Dünkü yazımda Osmanlı'yı Sevr sürecine getiren en önemli etkenlerden biri olan kapitülasyonların tarihçesinden özetle bahsetmiştik ve özellikle 1838 yılında verilen tavizlerin Türk sanayisini ve ticaretini nasıl bitirdiğini aktarmıştık. 1838 antlaşmasıyla ekonomisi felce uğratılan devlet, Rusya ile harbe sokulup, 1854'te İngiliz ve Fransızlarla ilk borç antlaşmalarını imzalamak mecburiyetinde bırakıldı. Alınan borçların faizlerinin ödenememesi ve yeni borçların alımı ile 1870'te borç miktarı 792 milyon frangı buldu. Bunu fırsat bilen Avrupa devletleri, Osmanlı Devleti üzerinde siyasî ve askerî baskılarını arttırdılar.Yanlış anlaşılmasın, Osmanlı'nın son dönemlerinde tecrübe ettiğimiz acı gerçekleri aktarıyorum, bugüne ne kadar benziyor değil mi?Yabancı devletlerin baskılarını önlemek ve Osmanlı Devletinin kaybolan itibarını iade etmek için Düyun-u Umumiye idaresi kuruldu. Alacaklı ülkelerin temsilcilerinden ve Osmanlı memurlarından meydana gelen bu idare, tütün, tuz ve ipek vergileriyle damga pulu ve balık gelirlerini toplamaya yetkiliydi. Bu şekilde baskıların biraz önüne geçilebildi, ama problemlere çözüm olmadı.Beşinci Mehmet Reşat 9 Eylül 1914'te, kapitülasyonların 1 Ekim tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılacağını, bütün yabancı devlet temsilcilerine bildirdi. İmtiyazlardan faydalanan Fransa, İngiltere ve Çarlık Rusya'sı, milletlerarası özellikte bir antlaşmanın tek taraflı olarak yürürlükten kaldırılamayacağı görüşünü ileri sürerek, Sultan Beşinci Mehmet Reşat'ın kararını protesto ettiler. Ancak, bu arada Osmanlı Devleti savaşa girdi. Birinci Dünya Savaşından sonra, 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile, kapitülasyonlar bütün ağırlığı ve şartları ile kendiliğinden geri geldi. 20 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması'yla yabancılara tanınan haklar arttırıldı. Ancak İstiklal Savaşı'ndan sonra 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kesin olarak kaldırıldı. Kısaca başlangıçta faydalandığımız kapitülasyonlar, çöküş döneminde boynumuza geçirilen ip oldu.İşte Lozan'la beraber bu idam fermanını yırtıp attık, boynumuzdaki ipi söküp çıkardık, eteğimizdeki bütün taşları döktük ve dimdik bir bağımsız devlet olduk. Bugün maalesef Osmanlı'nın son dönemlerine benzer bir kader yaşıyoruz. Tarih tekerrür ediyor.Verdiğimiz tavizlerin ismi "kapitülasyonlar" olarak geçmiyor, ama içeriği ve hedefi aynı. Yine içeride verme sevdalısı, Batı muhibbi siyasiler, yine dışarıda leş kargaları gibi senden istifade etmek, seni yoketmek isteyen "dün topraklarımızı işgal edenler". Senaryo aynı, aktörler ve figüranlar değişik.Dün gümrük vergileri yüzde 1'lere kadar indirilmiştir, bugün de AB ve IMF'nin baskılarıyla gümrük duvarları kaldırılmaktadır.Dün hammadde kaynaklarımız dışarı kaçırılmıştır, bugün de maden arazilerimiz satılmakta ve madenlerimiz yabancılara peşkeş çekilmektedir.Dün ithal ürünler karşısında rekabet gücünü yitiren yerli üretici bitmiştir, bugün de, üretici, sanayici, tarım köylüsü bitirilmiştir.Dün yanlış politikalarla borçların faizleri bile ödenemeyecek noktaya gelinmiş ve de siyasi tavizler arkasından gelmiş, bugün de aynı durumu yaşıyoruz.1832 yılında kaliteli yerli pamuk olmasına rağmen ABD pamuğu Osmanlı topraklarına hakim olmuştur, bugün de o noktaya gidiyoruz.1860'lı yıllarda tek iletişim imkanı olan posta idaresi yabancıların eline geçmiştir, bugün de Telekom'umuz Ermeni Diasporası'nın hakim olduğu söylenilen bir yabancı şirkete 3 yıllık karına satılmıştır. Bütün bu gerçekleri bilen Büyük Devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk, Lozan'a giden Türk heyetine, "Kapitülasyon ve imtiyazların kaldırılmasını kabul etmezlerse masayı terkediniz" talimatını vermiştir.Bu talimatı ancak projesi olan bir lider verebilir.Bugün de çözüm var, ama proje sahibi bir lider ve de kadrosu gerekmektedir.Görünen o ki içinde bulunduğumuz ve bizi Sevr uçurumuna götüren olumsuz ekonomik ve siyasi şartlardan kurtarabilecek tek lider ikinci kuvayı milliye önderi, Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Bunu hamasi duygulardan dolayı söylemiyorum. Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projesi teziyle problemlere en mantıklı, ayağı yere basar projeleri önümüze koyan tek lider kendisi. Gerçekleri kolay yoldan görmek var, bir de zor yolu tercih etmek var. Karar sizin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025