Geçtiğimiz günlerde terör örgütü PKK, son iki ay içinde Metina, Zap ve Avaşin bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kimyasal silah kullandığı iftirasını attı.
Bir terör örgütünden bu tür iftiralar gelmesi normaldir; geldiği zaman değil, gelmediği zaman şaşırmak lazım.
Elbette ki, Mehmetçiğimizin terörle mücadele kapsamında ortaya koyduğu başarılı operasyonları karartmak, TSK'yı karalamak ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni uluslararası arenada suçlu göstermek için bu tür iftiraları atıyorlar.
Ülkemiz üzerinde BOP, Şark Projesi ve Büyük İsrail projesi gibi menfur hesapları olanlar için de bu tür iftiralar cazip gelebilir, bu da normaldir.
Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden yetki alarak bu ülkenin siyasetine soyunmuş, hatta milletvekili olmuş birilerinin bu iftiralar için "araştırılsın" diyerek soru önergesi vermeleri, işte asıl problem budur.
Hükümet yetkilileri, kimyasal silah yalanını kesin bir dille reddettiler ve tepkilerini ifade ettiler. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Maksatları, niyetleri ortada. Ne zaman terör örgütü çöküş sürecine girdi, büyük kayıplar vermeye başladı, bir çıkış yolu, yöntemi olarak iftira, karalama yoluna gitmeye çalıştılar. Bir iddia değil, son derece alçakça bir iftira" dedi. Akar ayrıca, "TSK envanterinde kimyasal silah yok. Böyle bir şey söz konusu değil" diye ekledi.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, ortaya atılan bu kimyasal silah iddialarıyla ilgili, "Şanlı ordumuza, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, kimyasal silah kullandığına dair bir iftira atıldı. Üzülerek gördüm ki muhalefet yetkilileri dahi, 'Bunu araştırmamız lazım' şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu kadar cehalet olur mu? Bu şanlı ordu, bu şanlı millet, tarihinde hiçbir dönemde yapmadığı şeyi yapar mı?" ifadelerini kullandı.
BTP lideri Baş, Mehmetçiğin düşmanı için bile fedakarlık ortaya koyduğunu şu tarihi örnekle anlattı: "Bakın Çanakkale'de cephe 1 metreye düşmüş, göğüs göğüse çarpışıyor, arada mola veriyorlar, mola verildiğinde düşman askerini alıp kendi sıhhiye merkezlerinde tedavi ediyor bu millet. Bu asker yaptı bunu. Sen bu askere, 'Kimyasal silah kullandın' diyorsun. Böyle bir aymazlık olur mu?"
Atılan bu iftiraların arka planında bir işgal davetiyesi olduğunu belirten BTP lideri şu dikkat çekici tespitlerde bulundu: "Bu neden yapılıyor? Bu şunun için yapılıyor hani Cumhurbaşkanımız, 'Dünya beşten büyüktür' diyor ya. Bu, bu beşliye 'Gelin bizi kurtarın' çağrısıdır. Nereden biliyoruz bunu? Siz kitle imha silahı yalanıyla Irak'ı işgal edip yüzbinlerce insanı öldürmediniz mi? Yüzbinlerce kadının ırzına geçildi, tecavüz edildi. Bunu bunlar yapmadı mı? Hangi yalanla, 'Irak'ta kitle imha silahı var' yalanıyla. Sonra ABD çıktı ve 'Yanılmışız' dedi. Suriye'de aynısı olmadı mı? Kimyasal silah kullanılıyor yalanıyla milyonlar evinden edildi. Bugüne kadar kimyasal silah kullanıldığına dair bir tane net ispat ortaya konulmadı. Şimdi aynı hikâye bugün Türkiye ile ilgili işletiliyor. Libya'da da aynısı olmadı mı? Bakın süreç aynı."
BTP lideri Baş, bu perde arkası gerçeği fark edemeyip tuzağa düşen muhalefete de yüklendi: "Sen de muhalefet yetkilisi çıkıyorsun bu yalanın değirmenine su taşıyorsun. Allah'tan korkun, bunu hiç mi anlamadınız, hiç mi göremediniz?"
Tabii ki, işgal projelerine sadece kimyasal yalan iftiralarıyla davetiye çıkartılmıyor. Hükümetin uyguladığı ve demokrasiyi, insan haklarını, ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran uygulamalar da günümüzün birer işgal gerekçesi olarak belirtiliyor. BOP kapsamında işgal edilen ülkelerde bu gerekçeler gösterilmedi mi? Irak'a, Suriye'ye, Afganistan'a demokrasi getireceğiz denilmedi mi?
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, işte bu hususun da altını çiziyor:
"Bunun tek sorumlusu muhalefet mi diyeceksiniz, hayır. Hükümet ne yaptı? Hükümet de öyle bir ortam oluşturdu ki, uluslararası arenada Türkiye Cumhuriyeti devletini potansiyel bir suçlu gibi gösterdi. Nasıl? Gazetecileri içeri attı, tutukluluk sürelerini uzattı, gençleri sokaklarda dövdü, ekonomik kriz oluşturdu. Bütün uluslararası camia şu anda kendi içinde 'Bu Türkiye'de demokrasi yok mu acaba?' diye homurdanmaya başladı. İyi niyetinden mi, hayır! Yahu anlamıyor musunuz, gelip bu toprakları işgal etmek için bahane arıyorlar. Sen bu fırsatı onların eline kendi elinle sunuyorsun. Böyle bir cehalet olur mu, buna dur diyeceğiz."
BTP lideri Baş'ın bu, yerinde ve doğru tespitleri, Türkiye'ye yönelik olan menfur hesapları bertaraf edecek niteliktedir. Menfur planların değirmenine su taşıyan siyaset anlayışını değil, bu planları önceden öngörüp gerekli tedbirleri alabilecek bir siyaset anlayışını iktidara taşımalıyız.
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025