Kurtuluş Savaşı yıllarında Kuva-i Milliye ruhu ile şahlanan koca milleti göz ardı eden "mütareke basını" bugün farklı söylemlerle yine sahnede?Maaş aldığı yerlere yaranmak için adeta kimliğini satan günümüz bazı kalemleri, geçmişte manda ve himayeden başka çıkış yoktur diyerek halkı kandırırdı, bugün ise Türk milletinin her gün artan sefaletini gizlemek için elinden geleni yapıyor. Bilinen bir gerçektir ki, ekonomik esaret manda veya himayeden farksızdır. IMF ve yandaşlarından aldığı borçlarla ayakta duran Türk ekonomisi aslında bitmiştir. Batık bir ekonomiyi iyiymiş gibi gösterenler zannetmeyin ki, Türk milletinin hayrına hareket ediyorlar. Global sermayeye milyonlarca dolar borcu olan Türkiye'nin iflas bayrağını çekmemesi, bir nevi borçların ödenmesinin garantisidir. Millete oynanan tiyatro global tefecilerin parasını kurtarmak içindir. Bu tiyatroda halkı kandırma rolünü üstlenen paralı kalemler 2006 yılı ekonomi değerlendirmelerinde "çok iyi bir yıl geçirdiğimizi, enflasyonun düştüğünü" yazıyorlar. Onlar emir kulu olarak öyle yazıyorlar da gerçek acaba öyle mi?Bugün milletimiz açtır, sefalet içindedir, açlık sınırının altında milyonlarca insanımız yaşam savaşı vermektedir. Bir ekonominin başarılı olduğunun ispatı için illa ki rakamsal verilere ihtiyaç yoktur. Sokağa çıkmak, halka sormak en geçerli ölçüdür. İşçi, memur, tarım kesimi, çiftçi, esnaf sokaklara dökülmüştür. Alım gücü kalmamıştır. Sağlık harcamaları, giyim, eğitim, sosyal ihtiyaçlar vs. çoktan unutulmuştur. Memura Yapılan cüzi zam dişinin kovuğuna yetmemektedir. Alım gücü kalmayan tüketicinin yanında üretici de perişandır.Satın alma gücü yok olduğu için malları raflarda kalan esnaf iflas ederek kepenk kapatmaktadır. Böyle iş yerlerine her gün onlarcası ekleniyor. Bir gün emekliler sokaklarda "açız" diye bağırıyor, bir gün malı elinde kalan çiftçi ürünün sokağa döküyor. Emeklerine hiç acımadan tarlada kalan ürününü yakanlar bile var. Devlet bazında olayı değerlendirirsek, ekonomik istikrar ve iyi bir ekonomiden bahsedebilmek için en önemli kıstas borç rakamlarıdır. Bizim iç ve dış borç toplamımız 450 milyar dolara baliğ olmuştur. Her yıl borçların faizine verilen rakam resmi olarak 60 milyar dolar civarındadır. Vergilerden alınan rakam ise 130 katrilyon civarındadır. Yani toplanan vergiler ancak borçların faizlerine yetebiliyor. Devletimiz sosyal devlet vasfını çoktan yitirmiştir. Dış ticaret açığımız 2004 yılında 34,4 milyar dolar iken 2006 sonunda 52,0 milyar dolar olmuştur. Türkiye her geçen yıl daha da üretimden uzaklaşmakta, dışa bağımlı hale gelmektedir. İMF kotaları tütünü, şekeri, mısırı, pamuğu vs. tüm tarım ürünlerimiz için üretim bitirilmiştir. Türkiye ithal mal cenneti olmuştur. Tarım konusundaki kotalar, sanayi dalları için imalat kalemlerinde artış olarak karşımıza çıkmaktadır. Sigorta vergileri, hammadde giderleri vs. girdileri artan sanayici üretim maliyetlerini dahi ürüne yansıtamaz hale gelmiştir. Üretimi engelleyen önemli bir faktör olan bu duruma ithal mallarla rekabet edemeyeceği ucuz fiyatlar da eklenince yerli üretici piyasalardan tamamen silinmektedir. Sürekli büyüme için devam eden bir arz ve talebin olması gerekir. Yukarıdaki tabloda tükenmiş bir alım gücü ve biten bir üretimden başka bir şey kalmamışken, hangi büyümeden bahsediyorlar?Yeni açıklanan rakamlara göre 2006 yılı enflasyonunu tek haneli rakamlar seviyesinde bitirmişiz. Açıklanan enflasyon rakamları halkın kullandığı mamuller dikkate alınarak hesaplanmamaktır. Görüldüğü gibi ekonomi değerlerine halkın arasından, gerçek yaşamdan bakıldığında hiç de paralı kalemlerin yazdığı gibi değildir. Aynı basın bu gidişata dur diyecek , ekonomiyi düze çıkaracak tek kurtuluşu da gizlemektedir. Ekonomi alanında Nobel'e aday gösterilen "Milli Ekonomi Modeli" global sermayedarların faizleri altında ezilen Türkiye gibi ülkelerin tek kurtuluşudur. İşsizliğe, adil gelir dağılımına çözüm getiren model sürekli büyümenin formülünü sunmaktadır. Kaynaklarını devreye koyarak kendi ayakları üzerinde var olabilecek bir ekonomiyi ortaya koyan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" mütareke basınında tek kare, tek satır yer almamaktadır. Ama başta da ifade ettiğimiz gibi bu kalemlerin vazifesi sadece global tefecilerin parasını korumak olunca bunlardan daha farklı bir şey de beklememeliyiz?
Abdullah Kibaroğlu / diğer yazıları
- ORTADO'U'daki gizli el / 15.01.2007
- Kimin sözcülüğünü yapıyorlar? / 11.01.2007
- Kıbrıs'ta son nokta / 10.01.2007
- Irak petrolleri kime akacak? / 09.01.2007
- ABD'nin yeni vatanı / 08.01.2007
- Enerji politikaları ve Milli Ekonomi Modeli / 07.01.2007
- Mütareke basını yine sahnede / 06.01.2007
- İşe yaramadı / 05.01.2007
- Saddam neden idam edildi? / 04.01.2007
- Kimin sözcülüğünü yapıyorlar? / 11.01.2007
- Kıbrıs'ta son nokta / 10.01.2007
- Irak petrolleri kime akacak? / 09.01.2007
- ABD'nin yeni vatanı / 08.01.2007
- Enerji politikaları ve Milli Ekonomi Modeli / 07.01.2007
- Mütareke basını yine sahnede / 06.01.2007
- İşe yaramadı / 05.01.2007
- Saddam neden idam edildi? / 04.01.2007