Dünkü yazımı; "Kudüs iç politika malzemesine dönüşür mü?" şeklinde bir soru ile bitirmiştim.
Bu sorunun cevabını birlikte düşünmeye ve bir neticeye varmadan önce Kudüs'ün hem itikadı, hem de stratejik olarak önemini Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünkü yazısından bir kez daha hırlayalım;
"Gaye, topyekûn İslam tarihini inkâr ile burayla alakası olmayan Yahudilere İslam kutsalını teslim etmektir.
Yahudi inancı ile Hıristiyan itikadı, Kudüs konusunda bileşirler. Zira Hıristiyanlara göre Mesih'in yeryüzüne ineceği yer Kudüs topraklarıdır.
Bu sebeple, her Hıristiyan'ın Yahudilere hizmeti itikadî bir zorunluluktur. Yahudiler ise Süleyman Mabedi'ni inşa için çalışmaktadır ki, Büyük İsrail Devleti kurulabilsin. Yine, Mescid-i Aksa yıkılmalı ve yerine Süleyman Mabedi inşa edilmelidir ki, Mesih yeryüzüne inebilsin?
Trump'ın bastığı düğme Ortadoğu'da kaynak ve yerleşim savaşları olarak başlayan savaşı 'dinler savaşına' dönüştürmüştür. İnançları aynı gaye etrafında birleşen Hıristiyan ve Yahudi dünya, İslam dinine ve Müslüman'a karşı aleni bir savaş açmıştır. Bu iki dinin temsilcileri inançlarının gereğini yapmaktadır?
Göbeği ABD ile bir kesilen Arap İslam dünyasında veya pek çok anlaşmayla İsrail ile kardeşlik bağı kuranlar arasında buna karşı çıkacak imanî bir hal var mıdır sizce? İslam dünyasının imanının ispatı, Ben-i İsrail kavmine karşı durmanın adıdır. Şimdi hodri meydan, kendinizi gösterin!" diyen Sayın Baş, ABD'nin bu kararına karşı duruşun nasıl olması gerektiğini de açıkladı;
"İşlenen cinayete ümmetin tamamı tek vücut olarak karşı durmalı ve Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmelidir."
Edebilirler mi? Dedik ya! Bu iman ispat meselesi. Buyurun meydan ahkam kesenlerin.
Gelelim Kudüs iç politika malzemesine dönüşür mü, sorusuna. Şu ki bir gerçek ki, dünden bugüne ülkemiz siyasetinde en çok oy getirisi olan başlıklardan biri de, 'Kudüs ve Filistin'dir'.
Kaç gündür yazılı ve sosyal medyaya takip ediyorum vatandaşta müthiş bir tepki var. Amma! Bu tepkiler hep dünden bugüne Filistin ve Kudüs'ün avukatlığını yapanların hazırladığı pankart, video ve sloganlardan ibaret.
Aynen 90 ve 2 binli yılların başında olduğu gibi ABD ve İsrail bayrakları yakılıyor, elçiliklerinin önünde ateşli konuşmalar, lanetler havalarda uçuşuyor, videolar paylaşılıyor, altına da 'en az 10 kişiye gönderin' diye not düşülüyor.
Herkesin kendisine gelmesi, siyasi ve itikadı gerçeklerle yüzleşmesi lazım. Slogancılık yaparak, particilik yaparak bir şey elde edemediğimiz gibi her şeyi de kaybettiğimizin farkına varmamız lazım.
Gerçekler ortada. Filistin'i, Gazze'yi bombalayan pilotların Konya'da eğitildiği bir gerçek. Tohum ithalatımız, ithal edilen tohumların GDO'lu olması, kanser vakalarının patlaması ve bu anlaşmalar yapanlar malum.
Mason, batıcı, Amerikancı denilen başbakanlar döneminde 250, 300 milyon dolar civarında olan İsrail ile ticaret hacminin 5 milyar doları aşması ve bunu gerçekleştiren iktidar da malum.
Yıllar önce, 'İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz' karşılamasına (hoş bulduk' diye uzatılan elde ve atılan imza da malum. Mavi Marmara, İsrail'e ihtiyacımız var, su ihtiyacının karşılanması, mayınlı araziler, madenlerimizi alan firmaların sahipleri, güneydoğu da milyonlarca metre kare satılan topraklar vs. gibi hayati mevzuların kimler eliyle gerçekleştiği de malum.
Bu aleni gerçekler ışığında hala aynı değirmene su taşır, aynı piyonculuğa devam ederseniz kaybedecekleriniz sadece bu dünya ile sınırlı olmayacaktır.
Bu sorunun cevabını birlikte düşünmeye ve bir neticeye varmadan önce Kudüs'ün hem itikadı, hem de stratejik olarak önemini Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünkü yazısından bir kez daha hırlayalım;
"Gaye, topyekûn İslam tarihini inkâr ile burayla alakası olmayan Yahudilere İslam kutsalını teslim etmektir.
Yahudi inancı ile Hıristiyan itikadı, Kudüs konusunda bileşirler. Zira Hıristiyanlara göre Mesih'in yeryüzüne ineceği yer Kudüs topraklarıdır.
Bu sebeple, her Hıristiyan'ın Yahudilere hizmeti itikadî bir zorunluluktur. Yahudiler ise Süleyman Mabedi'ni inşa için çalışmaktadır ki, Büyük İsrail Devleti kurulabilsin. Yine, Mescid-i Aksa yıkılmalı ve yerine Süleyman Mabedi inşa edilmelidir ki, Mesih yeryüzüne inebilsin?
Trump'ın bastığı düğme Ortadoğu'da kaynak ve yerleşim savaşları olarak başlayan savaşı 'dinler savaşına' dönüştürmüştür. İnançları aynı gaye etrafında birleşen Hıristiyan ve Yahudi dünya, İslam dinine ve Müslüman'a karşı aleni bir savaş açmıştır. Bu iki dinin temsilcileri inançlarının gereğini yapmaktadır?
Göbeği ABD ile bir kesilen Arap İslam dünyasında veya pek çok anlaşmayla İsrail ile kardeşlik bağı kuranlar arasında buna karşı çıkacak imanî bir hal var mıdır sizce? İslam dünyasının imanının ispatı, Ben-i İsrail kavmine karşı durmanın adıdır. Şimdi hodri meydan, kendinizi gösterin!" diyen Sayın Baş, ABD'nin bu kararına karşı duruşun nasıl olması gerektiğini de açıkladı;
"İşlenen cinayete ümmetin tamamı tek vücut olarak karşı durmalı ve Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmelidir."
Edebilirler mi? Dedik ya! Bu iman ispat meselesi. Buyurun meydan ahkam kesenlerin.
Gelelim Kudüs iç politika malzemesine dönüşür mü, sorusuna. Şu ki bir gerçek ki, dünden bugüne ülkemiz siyasetinde en çok oy getirisi olan başlıklardan biri de, 'Kudüs ve Filistin'dir'.
Kaç gündür yazılı ve sosyal medyaya takip ediyorum vatandaşta müthiş bir tepki var. Amma! Bu tepkiler hep dünden bugüne Filistin ve Kudüs'ün avukatlığını yapanların hazırladığı pankart, video ve sloganlardan ibaret.
Aynen 90 ve 2 binli yılların başında olduğu gibi ABD ve İsrail bayrakları yakılıyor, elçiliklerinin önünde ateşli konuşmalar, lanetler havalarda uçuşuyor, videolar paylaşılıyor, altına da 'en az 10 kişiye gönderin' diye not düşülüyor.
Herkesin kendisine gelmesi, siyasi ve itikadı gerçeklerle yüzleşmesi lazım. Slogancılık yaparak, particilik yaparak bir şey elde edemediğimiz gibi her şeyi de kaybettiğimizin farkına varmamız lazım.
Gerçekler ortada. Filistin'i, Gazze'yi bombalayan pilotların Konya'da eğitildiği bir gerçek. Tohum ithalatımız, ithal edilen tohumların GDO'lu olması, kanser vakalarının patlaması ve bu anlaşmalar yapanlar malum.
Mason, batıcı, Amerikancı denilen başbakanlar döneminde 250, 300 milyon dolar civarında olan İsrail ile ticaret hacminin 5 milyar doları aşması ve bunu gerçekleştiren iktidar da malum.
Yıllar önce, 'İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz' karşılamasına (hoş bulduk' diye uzatılan elde ve atılan imza da malum. Mavi Marmara, İsrail'e ihtiyacımız var, su ihtiyacının karşılanması, mayınlı araziler, madenlerimizi alan firmaların sahipleri, güneydoğu da milyonlarca metre kare satılan topraklar vs. gibi hayati mevzuların kimler eliyle gerçekleştiği de malum.
Bu aleni gerçekler ışığında hala aynı değirmene su taşır, aynı piyonculuğa devam ederseniz kaybedecekleriniz sadece bu dünya ile sınırlı olmayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025
- 6 Şubat afeti sürpriz miydi? / 06.02.2025
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- 6 Şubat afeti sürpriz miydi? / 06.02.2025
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025