Taksim’de fitili ateşlenen ve ülkenin her yanına dalga dalga yayılan millet refleksi tam bir turnusol işlevi gördü. Kısa bir süre geçmesine rağmen önemli neticeler verdi Gezi Parkı hadiseleri. Bu neticelerden belki de en önemlisi; Türkiye’nin kaderiyle oynayan unsurların nasıl bir kimliğe sahip olduğunun ayan beyan ortaya çıkması.Siyaset erbabını gözlemledik; yaşanan olaylar karşısında takındıkları tavrı ibretle izledik ve not aldık. Şunu net olarak gördük ki; ülkeyi idare eden kadro da, onların yaptığı yanlışları düzeltmekle mükellef Meclis içi muhalefet de şu milletin derdiyle zerre kadar dertlenmiyor. Milletin gündemi ne, onların derdi ne… Önemli mi onlar için; Millet açlık sınırında yaşıyormuş,Taşı toprağı altın memleketimin bütün değerleri çıkarılan kanunlarla yabancılara peşkeş çekiliyormuş,‘Barış süreci’ isimli tiyatroyla ülke bölünmenin eşiğine gelmiş, Büyük Ortadoğu Projesi’nde eşbaşkanlık yapılacak diye Müslüman ülkelerde akan kana ortak olmuşuz, ‘Sıfır sorun’ makyajlı dış politikayla yapayalnızlaştırılmış ve hedefe oturtulmuş bir ülkeye dönüşmüşüz… Umurlarında mı sizce…Bu güzelim ülke, yukarıda birkaçını saydığım badirelere sürüklenirken sanki bu siyasetçiler yıllık izindeydi de olanlardan haberleri yoktu. Çıkan kanunlara sanki onlar onay vermedi. Barış süreci mavalını millete sanki onlar hazmettirmedi. Şimdi tam bir uyanık esnaf mantığıyla mevcut durumdan rant elde etmenin peşindeler. Görmüyor musunuz olanları; Türkiye’nin en hızlı Tayyipçileri bir anda ters yöne -daha doğrusu yönlendirildikleri istikamete- döndüler. İbretle izliyoruz Başbakanın mesai ve dava arkadaşlarının politik atraksiyonlarını. Her önemli hadisede yurtdışına çıkmayı âdet edinen Başbakan’ın uçağı daha havalanmadan aldılar sazı ellerine ‘barış ve özgürlük’ türküleri okumaya başladılar. Eylemcilerden özür dilemeler mi dersiniz, diktatör imaları mı dersiniz… Pes! Vallahi pes!Yahu bunlar değil miydi; Başbakanı dokunulmaz yapan, kutsayan, ‘yoluna ölürüm’ diyen, sözlerini –haşa- hadis mertebesine çıkartan, ‘yürü, kim tutar seni’ deyip milletin üstüne salan, grup toplantılarında gözyaşları eşliğinde sevdalı sevdalı onu dinleyen, ‘senin arkanda kapı gibi yüzde elli var’ efsanesiyle padişahlık tahtına oturtan!..Bunlar değil miydi!Evet onlardı ama şimdi işler değişti. Küresel patronları dedi ki: “Tayyipciğinizin vadesi doldu. Şimdi oyuncu değişikliği yapacağız.’ ‘Ne demek, hayhay’ dediler, ‘Emir başüste…’Siyaset esnafının manzarası bu da, medyanınki farklı mı? Başbakanın en hızlı kalemleri düğmeye basılmışçasına –ki basıldı- aleyhinde yazar oldular. Ya hu ayıp, insan en son yazdığı yazıyı bir hatırlar, bir bakar ‘ben neler yazmışım neler’ der. Ama çok beklersiniz böyle bir özeleştiriyi, medya yapılanması böyle bir erdemi asla kaldıramaz. Yandaşlar yeni yandaşın zeminini hazırlıyorlar.Gezi Parkı eylemlerinin bir önemli neticesi de milletle alakalı. İlginç bir şey oldu; siyaset esnafı tarafından ‘çantada keklik’ olarak görülen millet belki de ilk kez ‘hoop durun bakalım’ dedi. Hem de öyle bir dedi ki; siyasetin puslu havasının rantçıları, yandaş medyanın maaşlı kalemleri, Pensilvanya’nın dümensuyunda yeni dönemin planlayıcıları fenersiz yakalandılar. Fenersiz yakalananlar bu ‘milli uyanışı’ her ne kadar bir ‘ağaç eylemi’ne indirgemeye çalışsalar da, ‘yok’ dedi millet, ‘bu sefer bizi aldatamayacaksınız.’ ‘Yaptıklarınızın farkındayız, niyetinizi biliyoruz, biz sizin sandık yüzdeniz değiliz’ dedi. İşte bu mesaj çok önemli.Evet, bu mesaj önemli ama daha da önemli bir şey var; artık bu millet bir karar vermeli. Ortak bir paydada buluştuğu bu konjonktürde istikametini iyi belirlemeli. Unutmayalım, geldiğimiz nokta tarihî bir fırsat olabilir. Bunun farkında olan küresel çakallar içimizdeki taşeronlarını yeni siyasi atraksiyonların içine soktular bile. Onlar tez elden bu ‘milli uyanış’ı buharlaştırmak isteyeceklerdir. Bunu başarırlarsa ülkenin geleceği hâli düşünmek bile istemiyorum.Havaalanına doldurulmuş kalabalığa yapılan efelenme konuşması bu amaca hizmet ediyor unutmayalım. Öyleyse bu iş burada kalmamalı; ülkenin geldiği noktanın müsebbipleri artık siyaset sahnesinden tamamen silinmeli. ‘Alternatif mi var’ dayatmasıyla Meclis’imize tebelleş olanlar bu milletin yakasından düşmeli, düşürülmeli. ‘Çantada keklik’ olmadığını ülkenin her yerinde haykıran milyonlar, siyaset esnafını, bir daha ayağa kalkmamacasına sandığa gömmeli. Ve seçeceği yeni lideriyle ülkeyi ayağa kaldırmalı… ‘Haçlı taşeronu’ ve ‘uydu devlet’ derekesine indirilmiş Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden ‘Baba Devlet’ hatta ‘Kainat Devleti’ derecesine yükseltmeli…Bu ideali gerçekleştirmenin tek yolu var. O da tecrübeli devlet adamı Hasan Ekinci Bey’in dediği gibi; ‘Anahtarı Prof. Dr. Haydar Baş’a teslim etmek.’Allah aşkına söyleyin; başka çaremiz kaldı mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018