İslâm dünyasına yönelik terör, savaş ve işgallerin ana hedefi, Müslümanları bölmek, parçalamak ve İsrail'in güvenliğini sağlamaktır. İsrail, bu hedefine ulaşsa bile, yine kendini güvende hissetmeyecektir. Çünkü İsrail'in yaptığı zulümler, sürekli içinde güvensizlik korkusunu besleyecektir.
Bu, değişmez bir kanundur: Zulmedenler, zulmettikleri ne kadar zayıf olursa olsun, onlardan, daha doğrusu kendi zulümlerinden korkarlar. Bundan dolayıdır ki, İsrail, güvenlik korkusuyla yaşamaya kendini, bizzat yine kendi mahkûm etmiştir.
Böyle bir devletle barış yapılabilir mi? Yapılamaz, yapılamadığının en kuvvetli şahidi tarihtir. Bugüne kadar İsrail'in, sahte barış görüşmelerini ve anlaşmalarını, karşı tarafı aldatmak, oyalamak, zaman ve mevzi kazanmak için kullandığı bilinen bir gerçektir.
İsrail, BOP ile büyük İsrail yolunda hayli mesafe almıştır. Buna rağmen gelecek korkusundan bir türlü kurtulamamaktadır.
İsrail, ABD'ye Irak'ı işgal ettirerek, Suriye'yi kan gölüne çevirterek, kendine karşı düşmanlığı ikinci plâna attırmayı başarmıştır. Bu oyunu Müslümanlardan önce, bazı ABD'liler görmüş ve İsrail aleyhinde çalışma başlatmışlardır. İsrail için ayrı bir korku nedeni de işte budur.
Bilindiği üzere İsrail, varlığını sürdürmeyi ABD'nin desteğine borçludur. ABD olmazsa, İsrail de olmaz. Bilim adamlarına göre, ABD de tarihteki emsal devletler gibi ömrünü tamamlayacaktır ve tamamlaması da yakındır.
Bu ve buna benzer sebeplerden dolayı İsrail'de, gelecek korkusu her geçen gün artmaktadır. İsrailli bir parlamenter, İsrail'in kuruluşunun 40. yıldönümü kutlamaları vesilesiyle İsrail parlamentosu Knesset'te yaptığı konuşmada şöyle demiştir: "Eğer bir yerde geleceğe yönelik güven yoksa insanlar geçmişe sıkı sıkıya sarılırlar. Bugün de biz devletimizin kırkıncı yıldönümünü hararetle kutluyoruz. Çünkü yetmişinciyi, altmışıncıyı, hatta ellinciyi de kutlayabileceğimizi garantileyecek hiç kimse yoktur."
Şartlar ne kadar değişirse değişsin, İsrailliler, Müslümanları tehdit ve tehlike olarak görmekten vazgeçmeyeceklerdir. Onun içindir ki, Müslümanlarla dostluğu geçiniz, asla samimi bir barışa da yanaşmayacaklardır.
Hayfa Üniversitesi'nden Benjamin Beit Hallahmi, İsraillilerin Hittin savaşı korkusunu asırlarca taşıdıklarını belirtiyor ve şöyle diyor: "Hittin savaşı, Ortadoğu'da hiç kimse tarafından unutulmuş değildir. Bu, Selâhaddin'in Haçlı ordusunu yendiği büyük savaştır. Hittin, İsrail'de Taberiye yakınlarındadır. Bu büyük savaşın yapıldığı yere, hiçbir işaret, hiçbir yazı konulmamıştır. Çünkü İsrailliler, Hittin'i hatırlamak ve onun hakkında düşünmek istemezler. Hittin onlara, yeni bir benzerinin kendi başlarına gelebileceği ihtimalini hatırlatmaktadır."
İsrail'in geleceğini ABD'li bilim adamları da parlak görmüyor. ABD yöneticilerine, bu konuyla ilgili raporlar sunuyorlar ve İsrail'in yükünün daha fazla taşınmamasını öneriyorlar. Örnek olarak ABD'li 16 profesörün Ortadoğu'da gezerek, inceleyerek ve araştırarak hazırladıkları rapor gösterilebilir. Söz konusu raporda verilen hüküm, İsrail'in geleceğinin olmayacağı yönündedir. Ne hazindir ki, geleceğinden hem kendisi, hem de destekçisi korkan bir ülkeye, yani İsrail'e, Türkiye, gelecek endişesiyle sarılmaktadır. Bu ne büyük bir talihsizliktir!
Böyle bir talihsizliğe imza atan AKP'nin, İsrail karşıtlığından birden bire, İsrail dostluğuna geçiş yapmasını, milletimiz hayretle izlemektedir. Ama kim ne yaparsa yapsın, İsrail de, ABD de yok olacaklardır. Çünkü zulümle payidar olunmaz. Yanlış safta yer alanlar, eninde sonunda kendi veballeriyle baş başa kalacaklardır.
Bu, değişmez bir kanundur: Zulmedenler, zulmettikleri ne kadar zayıf olursa olsun, onlardan, daha doğrusu kendi zulümlerinden korkarlar. Bundan dolayıdır ki, İsrail, güvenlik korkusuyla yaşamaya kendini, bizzat yine kendi mahkûm etmiştir.
Böyle bir devletle barış yapılabilir mi? Yapılamaz, yapılamadığının en kuvvetli şahidi tarihtir. Bugüne kadar İsrail'in, sahte barış görüşmelerini ve anlaşmalarını, karşı tarafı aldatmak, oyalamak, zaman ve mevzi kazanmak için kullandığı bilinen bir gerçektir.
İsrail, BOP ile büyük İsrail yolunda hayli mesafe almıştır. Buna rağmen gelecek korkusundan bir türlü kurtulamamaktadır.
İsrail, ABD'ye Irak'ı işgal ettirerek, Suriye'yi kan gölüne çevirterek, kendine karşı düşmanlığı ikinci plâna attırmayı başarmıştır. Bu oyunu Müslümanlardan önce, bazı ABD'liler görmüş ve İsrail aleyhinde çalışma başlatmışlardır. İsrail için ayrı bir korku nedeni de işte budur.
Bilindiği üzere İsrail, varlığını sürdürmeyi ABD'nin desteğine borçludur. ABD olmazsa, İsrail de olmaz. Bilim adamlarına göre, ABD de tarihteki emsal devletler gibi ömrünü tamamlayacaktır ve tamamlaması da yakındır.
Bu ve buna benzer sebeplerden dolayı İsrail'de, gelecek korkusu her geçen gün artmaktadır. İsrailli bir parlamenter, İsrail'in kuruluşunun 40. yıldönümü kutlamaları vesilesiyle İsrail parlamentosu Knesset'te yaptığı konuşmada şöyle demiştir: "Eğer bir yerde geleceğe yönelik güven yoksa insanlar geçmişe sıkı sıkıya sarılırlar. Bugün de biz devletimizin kırkıncı yıldönümünü hararetle kutluyoruz. Çünkü yetmişinciyi, altmışıncıyı, hatta ellinciyi de kutlayabileceğimizi garantileyecek hiç kimse yoktur."
Şartlar ne kadar değişirse değişsin, İsrailliler, Müslümanları tehdit ve tehlike olarak görmekten vazgeçmeyeceklerdir. Onun içindir ki, Müslümanlarla dostluğu geçiniz, asla samimi bir barışa da yanaşmayacaklardır.
Hayfa Üniversitesi'nden Benjamin Beit Hallahmi, İsraillilerin Hittin savaşı korkusunu asırlarca taşıdıklarını belirtiyor ve şöyle diyor: "Hittin savaşı, Ortadoğu'da hiç kimse tarafından unutulmuş değildir. Bu, Selâhaddin'in Haçlı ordusunu yendiği büyük savaştır. Hittin, İsrail'de Taberiye yakınlarındadır. Bu büyük savaşın yapıldığı yere, hiçbir işaret, hiçbir yazı konulmamıştır. Çünkü İsrailliler, Hittin'i hatırlamak ve onun hakkında düşünmek istemezler. Hittin onlara, yeni bir benzerinin kendi başlarına gelebileceği ihtimalini hatırlatmaktadır."
İsrail'in geleceğini ABD'li bilim adamları da parlak görmüyor. ABD yöneticilerine, bu konuyla ilgili raporlar sunuyorlar ve İsrail'in yükünün daha fazla taşınmamasını öneriyorlar. Örnek olarak ABD'li 16 profesörün Ortadoğu'da gezerek, inceleyerek ve araştırarak hazırladıkları rapor gösterilebilir. Söz konusu raporda verilen hüküm, İsrail'in geleceğinin olmayacağı yönündedir. Ne hazindir ki, geleceğinden hem kendisi, hem de destekçisi korkan bir ülkeye, yani İsrail'e, Türkiye, gelecek endişesiyle sarılmaktadır. Bu ne büyük bir talihsizliktir!
Böyle bir talihsizliğe imza atan AKP'nin, İsrail karşıtlığından birden bire, İsrail dostluğuna geçiş yapmasını, milletimiz hayretle izlemektedir. Ama kim ne yaparsa yapsın, İsrail de, ABD de yok olacaklardır. Çünkü zulümle payidar olunmaz. Yanlış safta yer alanlar, eninde sonunda kendi veballeriyle baş başa kalacaklardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018