Ülkemizde büyük bir tepkiyle karşılanan "Dinlerarası Diyalog" çalışmalarının biraz daha "light"laştırılmış ifadesi olan "Medeniyetler İttifakı Projesi" gün yüzüne çıkmaya başladı.
Hepinizin malumu, bu projenin öncülüğü görevi Türkiye ve İspanya'ya verilmişti ve bu çerçevede oluşturulan "Akil adamlar grubu"nun liderliğine de Devlet Bakanı Mehmet Aydın getirilmişti.
Ne de olsa Aydın, Harran'da bir papazla bir Müslüman bayanı evlendiren organizasyonu düzenleyerek kendisini ispatlamıştı. Yine Marmara İlahiyat Fakültesi'nde yapılan bir panelde "Allah katında tek din İslam'dır diyen en büyük dinsizdir" diyerek medeniyetler ittifakına ciddi katkılar sağlamıştı.
Diyanetten sorumlu Sayın Aydın, Basına yansıyan "İslam dünyası utanılacak halde", "İslam'ın yeniden yorumlanmasında yeterli olamadık", "Hala son kullanma tarihine gelmiş bilgiler var", "Terörün başına 'İslam' konuyorsa kendi içimize de bakmalıyız" gibi ifadeleriyle esasen medeniyet ittifakının ne anlama geldiğini açık ve net ortaya koyuyor.
Bu İslam'da reform çağrıştıran cümlelerin, şu an Amerika'da ikamet eden zatın ifadeleriyle benzerliği de oldukça dikkat çekici.
Ne demişti o zat: "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır?" Kime? Tabii ki kendi öz nefsine değil, veya bir Müslüman'a değil. Hıristiyanların başında olan Papa'ya.
Sayın Aydın'ın da İslam'ı, İslam'la alakası olmayanlara şikayet etme mantığı ve de sözlerinin içeriği oldukça benziyor. Böylece şirin gözükeyim derken, karşıdaki insanların İslam'ı yanlış anlamasına büyük bir katkı sağlamış oluyor.
Görünen o ki, Medeniyet İttifakı projesi, Batı'yı son derece medeni kabul eden, İslam'ı ise her fırsatta eleştiren, Batı kompleksine sahip, müsabakaya 1-0 mağlup başlayanlarla, Hıristiyan dinini bahane ederek, Müslümanları bir ve beraber tutan İslam'ı ılımlılık adı altında reformize ederek, yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı sömürmek isteyen, karakteri ve niyetleri değişmemiş, siyasi hesaplar içinde olanlar arasında yapılıyor.
Bugün suçlanması gerekenler, Batı hayranlığına gönlünü kaptırıp kendi öz değerlerini yitirenlerdir. Yoksa bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkan Müslümanlar ya da İslam değil.
Medeniyetini övdüğünüz Batı, Bosna'da, Irak'ta, Kıbrıs'ta gerçek yüzünü göstermedi mi? Haçlı Seferlerine kadar gitmeye gerek yok.
Bugün senin medeni kabul ettiğin Batılılar, Telafer'de soydaşlarımıza karşı kimyasal gaz kullanıyorlar.
Medeniyetimizi ve İslam'ı eleştiriyorsunuz. Peki, Marmara depreminde ortaya koyduğumuz yardımlaşma örneğini, o hayranlıkla seyrettiğiniz ABD New Orleans'ta ortaya koyabildi mi? Medeniyetini övdüğünüz insanlar sırf deri rengi farklı diye yardımı geciktirmedi mi? Hangi medeniyetten ve medenilikten bahsediyorsun?
Müslüman'a terörist deniyorsa, kendi içimize bakmalıymışız. Bu ifade de bile İslam'ın terörist yetiştirdiğini en yetkili ağızdan kabul ediyorsunuz. Bu mantıkla mı katıldığınız toplantılarda İslam'ı ve Türkiye'yi temsil edeceksiniz?
Bugün terörü kimin yaptığı ortada. Dünyadaki terör örgütlerini, ismi ne olursa olsun, kimin finanse ettiği ortada. Artı, terörü ortaya koyan her zaman sonuçta en fazla faydayı elde edendir. Allah aşkına, gerek 11 Eylül'den sonra, gerekse Londra'daki saldırılardan sonra Müslümanların bu terör faaliyetlerinden en ufak bir faydası olmuş mudur?
Bu terör olaylarından kimin fayda elde ettiği ortada. Niçin bu şekilde, dünya kamuoyu oluşturarak gerçekleri ortaya koymuyorsunuz? Sizin göreviniz bu değil mi?
Terörün en büyük destekçisi olan Batı'nın dümen suyunda giderek mi Türkiye'yi ve Diyanet'i temsil edeceksiniz.
Eğer öyleyse "bırakın dağınık kalsın", ya da "gölge etme başka ihsan istemem" deriz.
İslam'ın ortaya koyduğu "kadın" anlayışını eleştiriyorsunuz. Halbuki siz de iyi biliyorsunuz ki, durum lanse edildiği gibi değildir. İslam'da kadına verilen gerçek değer ve önem, hiçbir dinde, medeniyette ya da toplumda ne tarihte, ne de bugün verilmemiştir. Gelecekte de mümkün değildir.
Daha birkaç asır önce Batı, "Kadın insan mıdır, değil midir?" tartışmaları yaparken, İslam, kadına "Cennet anaların ayağı altındadır" makamını vermiştir.
Bugün yanlış yorumlamaların kaynağında İslam'da kadın haklarını bilmemek vardır. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in bu konuda güzel bir eseri vardır. İncelemenizi tavsiye ederim.
Batıda bugün durum farlı mıdır?
Bugün ise o medeni kabul ettiğiniz Batı, kadını mücadelesi zor olan hayatın şartlarında yalnız bırakmıştır. Onu bir ticaret malzemesi olarak kullanmaktadır. Sizce bir araba lastiği reklamında, ya da tıraş bıçağı reklamında kadının işi nedir? Batı'da sürekli olarak kadının cinselliği öne çıkarılıyor.
Olması gereken özgürlük bu mudur?
İslam ise "insanı en iyi tanıyan onu yaratandır" prensibinden hareketle gerek kadına gerekse erkeğe fıtratına uygun bazı hak ve yükümlülükler vermiştir. İşte denge de budur.
Fakat burada yaşanan problem, maalesef "İslam'ın verdiği bu hak ve yükümlülükleri hakkıyla bilmiyoruz ve araştırmıyoruz", ya da bilenler de ard niyetli olarak yanlış aktarıyor.
Son olarak Sayın Aydın, bizim sorunumuz sahip olduğumuz değerlerde, örfümüzde, inancımızda, kültürümüzde ya da medeniyetimizde değil, sorun varlığımızın sebebi olan bu değerlerden bizi uzaklaştırmak isteyenlerdedir.
Eksiğimiz, Mehmet Akif'in dediği gibi, medeniyette değil, teknolojidedir. Bu manada ülkenin idaresini Atatürk gibi milli projeleri olan, ülkenin önünü açacak liderlere teslim edersek bu sorun da çözülür.
O zaman dünya, özü sağlam, medeniyeti tam, teknolojiye de sahip bir Türkiye'nin neler yapabileceğini ve gerçek medeniyetin ne olduğunu görür.
Hepinizin malumu, bu projenin öncülüğü görevi Türkiye ve İspanya'ya verilmişti ve bu çerçevede oluşturulan "Akil adamlar grubu"nun liderliğine de Devlet Bakanı Mehmet Aydın getirilmişti.
Ne de olsa Aydın, Harran'da bir papazla bir Müslüman bayanı evlendiren organizasyonu düzenleyerek kendisini ispatlamıştı. Yine Marmara İlahiyat Fakültesi'nde yapılan bir panelde "Allah katında tek din İslam'dır diyen en büyük dinsizdir" diyerek medeniyetler ittifakına ciddi katkılar sağlamıştı.
Diyanetten sorumlu Sayın Aydın, Basına yansıyan "İslam dünyası utanılacak halde", "İslam'ın yeniden yorumlanmasında yeterli olamadık", "Hala son kullanma tarihine gelmiş bilgiler var", "Terörün başına 'İslam' konuyorsa kendi içimize de bakmalıyız" gibi ifadeleriyle esasen medeniyet ittifakının ne anlama geldiğini açık ve net ortaya koyuyor.
Bu İslam'da reform çağrıştıran cümlelerin, şu an Amerika'da ikamet eden zatın ifadeleriyle benzerliği de oldukça dikkat çekici.
Ne demişti o zat: "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır?" Kime? Tabii ki kendi öz nefsine değil, veya bir Müslüman'a değil. Hıristiyanların başında olan Papa'ya.
Sayın Aydın'ın da İslam'ı, İslam'la alakası olmayanlara şikayet etme mantığı ve de sözlerinin içeriği oldukça benziyor. Böylece şirin gözükeyim derken, karşıdaki insanların İslam'ı yanlış anlamasına büyük bir katkı sağlamış oluyor.
Görünen o ki, Medeniyet İttifakı projesi, Batı'yı son derece medeni kabul eden, İslam'ı ise her fırsatta eleştiren, Batı kompleksine sahip, müsabakaya 1-0 mağlup başlayanlarla, Hıristiyan dinini bahane ederek, Müslümanları bir ve beraber tutan İslam'ı ılımlılık adı altında reformize ederek, yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı sömürmek isteyen, karakteri ve niyetleri değişmemiş, siyasi hesaplar içinde olanlar arasında yapılıyor.
Bugün suçlanması gerekenler, Batı hayranlığına gönlünü kaptırıp kendi öz değerlerini yitirenlerdir. Yoksa bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkan Müslümanlar ya da İslam değil.
Medeniyetini övdüğünüz Batı, Bosna'da, Irak'ta, Kıbrıs'ta gerçek yüzünü göstermedi mi? Haçlı Seferlerine kadar gitmeye gerek yok.
Bugün senin medeni kabul ettiğin Batılılar, Telafer'de soydaşlarımıza karşı kimyasal gaz kullanıyorlar.
Medeniyetimizi ve İslam'ı eleştiriyorsunuz. Peki, Marmara depreminde ortaya koyduğumuz yardımlaşma örneğini, o hayranlıkla seyrettiğiniz ABD New Orleans'ta ortaya koyabildi mi? Medeniyetini övdüğünüz insanlar sırf deri rengi farklı diye yardımı geciktirmedi mi? Hangi medeniyetten ve medenilikten bahsediyorsun?
Müslüman'a terörist deniyorsa, kendi içimize bakmalıymışız. Bu ifade de bile İslam'ın terörist yetiştirdiğini en yetkili ağızdan kabul ediyorsunuz. Bu mantıkla mı katıldığınız toplantılarda İslam'ı ve Türkiye'yi temsil edeceksiniz?
Bugün terörü kimin yaptığı ortada. Dünyadaki terör örgütlerini, ismi ne olursa olsun, kimin finanse ettiği ortada. Artı, terörü ortaya koyan her zaman sonuçta en fazla faydayı elde edendir. Allah aşkına, gerek 11 Eylül'den sonra, gerekse Londra'daki saldırılardan sonra Müslümanların bu terör faaliyetlerinden en ufak bir faydası olmuş mudur?
Bu terör olaylarından kimin fayda elde ettiği ortada. Niçin bu şekilde, dünya kamuoyu oluşturarak gerçekleri ortaya koymuyorsunuz? Sizin göreviniz bu değil mi?
Terörün en büyük destekçisi olan Batı'nın dümen suyunda giderek mi Türkiye'yi ve Diyanet'i temsil edeceksiniz.
Eğer öyleyse "bırakın dağınık kalsın", ya da "gölge etme başka ihsan istemem" deriz.
İslam'ın ortaya koyduğu "kadın" anlayışını eleştiriyorsunuz. Halbuki siz de iyi biliyorsunuz ki, durum lanse edildiği gibi değildir. İslam'da kadına verilen gerçek değer ve önem, hiçbir dinde, medeniyette ya da toplumda ne tarihte, ne de bugün verilmemiştir. Gelecekte de mümkün değildir.
Daha birkaç asır önce Batı, "Kadın insan mıdır, değil midir?" tartışmaları yaparken, İslam, kadına "Cennet anaların ayağı altındadır" makamını vermiştir.
Bugün yanlış yorumlamaların kaynağında İslam'da kadın haklarını bilmemek vardır. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in bu konuda güzel bir eseri vardır. İncelemenizi tavsiye ederim.
Batıda bugün durum farlı mıdır?
Bugün ise o medeni kabul ettiğiniz Batı, kadını mücadelesi zor olan hayatın şartlarında yalnız bırakmıştır. Onu bir ticaret malzemesi olarak kullanmaktadır. Sizce bir araba lastiği reklamında, ya da tıraş bıçağı reklamında kadının işi nedir? Batı'da sürekli olarak kadının cinselliği öne çıkarılıyor.
Olması gereken özgürlük bu mudur?
İslam ise "insanı en iyi tanıyan onu yaratandır" prensibinden hareketle gerek kadına gerekse erkeğe fıtratına uygun bazı hak ve yükümlülükler vermiştir. İşte denge de budur.
Fakat burada yaşanan problem, maalesef "İslam'ın verdiği bu hak ve yükümlülükleri hakkıyla bilmiyoruz ve araştırmıyoruz", ya da bilenler de ard niyetli olarak yanlış aktarıyor.
Son olarak Sayın Aydın, bizim sorunumuz sahip olduğumuz değerlerde, örfümüzde, inancımızda, kültürümüzde ya da medeniyetimizde değil, sorun varlığımızın sebebi olan bu değerlerden bizi uzaklaştırmak isteyenlerdedir.
Eksiğimiz, Mehmet Akif'in dediği gibi, medeniyette değil, teknolojidedir. Bu manada ülkenin idaresini Atatürk gibi milli projeleri olan, ülkenin önünü açacak liderlere teslim edersek bu sorun da çözülür.
O zaman dünya, özü sağlam, medeniyeti tam, teknolojiye de sahip bir Türkiye'nin neler yapabileceğini ve gerçek medeniyetin ne olduğunu görür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025