Derviş'in kaprislerinden siz sıkıldınız mı bilmem.. Ama ben artık fena halde sıkıldım.
Önce hatırlarsanız Telekom Yönetim Kurullarına istediği kişileri atayabilmek için neredeyse koalisyonu bozuyordu, Türkiye'yi IMF'ye şikâyet etti, sonuçta Öksüz gitti, Derviş kaldı ve kurul Dervişin istediği gibi kuruldu.
Şimdi de Devlet Bankalarının Yönetim Kurulları üyeleri için bir tür dokunulmazlık, özel hukuk zırhı istiyor. Yasa Cumhurbaşkanından döndü, "IMF 4 Ocak toplantısını yapmaz ha!" dedi Derviş ve yasa aynen köşke iade edildi.
Derviş büyük bir sabırla kendi kadrosunu oluşturuyor. Özel hukuka tâbi, dokunulmaz, Türkiye'yi küresel dünyanın küresel koşullarına göre idare edecek olan kadroyu.
Bırakın iktidarın diğer ortaklarını, biz bile seyrediyoruz.
Bu kurullara isterseniz "komisyon" bile deyin... Düyunu Umumiye Komisyonu, İstanbul Komisyonu kavramları size bir şeyler hatırlatıyor mu?
Ecevit hem şeffaf ve küçültülmüş devletten söz ediyor, hem bir takım "kurulların" giderek özerk ve denetlenemez hâle geldiğinden şikâyet ediyor.
MGK'nın yetkileri kısıtlanırken olağanüstü yetki ve maddî imkânlarla donatılan bu özel hukuka tâbi, dokunulmaz, özel ve özerk kurullar idareyi bir ağ gibi sarıyor.
Derviş, (bunu IMF ve Dünya Bankası diye de okuyabilirsiniz) Türkiye'de kendi kadro ve kurumlarını oluşturuyor, büyüyor, ama Türk Devleti küçülüyor.
Bu "özel ve elit kadrolar"; Dr. Emre ve Taviloğlu'nun kulakları çınlasın, acaba malûm "elit"in bir bölü onbin ölçeğinde küçültülmüş Türkiye versiyonu mu, "elit"in Türkiye'deki taşeronları mı?
Derviş'in isteği üzerine bu hepsi de IMF'ye verilmiş niyet mektuplarının gereği olarak kurulmuş özel ve özerk, bir anlamda devlet içinde devlet konumunda olan kurulların adını bir kenara yazmakta fayda var: Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Üst Kurulu, Telekomünikasyon Üst Kurulu, Enerji Üst Kurulu gibi ...
Eş zamanlı olarak bir de "Nitelikli Serbest Ticaret Bölgeleri" gündeme geldi Ecevit'in son Amerika ziyaretinde. Nitelikli, yâni dokunulmaz, yâni yine özel hukuka tâbi. Yine bir takım yönetim kurulları tarafından yönetilecek özel ve özerk bölgeler. Amerika, tesadüf bu ya; özelikle Doğu Karadeniz ve GAP dahil Adana bölgelerini istiyormuş.
Adana bölgesi, İsrail'in özel ilgi alanına giren GAP'ı da ihtiva edecekmiş. Karadeniz de malûm.. Ermenistan'a "mahreç" lâzım.. Bölge ile Yunan lobilerinin ayrıca ilgilendiklerini de yabana atmayın. Karadeniz'e Yunan ilgisi, Adana'ya İsrail ilgisi... İstanbul Komisyonu, Adana Dükalığı, Pontus emelleri.... Hepsi de tarihin tozlu raflarında kaldı mı diyorsunuz?
İzmir Serbest Bölgesi'nde İsveç Büyükelçisinin dağıttığı broşürde geçen şu satırlar neden ağırınıza gidiyor o zaman:
"Türkler 'vatana ihanet ve casuslukla' suçlanan 1.5 milyon Ermeni'yi katlettiler. Ermeni katliamları ilk elde Osmanlı birliklerinde çoğunluğu oluşturan Kürtler tarafından gerçekleştirildi. 65 milyonun yaşadığı Türkiye'de birçoğu tamamen entegre olmuş, bir kısmı da silahlı mücadeleye girişmiş 12 milyonun üzerinde Kürt vardır. Bugün Kürtler, uluslararası alanda sağladıkları desteğin de yardımı ile kendilerine kültürel hakların tanınmasını istemektedirler. Bu hakların başında öncelikle Kürt dilinin okullarda öğretilmesi ve Kürtçenin radyo ve TV yayınlarında kullanılması gelmektedir... Türk sözcüğü bir halk grubu ya da bir ulusun değil, bir dil grubunun adıdır." Fakat bu davranışın asla sürpriz olmaması lâzım.
Mesut Yılmaz'ın daveti üzerine Ankara'ya gelen İsveç'in kadın Başbakan Yardımcısı Lena Hjelm-Wallen, daha dün İsveç Büyükelçiliği'nde CHP temsilcileri, Koç Holding yöneticileri ve İnsan Hakları Derneği temsilcileri ile yemek yememiş miydi; İsveçli bakan, yemekte "Türk siyasetçilerin bir dedikleri, bir dediklerini tutmuyor, söylediklerinin tam tersini yapıyorlar.' 'Türkiye, Anayasa değişiklikleri ile çok olumlu bir adım attı. Ancak asıl önemli olan uygulama idi. Uygulamayı getirecek uyum yasaları ise, hiç söz verildiği gibi hazırlanmadı uyum yasaları Türkiye'nin AB üyeliği çerçevesinde yetersizdir, AB normlarına uymamaktadır."
İpin ucu kaçmış bir kere, sakalı kaptırmışsınız, ne yaparsanız yapın artık...
Önce hatırlarsanız Telekom Yönetim Kurullarına istediği kişileri atayabilmek için neredeyse koalisyonu bozuyordu, Türkiye'yi IMF'ye şikâyet etti, sonuçta Öksüz gitti, Derviş kaldı ve kurul Dervişin istediği gibi kuruldu.
Şimdi de Devlet Bankalarının Yönetim Kurulları üyeleri için bir tür dokunulmazlık, özel hukuk zırhı istiyor. Yasa Cumhurbaşkanından döndü, "IMF 4 Ocak toplantısını yapmaz ha!" dedi Derviş ve yasa aynen köşke iade edildi.
Derviş büyük bir sabırla kendi kadrosunu oluşturuyor. Özel hukuka tâbi, dokunulmaz, Türkiye'yi küresel dünyanın küresel koşullarına göre idare edecek olan kadroyu.
Bırakın iktidarın diğer ortaklarını, biz bile seyrediyoruz.
Bu kurullara isterseniz "komisyon" bile deyin... Düyunu Umumiye Komisyonu, İstanbul Komisyonu kavramları size bir şeyler hatırlatıyor mu?
Ecevit hem şeffaf ve küçültülmüş devletten söz ediyor, hem bir takım "kurulların" giderek özerk ve denetlenemez hâle geldiğinden şikâyet ediyor.
MGK'nın yetkileri kısıtlanırken olağanüstü yetki ve maddî imkânlarla donatılan bu özel hukuka tâbi, dokunulmaz, özel ve özerk kurullar idareyi bir ağ gibi sarıyor.
Derviş, (bunu IMF ve Dünya Bankası diye de okuyabilirsiniz) Türkiye'de kendi kadro ve kurumlarını oluşturuyor, büyüyor, ama Türk Devleti küçülüyor.
Bu "özel ve elit kadrolar"; Dr. Emre ve Taviloğlu'nun kulakları çınlasın, acaba malûm "elit"in bir bölü onbin ölçeğinde küçültülmüş Türkiye versiyonu mu, "elit"in Türkiye'deki taşeronları mı?
Derviş'in isteği üzerine bu hepsi de IMF'ye verilmiş niyet mektuplarının gereği olarak kurulmuş özel ve özerk, bir anlamda devlet içinde devlet konumunda olan kurulların adını bir kenara yazmakta fayda var: Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Üst Kurulu, Telekomünikasyon Üst Kurulu, Enerji Üst Kurulu gibi ...
Eş zamanlı olarak bir de "Nitelikli Serbest Ticaret Bölgeleri" gündeme geldi Ecevit'in son Amerika ziyaretinde. Nitelikli, yâni dokunulmaz, yâni yine özel hukuka tâbi. Yine bir takım yönetim kurulları tarafından yönetilecek özel ve özerk bölgeler. Amerika, tesadüf bu ya; özelikle Doğu Karadeniz ve GAP dahil Adana bölgelerini istiyormuş.
Adana bölgesi, İsrail'in özel ilgi alanına giren GAP'ı da ihtiva edecekmiş. Karadeniz de malûm.. Ermenistan'a "mahreç" lâzım.. Bölge ile Yunan lobilerinin ayrıca ilgilendiklerini de yabana atmayın. Karadeniz'e Yunan ilgisi, Adana'ya İsrail ilgisi... İstanbul Komisyonu, Adana Dükalığı, Pontus emelleri.... Hepsi de tarihin tozlu raflarında kaldı mı diyorsunuz?
İzmir Serbest Bölgesi'nde İsveç Büyükelçisinin dağıttığı broşürde geçen şu satırlar neden ağırınıza gidiyor o zaman:
"Türkler 'vatana ihanet ve casuslukla' suçlanan 1.5 milyon Ermeni'yi katlettiler. Ermeni katliamları ilk elde Osmanlı birliklerinde çoğunluğu oluşturan Kürtler tarafından gerçekleştirildi. 65 milyonun yaşadığı Türkiye'de birçoğu tamamen entegre olmuş, bir kısmı da silahlı mücadeleye girişmiş 12 milyonun üzerinde Kürt vardır. Bugün Kürtler, uluslararası alanda sağladıkları desteğin de yardımı ile kendilerine kültürel hakların tanınmasını istemektedirler. Bu hakların başında öncelikle Kürt dilinin okullarda öğretilmesi ve Kürtçenin radyo ve TV yayınlarında kullanılması gelmektedir... Türk sözcüğü bir halk grubu ya da bir ulusun değil, bir dil grubunun adıdır." Fakat bu davranışın asla sürpriz olmaması lâzım.
Mesut Yılmaz'ın daveti üzerine Ankara'ya gelen İsveç'in kadın Başbakan Yardımcısı Lena Hjelm-Wallen, daha dün İsveç Büyükelçiliği'nde CHP temsilcileri, Koç Holding yöneticileri ve İnsan Hakları Derneği temsilcileri ile yemek yememiş miydi; İsveçli bakan, yemekte "Türk siyasetçilerin bir dedikleri, bir dediklerini tutmuyor, söylediklerinin tam tersini yapıyorlar.' 'Türkiye, Anayasa değişiklikleri ile çok olumlu bir adım attı. Ancak asıl önemli olan uygulama idi. Uygulamayı getirecek uyum yasaları ise, hiç söz verildiği gibi hazırlanmadı uyum yasaları Türkiye'nin AB üyeliği çerçevesinde yetersizdir, AB normlarına uymamaktadır."
İpin ucu kaçmış bir kere, sakalı kaptırmışsınız, ne yaparsanız yapın artık...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002