Bu gün, "Dinde Milliyetçilik" i sorgulamaya çalışıyorum!
Yûnus; "Ete kemiğe büründüm/ Yûnus diye göründüm." diye son kararını vermeden önce;"Sen kendini bilmezsin/ Bu nice okumaktır?" sorusunu sormuştu! Sorunun muhatabı sekiz yüz yıldır değişmedi ve hâlâ soru cevapsız!
Yûnus döneminin nadan-nobran ahkâm kesenleri ile günümüz dinci ukalâları maalesef aynı! "Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek içinkiminizi kiminizden üstün kılan O'dur." (En'âm-165) Ayetini görüp insanların farklılığını reddetmek mümkün müdür?
"Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı." (Hûd-118) ayeti varken bu konuda fikir üretilebilir mi?
"Ben, ilmin şehriyim Ali, kapısıdır." iltifâtlı Hz. Ali (a.s.)'nin; "Aslını inkâr eden haramzadedir." hükmüne itirazın, İslamla alâkası olabilir mi?
"Ne mutlu insanım!" diyenlere, insanlığın tükendiğini sorup; Firâvun, Neron, Ebu Cehîl, Muaviye, Yezîd, Hind, Vahşî, Ebu Süfyân, kendilerini tanrı ilan eden Roma imparatorları, Haçlı askerler-komutanlar, Kazıklı Voyvoda, dışkısını ilaç diye zavallılara yediren şeyhler, ensest ilişkileri entellik sayanlar, Irak'ı işgâl eden ve bir milyon müslüman katlinden sonra yüz binlerce müslüman kadın-kıza tecavüz eden ABD'nin kâfir askerleri, kırk bin kişinin katili, bebek kurşunlayan, dağa çıkarttığı gencecik kızlardan hârem kuran apo çukuru da insandandır ve "Ne mutlu insanım" diyenlerdendir demem mi?
Elbette yanlıştan örnek olmaz!
"Ne mutlu insanım." diye güya hümanizm yapanlar, maalesef bu insanlık yüz karalarına benzeterek kendi insanlıklarına hakaret ediyorlar!
Bizim benzemeğe uğraştıklarımız ise insanlığın yüz aklarıdır:
Öncelikle iki cihan serveri, Allah'ın tek "Habîb" i, güzel ahlâkı tamamlamakla görevli Hz. Peygamber(s.a.v.)'imiz, Ehl-i Beyt, İmam Ali (a.s.), On İki İmam, Hace Ahmet Yesevî, Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Hacı Bayram ve tamamı Allah(c.c.)'ın rızasına ermiş Müslüman ve Müslüman Türk Ulularıdır.
Elbette herkes fıtratına uyanı yapacak ve hesabını da Allah'a verecektir.
*****
Normalinde yaratılışı gereği kurttan korkan it, tuhaf karşılanmaz!
Bir de hayvancılık yapanların çok sevdiği kurtçul itler vardır! Bu itler, arkalarında çoban olursa kurda saldırırlar! Bir kaçının bir arada kurdu alt ettiği de olur ve bu itlere özel bakılır!
Hayvanlar âleminden gereken dersi almak ferâset işidir!
Kurttan korunmak için bazı it cinslerini karıştırıp kurttan korkmayan it türleri elde edilebilir ve bu kırmalara özel muamele yapılmasını anlayabilenler, milletleri de tarihe bakarak incelerler!
Tarihte güç yetirilememiş Türk Milleti ile başa çıkabilmek için bir bakarız ki, karşımıza"Haçlı" adlı karma-karışık bir kalabalık çıkar!
Ayrı milletlerden, ayrı dillerden, aynı dinin ayrı mezheplerinden olan milletler, ordularını birleştirir ve İslâmı yok etmek için saldırırlar!
Allah rızası kazanmak, Müslümanlığı korumak için tek bir Millet, defalarca bu Haçlı Birliği'ne karşı çıkar! Her seferinde bu derme-çatma Haçlı Birliği'ni târ ü mâr eder!
Her seferinde geldikleri gibi gitmelerine rağmen, gelip telef olmalarına rağmen, Türk'ten korkan ama saldırmak için oluşturulan bu Türkçüllere, Haçlı dünyâsı aşırı ihtirâm gösterir!
Haçlı Birliği kurarak Türk'e saldırmayı dindarlık sayan Haçlıları anlayabilirim ama her gelişlerinde telef olmalarına, târ ü mâr olmalarına rağmen, yeni sefere hazırlanmak için kaçan Haçlıya yaltaklanan, av köpekliğine hevesli zağarları anlayamam!
"İt korktuğu yere ürür!" gerçeğini ispatlarcasına gelip geçene ürümekten başka bir şey beceremeyen, beceremedikleri için de örüşlerine kurt çağıran aptalları anlayamam!
Kazancı sadece maddî düşünüp ve kim fazla para verirse ona yalakalaşmayı akıllılık ve mahâret sayan siyâsi partilerde güç vehmeden ve av köpeği misali hep tüfeklinin yanında duran bu teslimiyetçilerin, soyları-nesepleri gibi fikrî renkleri de belli değildir!
Bunlardan çıkan, "Dolma Kalemler " de, kim ne renk mürekkep koyarsa o renk yazarlar!
Son zamanlarda, yeşil mürekkep doldurulmuş ama daha önceki kırmızı mürekkep kalıntısı yıkanmadığı için ne renk olduğu belli olmayan çürük bir renkle yazıyorlar!
Renkleri belli değil, dinleri belli değil, dilleri belli değil, üçer-beşer yıllık aralarla değişip geliştikleri için fikirleri de belli değil!
Daha dün; "Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir." diyen Dolma Kalemler, bugün, "Bu öz-güven yoksunu dar milliyetçilik 'Küçük Türkiye milliyetçiliği' bilinçsiz öfkeleri, dar düşünceleri ve hesapsız eylemleri ile Sevres' le sınırlı daracık bir Türkiye'nin duvarlarını yükseltiyorlar." diyerek birilerine şirinlik taklaları atarlar!
Türkçeyi çok iyi kullanan Kürtçü(!)leri överler!
Bir başkaları; "Bağımsızlık karakterimdir." diyen bir Türk Lider'in kurduğu Türk Devleti'nin,"Ya istiklâl, ya ölüm!" gerçeğini yaşamış Türk Milleti'ne rağmen; Devleti bölmeye, Vatan'ı parçalamaya çalışan kalleşlerin, Türkçeyi iyi kullanmasıyla övünürler!
Adamlar Türkçe hayal kurup, Türkçe konuşup, Türkçe yazarak çok faydalı bir Kürtçülük yapıyorlarmış!
Bu iddiayı utanmadan yapan, sahibinin değil eli tüfeklinin yanında durmayı mahâret sayan yaratığı, âkil adam sayanlar da, yönetimde olurlar!
Ayrıca çok önemli bir gerçek te; Kürtçe denilen hiçbir şive ve ağızda Kürt kelimesi yoktur! Kürt kelimesi, sadece Türkçede olan bir sıfattır!
Allah rahmet eylesin Sakallı Celâl; "Bu kadar cehalet, ancak tahsîl ile mümkündür." diye öfkelenip söylendiğinde, yakınlarında eli tüfekli yabancının yanında duran, kuyruk dikip ön patisini kaldıranlardan rahatsız olmuştu mutlaka!
Atalar; "İte vurma sinsidir, bu it te o itin cinsidir." diye boşa söylememişler...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Yûnus; "Ete kemiğe büründüm/ Yûnus diye göründüm." diye son kararını vermeden önce;"Sen kendini bilmezsin/ Bu nice okumaktır?" sorusunu sormuştu! Sorunun muhatabı sekiz yüz yıldır değişmedi ve hâlâ soru cevapsız!
Yûnus döneminin nadan-nobran ahkâm kesenleri ile günümüz dinci ukalâları maalesef aynı! "Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek içinkiminizi kiminizden üstün kılan O'dur." (En'âm-165) Ayetini görüp insanların farklılığını reddetmek mümkün müdür?
"Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı." (Hûd-118) ayeti varken bu konuda fikir üretilebilir mi?
"Ben, ilmin şehriyim Ali, kapısıdır." iltifâtlı Hz. Ali (a.s.)'nin; "Aslını inkâr eden haramzadedir." hükmüne itirazın, İslamla alâkası olabilir mi?
"Ne mutlu insanım!" diyenlere, insanlığın tükendiğini sorup; Firâvun, Neron, Ebu Cehîl, Muaviye, Yezîd, Hind, Vahşî, Ebu Süfyân, kendilerini tanrı ilan eden Roma imparatorları, Haçlı askerler-komutanlar, Kazıklı Voyvoda, dışkısını ilaç diye zavallılara yediren şeyhler, ensest ilişkileri entellik sayanlar, Irak'ı işgâl eden ve bir milyon müslüman katlinden sonra yüz binlerce müslüman kadın-kıza tecavüz eden ABD'nin kâfir askerleri, kırk bin kişinin katili, bebek kurşunlayan, dağa çıkarttığı gencecik kızlardan hârem kuran apo çukuru da insandandır ve "Ne mutlu insanım" diyenlerdendir demem mi?
Elbette yanlıştan örnek olmaz!
"Ne mutlu insanım." diye güya hümanizm yapanlar, maalesef bu insanlık yüz karalarına benzeterek kendi insanlıklarına hakaret ediyorlar!
Bizim benzemeğe uğraştıklarımız ise insanlığın yüz aklarıdır:
Öncelikle iki cihan serveri, Allah'ın tek "Habîb" i, güzel ahlâkı tamamlamakla görevli Hz. Peygamber(s.a.v.)'imiz, Ehl-i Beyt, İmam Ali (a.s.), On İki İmam, Hace Ahmet Yesevî, Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Hacı Bayram ve tamamı Allah(c.c.)'ın rızasına ermiş Müslüman ve Müslüman Türk Ulularıdır.
Elbette herkes fıtratına uyanı yapacak ve hesabını da Allah'a verecektir.
*****
Normalinde yaratılışı gereği kurttan korkan it, tuhaf karşılanmaz!
Bir de hayvancılık yapanların çok sevdiği kurtçul itler vardır! Bu itler, arkalarında çoban olursa kurda saldırırlar! Bir kaçının bir arada kurdu alt ettiği de olur ve bu itlere özel bakılır!
Hayvanlar âleminden gereken dersi almak ferâset işidir!
Kurttan korunmak için bazı it cinslerini karıştırıp kurttan korkmayan it türleri elde edilebilir ve bu kırmalara özel muamele yapılmasını anlayabilenler, milletleri de tarihe bakarak incelerler!
Tarihte güç yetirilememiş Türk Milleti ile başa çıkabilmek için bir bakarız ki, karşımıza"Haçlı" adlı karma-karışık bir kalabalık çıkar!
Ayrı milletlerden, ayrı dillerden, aynı dinin ayrı mezheplerinden olan milletler, ordularını birleştirir ve İslâmı yok etmek için saldırırlar!
Allah rızası kazanmak, Müslümanlığı korumak için tek bir Millet, defalarca bu Haçlı Birliği'ne karşı çıkar! Her seferinde bu derme-çatma Haçlı Birliği'ni târ ü mâr eder!
Her seferinde geldikleri gibi gitmelerine rağmen, gelip telef olmalarına rağmen, Türk'ten korkan ama saldırmak için oluşturulan bu Türkçüllere, Haçlı dünyâsı aşırı ihtirâm gösterir!
Haçlı Birliği kurarak Türk'e saldırmayı dindarlık sayan Haçlıları anlayabilirim ama her gelişlerinde telef olmalarına, târ ü mâr olmalarına rağmen, yeni sefere hazırlanmak için kaçan Haçlıya yaltaklanan, av köpekliğine hevesli zağarları anlayamam!
"İt korktuğu yere ürür!" gerçeğini ispatlarcasına gelip geçene ürümekten başka bir şey beceremeyen, beceremedikleri için de örüşlerine kurt çağıran aptalları anlayamam!
Kazancı sadece maddî düşünüp ve kim fazla para verirse ona yalakalaşmayı akıllılık ve mahâret sayan siyâsi partilerde güç vehmeden ve av köpeği misali hep tüfeklinin yanında duran bu teslimiyetçilerin, soyları-nesepleri gibi fikrî renkleri de belli değildir!
Bunlardan çıkan, "Dolma Kalemler " de, kim ne renk mürekkep koyarsa o renk yazarlar!
Son zamanlarda, yeşil mürekkep doldurulmuş ama daha önceki kırmızı mürekkep kalıntısı yıkanmadığı için ne renk olduğu belli olmayan çürük bir renkle yazıyorlar!
Renkleri belli değil, dinleri belli değil, dilleri belli değil, üçer-beşer yıllık aralarla değişip geliştikleri için fikirleri de belli değil!
Daha dün; "Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir." diyen Dolma Kalemler, bugün, "Bu öz-güven yoksunu dar milliyetçilik 'Küçük Türkiye milliyetçiliği' bilinçsiz öfkeleri, dar düşünceleri ve hesapsız eylemleri ile Sevres' le sınırlı daracık bir Türkiye'nin duvarlarını yükseltiyorlar." diyerek birilerine şirinlik taklaları atarlar!
Türkçeyi çok iyi kullanan Kürtçü(!)leri överler!
Bir başkaları; "Bağımsızlık karakterimdir." diyen bir Türk Lider'in kurduğu Türk Devleti'nin,"Ya istiklâl, ya ölüm!" gerçeğini yaşamış Türk Milleti'ne rağmen; Devleti bölmeye, Vatan'ı parçalamaya çalışan kalleşlerin, Türkçeyi iyi kullanmasıyla övünürler!
Adamlar Türkçe hayal kurup, Türkçe konuşup, Türkçe yazarak çok faydalı bir Kürtçülük yapıyorlarmış!
Bu iddiayı utanmadan yapan, sahibinin değil eli tüfeklinin yanında durmayı mahâret sayan yaratığı, âkil adam sayanlar da, yönetimde olurlar!
Ayrıca çok önemli bir gerçek te; Kürtçe denilen hiçbir şive ve ağızda Kürt kelimesi yoktur! Kürt kelimesi, sadece Türkçede olan bir sıfattır!
Allah rahmet eylesin Sakallı Celâl; "Bu kadar cehalet, ancak tahsîl ile mümkündür." diye öfkelenip söylendiğinde, yakınlarında eli tüfekli yabancının yanında duran, kuyruk dikip ön patisini kaldıranlardan rahatsız olmuştu mutlaka!
Atalar; "İte vurma sinsidir, bu it te o itin cinsidir." diye boşa söylememişler...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017