Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde İdlib konulu kapalı oturum 3 Mart'ta gerçekleştirildi. Hükümet cephesi kapalı oturumun muhalefet talep ettiği gibi olağanüstü olarak gerçekleşmesini istemedi.
Olağanüstü değil, normal bir oturum gerçekleştirildi ve bu oturumda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İdlib'de yaşanan gelişmelerle ilgili milletvekillerini bilgilendirdi.
Kapalı olduğu için burada konuşulanlar 10 yıl boyunca devlet sırrı olarak kalacak.
İdlib konusunda kamuoyunun önünde açıklanan bilgilerin dışında neler konuşulduğunu tam olarak bilmiyoruz, ancak yapılan tahminlere bakılırsa bir kaç tane daha ayrıntı eklenerek, Meclis'teki milletvekilleri bilgilendirildi.
Hükümetin terör örgütü PKK ile ilişkili olduğu gerekçesiyle HDP'nin olduğu bir Meclis'te ayrıntılı vermek bilgi vermek istemediği biliniyor.
Oysa 'İdlib'de verdiğimiz şehit sayısı açıklanandan fazla mı' ve 'bu savaşı niçin veriyoruz, amacımız ne' gibi sayısız soru tatmin edici bir yanıt bekliyordu.
Gizlilik mi dediniz?
Gizlilik ve cevapsız sorular demişken, birkaç hafta önce gündeme gelen önemli bir haberi hatırlamakta fayda var.
Geçtiğimiz Şubat ayının ortalarında Hollanda merkezli bir haber sitesi Türkiye'yle ilgili dikkat çekici bir iddia ortaya atmıştı. Philips şirketinin eski bir çalışanı, aynı zamanda Amerikan istihbarat servisi CIA ile bağlantılı olduğu ifade edilen Cees Jansen isimli şifre uzmanı, Türkiye'ye kırılması kolay şifreleme cihazının bilerek satıldığını açıkladı.
Şirket Aroflex adlı cihazları, üçüncü tarafların iletişimi okumasını önlemek için NATO müttefikleri arasında kullanılması amacıyla tasarlamış. Ancak bazı ülkelerde, bu şifreleme kasıtlı olarak zayıflatılarak satılmış.
İşte bu ülkelerden biri de Türkiye.
Türkiye'nin bu cihazı gizli kalması gereken kritik görüşmelerin yanı sıra ordunun iç iletişimi için de kullandığı iddia ediliyor.
Şifreci Jansen'in iddialarına göre Hollanda istihbaratından da destek alan CIA, Türkiye'deki askeri ve siyasi yetkililerin şifreli mesajlarını hayli uzunca bir süre kolayca çözüp izledi.
Bu dinleme işinin içinde ABD, Hollanda'nın yanı sıra ve inkâr etse de Almanya'nın da adı geçiyor.
Dünyanın Türkiye'yi dinlediği, en gizli sırlarımızı gizli kalsınlar diye kriptolu güvenilir hat üzerinden konuştuğumuzu zannederken bu ifşa olan gerçekler aslında sadece zannettiğimizi gösteriyor.
Madem dinleniyoruz ipe un sermek niye?
Yani demem o ki, Türkiye'yi gelen dinlemiş, giden dinlemiş ve gizli saklı hiçbir şeyimiz kalmamışken, İdlib özelinde Suriye'de neler olup bittiğini, bilmesi gereken TBMM'deki milletin vekillerine, olağanüstü toplantı yapılarak tam bilgi verilmemesini anlamak mümkün değil.
Onlar gibi düşünürüz ya da düşünmeyiz, ancak milyonlarca vatandaşın oyuyla milletin meclisine girmiş bir partinin vekillerine güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz?
Terörle iltisaklı iseler o zaman neden hâlâ TBMM'deler? Suçlayacak delilimiz yoksa neden güvenemiyoruz?
HDP'nin savunucusu olmak gibi bir niyetim asla yok. Terör örgütüyle arasına mesafe koyması ve bunu toplumun her kesimini ikna edecek ifadelerle net bir şekilde dile getirmesi benim de beklentim.
Ancak demokrasi, milletin güvenip Meclis'e gönderdiği bir partiye, bir siyasi harekete bizim de güvenmemizi gerektirmez mi?
'Yok, ben güvenmiyorum' diyebilirsiniz ama bu sadece sizi bağlar ve size bazı vekillerin neyi bilip neyi bilmeyeceklerini belirleme hakkını vermez.
Dolayısıyla bence hükümet ipe un sermek suretiyle İdlib'de gizli kalan birçok gerçeği tam olarak açıklamaktan HDP gerekçesiyle kaçındı. HDP olmasaydı mutlaka başka bir gerekçe bulunup, yine ayrıntılı açıklama yapmaktan kaçınılacağına dair ciddi endişelerim var.
Aslında burada HDP'nin yapacağı çok kritik bir hamle vardı, ama bu fırsat kaçırıldı. HDP Grubu, olağanüstü bir oturum yapılması halinde o toplantıya katılmayacağını açıklasaydı, plan bozulabilirdi. Yani CHP, MHP, İyi Parti ve AK Parti milletvekillerinin olduğu bir Meclis'te olağanüstü toplantı yapılacaktı o zaman.
Kapalı ve olağanüstü bir toplantı olacağı için konuşulacaklardan bizim haberimiz yine olmazdı, ama millet olarak Türkiye'yi yönetmek için vekil kıldığımız milletvekilleri, İdlib ve Suriye bağlamındaki, 'nereye doğru gidiyoruz, amacımız ne' gibi bütün gerçekleri öğrenmiş olurlardı.
Ama olmadı…
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024