturmak sana yakışıyor mu?
Bu medeniyet için canlar verildi. Başka hesap ve izaha gerek var mı?
Hadi o zaman…
Zaman bu mirasa sahip çıkma zamanıdır.
Sağlıcakla…
- Kulların hakkını kul yiyor! / 06.04.2021
- Allah’a borç verir misiniz?.. / 12.02.2021
- Gizliler iş başında!.. / 23.12.2020
- Haftayı seyrederken… / 16.11.2020
- Gördün mü eğitimin gücünü? / 10.11.2020
- Geçen haftanın ardından… / 04.09.2020
- Yalnız mü’min! Mümkün mü? / 11.08.2020
- Böyle dost dostlar başına... / 10.07.2020
- Allah’tan nasıl korkarsınız? / 03.07.2020