Önce bir hakkı teslim ederek başlayalım… Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendi'nin uzun yıllardır, ısrarlı bir biçimde, inanarak, zerre taviz vermeden ortaya koyduğu çalışmalar olmasaydı, ki bunlar arasında; gazete makaleleri, salon toplantıları, mitingler, sempozyumlar, televizyon programları ve uzun bir araştırma maratonunun sonunda fikir dünyamıza kazandırdığı 'Hoş Geldin Atatürk' gibi bir başyapıt var; biz, Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir nimete nankörlük yaparak yaşayacak ve belki de öyle can verecektik. Ve biz, bu ağır vebalin altında ezilip kalacaktık; hem dünyada, hem de ahirette… Evet, inanın böyle olacaktı…
Bu arada 'biz' derken Türk milletini kast ettiğimi belirtmeliyim. Çünkü gördük ki; Atatürk'ü sevdiğini söyleyenler Haydar Baş Bey'in bu vefalı çalışmalarının neticesinde, 'Biz Ata'mızı seviyorduk ama tanımıyorduk. Şimdi bütün taşlar yerine oturdu' itirafında bulunuyorlar.
Yine içten içe Ata'sını seven ama 'Atatürk dinsizdir' propagandasının mağduru olarak bu sevgiyi yüreklerinde saklamak zorunda kalan önemli bir çoğunluk, 'Oh be, rahatladık. Canını ortaya koyarak bize bir vatan bırakan Atatürk'le dinsizliği bağdaştıramıyorduk ama tersini de savunamıyorduk. Ama şimdi elimizde Hoş Geldin Atatürk gibi bir belge var artık' diyerek Gazi'ye olan sevgilerini açığa vurmanın huzurunu yaşıyor.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Dememiz o ki; millet, ortak paydaları olursa millet olma vasfını taşır; yoksa oradan oraya savrulan bir güruhtan öteye gidemez.
İşte Haydar Baş Bey, bizi Atatürk paydasında birleştiren; millet olma şuuru kazandıran adamdır.
Atatürk de öyle yaptı aslında; darmadağın olmuş, teslim olmuş ve çareyi, işgalciye râm olmada arama derekesine kadar düşmüş bir milleti; din ve bağımsızlık ortak paydasında buluşturarak yeniden millet yaptı, büyük Türk Milleti yaptı.
O, böyle mübarek bir amaç uğruna gecesini gündüzüne katarak, can emniyeti olmadan 'cihad müslümanı'na yakışır bir mücadele verirken; adı müslüman, sıfatı şeyhülislam-müftü olan bazı vatan hainleri işgalcilerin talimatıyla Mustafa Kemal hakkında 'kâfirdir ve katli vaciptir' fetvaları yayınlıyorlardı. Üstelik bu fetvalar, vatanın tüm sathına ulaşsın diye düşman uçakları kullanılıyordu.
Aslında hakikat ayan beyan ortada ama Haydar Baş Beyefendi sayesinde öğrendiğimiz cihad müslümanı Atatürk ile kisvesi müslüman ama kalbi imansız bu tayfanın iyice ayrıştırılması açısından ilginç bir örneği aktaralım.
Hadise 2 Ağustos 1920'de Edirne'de gerçekleşiyor. Edirne o zaman Yunanlıların işgali altında. Sanırım hepimiz işgalci Yunan'ın bu topraklarda gerçekleştirdiği zulmü biliyoruz; toplu katliamlar, tecavüzler, cami yakmalar daha akla-hayale gelmeyecek vahşilikler…
İşte bu Yunan, Edirne'yi işgal etmiş; şehri Rum vali yönetiyor. Sevr'in imzalanmasından 2 gün sonra 12 Ağustos 1920'de Edirne'de metropolithane kilisesinde Venizelos için bir şükran ayini yapılıyor. Şimdi sıkı durun; Atatürk hakkında 'dinsizdir, katli vaciptir' fetvası yayınlayan Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Edirne Müftüsü Hilmi Efendi'yi bu ayine katılması için görevlendiriyor. Hilmi Efendi ve adamları da emre itaat ederek ayine katılıyorlar. Vahamet burada bitmiyor. Aynı gün öğleden sonra başta Rum vali General Zimbrakakis olmak üzere, General Leonardopulos, metropolit efendi ve maiyetleri Selimiye Camii'ne geliyorlar. Burada müftü Hilmi Efendi tarafından karşılanıyorlar. Ardından, buraya dikkat lütfen; kilisedeki törenin aynısı Selimiye Camii'nde tekrarlanıyor. Prof. Dr. Sabahattin Özel'in verdiği bilgiye göre; önce Kur'an okunuyor, ardından caminin iç avlusunda müftü efendi ellerini semaya açarak bir dua okuyor. Bu müftü bozuntusu okuduğu duayı, Venizelos'u özgürlük ve adaletin temsilcisi olarak zikrederek bitiriyor. (Mustafa Kemal Atatürk: Yeni Gerçekler, Yeni Düşünceler, Prof. Dr. Sabahattin Özel, İş Bankası Kültür Yayınları, sy.155, 156).
Şu manzaraya bakar mısınız!
Vatanı işgal etmiş zalimleri, Allah'ın emrettiği cihadla imha eden, denize döken, topraklarımızdan kovan Gazi Mustafa Kemal Atatürk dinsiz; genç-yaşlı-çocuk demeden kadınlara tecavüz eden, genç-yaşlı-çocuk demeden erkeklere işkence eden, topluca katleden, cami yakan Yunan zaliminin muzaffer olması için dua eden-ettiren, onları adaletin ve özgürlüğün temsilcisi ilan eden-ettiren şeyhülislam-müftü dindar öyle mi!..
İnanın okudukça, araştırdıkça bunun benzeri daha bir sürü ibretlik hadise gün yüzüne çıkacaktır.
Şimdi gel de Haydar Baş Bey'e minnettar olma…
Teşekkürler Hocam, sizin bu büyük hizmetiniz sayesinde geleceğe umutla bakıyoruz. İnanıyoruz ki; Gazi'nin önderliğinde yeniden yekvücut olup yüce hedeflere yürüyen bu millet, sizin önderliğinizde de aynı ruhla başarıdan başarıya koşacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018