Vatandır diyerek 10 bin şehidimizle müdafaa ettiğimiz Kıbrıs'ta gelişmeler hiç de iç açıcı değil. Gelinen nokta ise maalisef Türk siyasetinin eseri?2005 yılında imzaladığımız EK Protokol ile adadaki Kuzey Kıbrıs Türk Devletini hukuken ortadan kaldırdık, Türk hakimiyetini kendimiz inkar ettik; Avrupa Parlamentosu'nun kararlarında Kıbrıs'taki Türk askerinin işgalci olduğu şeklindeki açıklamalarına karşı kayıtsız kaldık. Geçen zamanda izlenen politikalarla bu vatan toprağı masa başında elimizden çıkmak üzere? Bugün gündem edilen Lokmacı Barikatı'nın kaldırılması meselesi ise, yıllardır 'işgalci' gösterilen askerimizi 'gerek yoktur' diyerek adadan uzaklaştırma planıdır. Lokmacı Barikatı Lefkoşa'da bulunan bir üst geçit. 2005 yılında iki kesim arasında sınırların kaldırılıp geçişlerin başladığı dönemde kurulan köprü Türk bayrağının dalgalandığı ve Türk askerinin nöbet tuttuğu tarafta Türk hakimiyetinin ifadesidir. Bizim taraftaki barikatları kaldırmamız buradaki hakimiyetimizden vazgeçmemiz demektir. Bundan sonra gelecek adım da zaten altına imza attığımız Rum idaresinde tek bir devlet haline dönüşme süreci olacaktır. Gelişmeleri izleyen Silahlı Kuvvetlerimiz olaya müdahale etmiş, Talat'ın Rumla yaptığı "uyumlu siyasetin" aslında Kıbrıs'ı Rum'a sunmak olduğunu görmüştür. Askerimizin barikatla ilgili altını çizdiği nokta atılacak adımların her iki kesim tarafından karşılıklı olmasıdır. Barikat bizim için kaldırılacak ve bölge Türk askerinden arındırılacaksa, köprünün öteki tarafında Rumlar da barikatı kaldırmalı ve askerini çekmelidir. Karşılıklılık konusunda askerin bu çıkışı yerindedir. Ve yapılması gerekendir. Ancak şimdiden "askerin siyasete karıştığı" şeklinde çatlak sesler yükselmeye başlamıştır. Devletlerarası ilişkilerde asıl olan uyum değil, menfaat dengesidir. Sınırlardan askerin kaldırılması ise ancak karşılıklılık söz konusu ise bir menfaat doğurur. Eğer karşılıklı bir adım atıldığı halde yine asker duruma müdahale etmiş olsa idi askerin siyasete karıştığından bahsedilebilirdi. Ama şu andaki tutum milli menfaatlerin korunması konusunda bir ikazdan başka bir şey değildir. Ve olması gerekendir.Dünyanın her ülkesinde ordunun görüşü alınarak belirlenen stratejiler, söz konusu Türkiye olunca asker siyasete karışmasın şeklinde tepkilere dönüşmektedir. Ve bunu dile getirenler farkında olmadan Rum'u bedava avukatlığını yapmaktadırlar. Zararın neresinden dönülse kardır diyerek Kıbrıs politikamız derhal değiştirilmelidir. Türkiye'nin uluslar arası arenada en haklı olduğu konuda dahi doğru bir siyaset izleyememesi içinde bulunduğumuz tehlikeli ortamda çok düşündürücüdür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdullah Kibaroğlu / diğer yazıları
- ORTADO'U'daki gizli el / 15.01.2007
- Kimin sözcülüğünü yapıyorlar? / 11.01.2007
- Kıbrıs'ta son nokta / 10.01.2007
- Irak petrolleri kime akacak? / 09.01.2007
- ABD'nin yeni vatanı / 08.01.2007
- Enerji politikaları ve Milli Ekonomi Modeli / 07.01.2007
- Mütareke basını yine sahnede / 06.01.2007
- İşe yaramadı / 05.01.2007
- Saddam neden idam edildi? / 04.01.2007
- Kimin sözcülüğünü yapıyorlar? / 11.01.2007
- Kıbrıs'ta son nokta / 10.01.2007
- Irak petrolleri kime akacak? / 09.01.2007
- ABD'nin yeni vatanı / 08.01.2007
- Enerji politikaları ve Milli Ekonomi Modeli / 07.01.2007
- Mütareke basını yine sahnede / 06.01.2007
- İşe yaramadı / 05.01.2007
- Saddam neden idam edildi? / 04.01.2007