İslam tarihini iyi tetkik edenler Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin vefatından kısa bir süre sonra Müslüman ümmete şahsiyet kazandıran şeylerden biri olan "emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker" meselesinin unutulduğunu görürler. Bundan dolayı topluma şahsiyet kazandıran bu değerin yeniden topluma dönmesi için ümmet içerisinde ıslah çalışması yapmak gerekirdi.
İmam Hüseyin (a.s.) da bir muslih (ıslah edici) olarak ortaya çıktı. Kıyam ederek; ümmete aşk ve ideal verdi. Bir milletin ihya olma hamasetinin ilk şartı ise, "o milletin şahsiyetinde kendinde yeterlilik ve bağımsızlık hissi" bulunmasıdır.
İmam Hüseyin (a.s.)'ın gerçekleştirdiği kıyamından öğrenilecek eğitici derslerden biri de işte budur. Yani Hüseyin'in ümmete yeterlilik hissi vermesidir. Mekke'den hareket edeceği gün kıyamını herhangi bir şarta bağlamadan şöyle buyurdu: "Gerdanlık kızların boynunu çizdiği (onda iz bıraktığı) gibi ölüm de insanoğlunun üzerine yazılıp çizilmiştir. Yakup'un Yusuf'u görmeyi arzu ettiği gibi ben de atalarımı görmeyi arzu ediyorum."
Hutbesinin sonunda da şöyle buyurdu: "Herkes bilsin ki bizim uğrumuzda canından geçen ve Allah'a ulaşmak yolunda kendisini feda etmeye hazır olan kimse bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşallah."
Artık bunun üzerine söylenecek bir söz yoktur. Dünyada böylesine bir minnetsizliğin de kesinlikle bir benzeri yoktur.
İmam Hüseyin (a.s.), kendine yeterlilik ve başkalarına minnetsizlik hissini Aşura akşamı ashabını ve Ehl-i Beyt'ini bir araya toplayıp onlarla konuştuğunda da göstermiştir.
Örneğin onlara şöyle buyuruyordu: "Hepinizden memnun olduğumu ve teşekkür ettiğimi bilmenizi isterim. Yine biliniz ki düşmanın sizinle bir işi yoktur. Gitmek isterseniz sizlere engel olmazlar. Ben de kendi açımdan benimle yapmış olduğunuz biati sizlerin üzerinden kaldırdım. Benimle biatinizi bozmanızda sakınca yoktur. Dileyen gitmekte serbesttir."
Yine İmam Hüseyin (a.s.) Ehl,i Beyt-i ve ashabı hakkında; "Benim Ehl-i Beyt'imden ve ashabımdan daha iyi ve daha vefalı kimse yoktur" demesine rağmen yine de onlardan müstağni olduğunu (minnetsizliğini) izhar etti. Hiçbir zaman onlara; "Beni yalnız bırakmayın, ben garibim, mazlumum, çaresizim" şeklinde sözler sarf etmedi. Tabii ki İlahi dinin kendisine yüklediği misyonu üzerinden atmamaktadır. Kendileri için hüccetin (hak olduğuna dair tüm delillerin) tamamlandığı kimselerde, şayet kalma yönünde bir eğilim bulunmadığını gördüğünde onlara şöyle diyordu: "Bu meydandan uzaklaşınız, çünkü ben Allah'ın azabının size ulaşmasını istemiyorum. Zira ben birisinden yardım talep ettiğimde o kişi yardım sesimi duyduğu halde şayet yardım etmezse Allah onu cehennem azabına müptela eder."
İmam Hüseyin (a.s.)'ın ümmete öğrettiği bu ders (kendine yeterlilik dersi) küçük bir ders değildir. İmam'dan sonraki birçok kıyam ve devrimleri ortaya çıkaran şey işte bu "yeterlilik" faktörüydü.
Bu derslerin (yeterlilik ve minnetsizlik dersleri) dışında, ayrıca İmam insanlara gayretli olma, zorluklara tahammül, dayanıklılık, zorluk ve güçlüklere karşı göğüs germe gibi dersleri de verdi. Bunlar Müslüman millet için büyük derslerdi.
"Ali oğlu Hüseyin ne yaptı ve nasıl oldu da İslam dinini canlandırdı?" denilebilir. Fakat gerçek şu ki İmam Hüseyin (a.s.) Müslümanlara yeni bir ruh vererek ümmet içindeki kanı hareketlendirdi, gayretleri artırdı. Ümmete aşk ve ideal verdi. İnsanlar arasında yeterlilik ve bağımsızlık duygusu meydana getirdi. İnsanlara zorluklar, güçlükler karşısında dayanma, göğüs germe, tahammül gösterme, direnme ve sabretme dersi verdi. Korkuyu yok etti. Son derece korkak olan o millet (Kûfeliler), son derece şecaatli ve kahraman bir millete dönüştü.
İmam Hüseyin (a.s.) da bir muslih (ıslah edici) olarak ortaya çıktı. Kıyam ederek; ümmete aşk ve ideal verdi. Bir milletin ihya olma hamasetinin ilk şartı ise, "o milletin şahsiyetinde kendinde yeterlilik ve bağımsızlık hissi" bulunmasıdır.
İmam Hüseyin (a.s.)'ın gerçekleştirdiği kıyamından öğrenilecek eğitici derslerden biri de işte budur. Yani Hüseyin'in ümmete yeterlilik hissi vermesidir. Mekke'den hareket edeceği gün kıyamını herhangi bir şarta bağlamadan şöyle buyurdu: "Gerdanlık kızların boynunu çizdiği (onda iz bıraktığı) gibi ölüm de insanoğlunun üzerine yazılıp çizilmiştir. Yakup'un Yusuf'u görmeyi arzu ettiği gibi ben de atalarımı görmeyi arzu ediyorum."
Hutbesinin sonunda da şöyle buyurdu: "Herkes bilsin ki bizim uğrumuzda canından geçen ve Allah'a ulaşmak yolunda kendisini feda etmeye hazır olan kimse bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşallah."
Artık bunun üzerine söylenecek bir söz yoktur. Dünyada böylesine bir minnetsizliğin de kesinlikle bir benzeri yoktur.
İmam Hüseyin (a.s.), kendine yeterlilik ve başkalarına minnetsizlik hissini Aşura akşamı ashabını ve Ehl-i Beyt'ini bir araya toplayıp onlarla konuştuğunda da göstermiştir.
Örneğin onlara şöyle buyuruyordu: "Hepinizden memnun olduğumu ve teşekkür ettiğimi bilmenizi isterim. Yine biliniz ki düşmanın sizinle bir işi yoktur. Gitmek isterseniz sizlere engel olmazlar. Ben de kendi açımdan benimle yapmış olduğunuz biati sizlerin üzerinden kaldırdım. Benimle biatinizi bozmanızda sakınca yoktur. Dileyen gitmekte serbesttir."
Yine İmam Hüseyin (a.s.) Ehl,i Beyt-i ve ashabı hakkında; "Benim Ehl-i Beyt'imden ve ashabımdan daha iyi ve daha vefalı kimse yoktur" demesine rağmen yine de onlardan müstağni olduğunu (minnetsizliğini) izhar etti. Hiçbir zaman onlara; "Beni yalnız bırakmayın, ben garibim, mazlumum, çaresizim" şeklinde sözler sarf etmedi. Tabii ki İlahi dinin kendisine yüklediği misyonu üzerinden atmamaktadır. Kendileri için hüccetin (hak olduğuna dair tüm delillerin) tamamlandığı kimselerde, şayet kalma yönünde bir eğilim bulunmadığını gördüğünde onlara şöyle diyordu: "Bu meydandan uzaklaşınız, çünkü ben Allah'ın azabının size ulaşmasını istemiyorum. Zira ben birisinden yardım talep ettiğimde o kişi yardım sesimi duyduğu halde şayet yardım etmezse Allah onu cehennem azabına müptela eder."
İmam Hüseyin (a.s.)'ın ümmete öğrettiği bu ders (kendine yeterlilik dersi) küçük bir ders değildir. İmam'dan sonraki birçok kıyam ve devrimleri ortaya çıkaran şey işte bu "yeterlilik" faktörüydü.
Bu derslerin (yeterlilik ve minnetsizlik dersleri) dışında, ayrıca İmam insanlara gayretli olma, zorluklara tahammül, dayanıklılık, zorluk ve güçlüklere karşı göğüs germe gibi dersleri de verdi. Bunlar Müslüman millet için büyük derslerdi.
"Ali oğlu Hüseyin ne yaptı ve nasıl oldu da İslam dinini canlandırdı?" denilebilir. Fakat gerçek şu ki İmam Hüseyin (a.s.) Müslümanlara yeni bir ruh vererek ümmet içindeki kanı hareketlendirdi, gayretleri artırdı. Ümmete aşk ve ideal verdi. İnsanlar arasında yeterlilik ve bağımsızlık duygusu meydana getirdi. İnsanlara zorluklar, güçlükler karşısında dayanma, göğüs germe, tahammül gösterme, direnme ve sabretme dersi verdi. Korkuyu yok etti. Son derece korkak olan o millet (Kûfeliler), son derece şecaatli ve kahraman bir millete dönüştü.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017