Bir iş cinayeti daha? Bu kaçıncı haksız yere dökülen kan?Tahir ve Ferdi Kara kardeşler, Vahdet Biçer, Cengiz Bilgi, Murat Usta, İsmail Sarıtaş, Bilal Bal, Cengiz Tatoğlu, Hıdır Ali Genç ve Menderes Meşe. Bu canlarımız daha fazla kâr uğruna harcandı gitti. Daha fazla para kazanma hırsı, yaşama hakkının önüne geçti fütursuzca. İş hukukundaki adı "iş kazası" ama göz göre göre hukuku katlediyorsanız olayın adını hukukta aramayın! Olacağı da buydu hukuku gitmiş, adresi iktidardan sorulan yandaş yağmasına, müteahhit talanına uğramış imarı (imarsızlığı) kalmış bir tablo döküntüsü karşımızdaki.Bakımı yapılmamış asansörün zemine çakılmasıyla yitip giden hayatlar? Sonrasında belli ki sırtını birilerine dayamış olduğu besbelli birinin çıkıp rahat rahat "?bakanlık denetimini yapmıştı" diyebilmesi ne anlama geliyordu? Ne de olsa kimi güçler vardı arkasında ve de hukuka meydan okuyuştu bu. Hukuksal değil, siyasal bir duruşun varlığıydı bu.Kapitalistin kâr arayışı ve işçilerin durumlarını iyileştirme çalışmaları uzlaşmaz bir husumet içerisinde sürüp gitmektedir. Hükümet işçilerin ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan sendikal haklarını kısıtlamaya çaba sarfederken, işyeri güvenliği ve denetiminde yeterli olacak önlemleri almamakta, gücü işçiye yetmektedir. Örselenen işçi haklarıdır, himaye edilen işverendir. Oysa işçi mal veya köle değildir, sadece emeği satınalınan da değildir, o önce insandır; emeği dışında başta yaşama hakkı olmak üzere hakları vardır. Hukukta insanımızın en önde gelen sorunu hukuk güvenliğinin kalmadığıdır. Bunun iş hukukuna yansıması iş güvenliğinin bulunmamasıdır.Hukuku Truva atına çeviren siyasiler atın içine hukuka uygun olmayan ne kadar enstrüman varsa doldurup, hukuk diye hukuksuzluğu insanımızın ve toplumun üzerine sürmektedir.2013 yılı itibariyle rakamlar binlerce işçinin çalışırken hayatını kaybettiğini göstermektedir. Geride kalan aileleri hukuk alanında mücadelede yorgun ve mecalsiz kalmıştır. Adalete ulaşmak zor zanaat olmuştur. Onun içindir ki bireyler arasındaki sürtüşmelerde bile "atik hırsız mal sahibini bastırır" misali, haksız görünen taraf diğer tarafa istediğin yere git (mahkemeye git anlamında) deme edepsizliğinde bulunabilmektedir. Bir de yargıdaki siyaset üzerinize çullanırsa vay hâlimize.İşçilerden ve yakınlarından düşündürücü bir söylem, haykırırcasına: "İşçiler ölüyor vicdanlarımız nöbette!"Peki, yargıdaki nöbet ne durumda?* Savcılık soruşturması aşamasında tüm sorumlular kapsamında etkin bir çalışma yapılmıyor.* Bilirkişi tâyininde ve raporlarının verilmesinde usandıran bir süre.* Bilirkişilerin kusuru işçiye yükleme, işvereni kayırma gayretkeşliği.* İşverenler ve denetim sorumlularının yargılanmalarındaki engellemeler.* Sorumlular yönünden eylemin nitelendirilmesinde kastın aranmayarak kusurla yetinilmesi.* Soruşturma makamının ve kolluğun şüphelilere yönelik rahatlatıcı (zaten rahatlar) tavrı.* Net yaşam hakkı ihlâllerine (cinayet) rağmen beraat / cezasızlık kararları.Tablo bu!Kara vicdanlar pusuda, vicdanlarımız nöbette!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023