Güçlü ekonomi denildiğinde ne anlıyorsunuz diye bir soru sorulsa bir çok kişiden farklı cevaplar aldığınızı görürsünüz. Kimi, yan sanayilerden oluşan, bütüne yabancı yedek parça üretiminde uzmanlaşmış bir ekonominin en güçlü ekonomi olduğunu söyleyebilirken bir diğeri, turizme dayalı, milli geliri 20 bin doların üzerine çıkaran herhangi bir karışımı savunabilir.Gerçekte güçlü ekonomi, gerektiği zaman her türlü mal ve hizmeti kendi kaynaklarına dayanarak üretebilme kabiliyetine sahip olan ekonomiler için kullanılabilir. Gelişmiş ülkelere baktığımızda bu amaca yönelik siyasi ve ekonomik politikalar uygulamaya çalıştıkları görülecektir. Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri, Türkiye'nin tekstil piyasasına ucuz işçilikle girmesinden sonra bu alandan büyük ölçüde çekilerek, daha kompleks ve karlı olan elektronik ve bilgisayarlı tekstil makineleri üretimine çekilmişlerdir. Aynı sorunla biz Çin vasıtasıyla tanıştık. Araştırma- geliştirmeye, bilgiyi üretme hedefine kanalize bir iktisadi bilince ve organizasyona sahip olmadığımız için aynı refleksi ne yazık ki biz gösteremedik. Bugün kapitalizm bir çok yanlış temel varsayımından dolayı çöküşe gidiyor olsa da bu, güçlü ekonomi hedefinden saptıklarından değil, farkında oldukları, yapmak istedikleri şeyleri yapamamalarından, ideal yapıya bir türlü yaklaşamamaları sebebiyledir. Maalesef bizimkilerde ise böyle bir hedef olmadığı gibi bu konuda endişe duymalarını gerektirecek aidiyet de yok. Sıcak paranın baskısı sonucu kurun düşük seyrettiği dönemde ara malına dayalı bağımlı bir sanayi sektörümüz oldu. Bu durumu değiştirmek ise kur artsa bile bu kafayla artık çok zor. Bunlar yetmezmiş gibi ekonomimizin köşe başı diyebileceğimiz en önemli sanayi kuruluşlarımız millet ne olduğunu anlamadan satıldı. Türk Ekonomisi, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana en bağımlı haline son birkaç yıldaki politikalarla getirilmiş bulunuyor. Şunu anlatmaya çalışıyorum; Etrafımızın ateş çemberiyle sarıldığı bir gidişatta siyasi, kültürel ve sosyal alanda türetilen yanlış politikalara ilave en yanlış ekonomi politikası, acil bir ulusal seferberlik durumunda elimizi ayağımızı bağlayacak hantal, mahkum ve düşük kapasiteli bir yapıyı tercih etmek olabilirdi. AKP Hükümeti IMF yardımıyla burada da ülke için en kötüyü bulmakta diğer konularda olduğu gibi yine üstün bir başarı gösterdi.ABD'de bilimsel yeniliklerden ilk önce Pentagon faydalanır. Hatta çoğunlukla bilimsel çalışmalar askeri ihtiyaçlara endeksli yürütülür daha sonra paylaşılır. ABD'de silah lobileri ABD siyasetinde etkin rol oynarlar.Savaş ekonomisi kurallarını uygulayan hedeflerini tek tek gözüne kestiren bir ülkenin sınırımızdaki tehdit edici varlığına karşı yapılacak en son hata da yapılmıştır. Normal şartlar altında, mevcut iktisadi birikimle bu yapıdan kurtulmak çok uzun yıllar alırdı belki de bu hatanın telafisi olmayabilirdi. Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın, bu modelin uygulanacağı ilk yıl için 658 milyar dolarlık kaynak açıkladığını hatırlıyorsunuzdur. Prof. Baş, bu kaynağı açıklarken gözlerden kaçan ve üstünde pek durulmayan konu, 658 milyar dolarlık kaynağın, 658 milyar dolarlık bir harcama yapılmasına yönelik ortaya konulduğu gerçeğidir. Yani bu miktar yapılacak işlere yönelik olarak açıklanmıştır. Düşünün ilk yıl için tarihte bir ilk, yaklaşık % 100'lük bir büyüme. Yukarıda anlattığım çökmüş bir ekonomiyi de ancak böyle bir ilaç iyi edebilirdi. Düşünüyorum, tekrar düşünüyorum ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın ve Milli Ekonomi Modeli'nin böylesine kritik bir zamanda Türk Milleti'nin imdadına yetişmesini, ancak ve ancak bu yüce milletin insanlık sahnesindeki kaderiyle ilgili bir konu olarak açıklayabiliyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007