Numan Kurtulmuş, kendinden bekleneni geçte olsa yaptı. AKP’ye katıldı. Bu geçişi kısaca şöyle tanımlayabiliriz; “Bir insanın ilkeleri, idealleri, davası BATMIŞ, Numan “KURTULMUŞ”. Olay budur.
Saadet’çi, HAS’çı vb. gibi bazı kesimler bu geçişe şaşırıyorlar. Bende onlara şaşırıyorum. Milli Görüş davası ne tsunamiler gördü ve neticede çer çöp haline geldi görmüyor musunuz!
Sonra Hocasına aşkından, oğlunun ismini, “Necmettin” koyan Erdoğan’ı, Milli Görüşü bitiren adam olduğuna şaşırmadınız, Yahudilerden cesaret madalyası aldığına şaşırmadınız, Ertuğrul Günay’ı bırak partiye almasına, Bakan yapmasına şaşırmadınız, 2. Kemal Derviş transferi (Ahmet Davutoğlu) yapmasına şaşırmadınız. Ama Numan Beyin geçişine şaşırdınız. Bırakın Allah aşkına. Adı ne? Numan. Soyadı; Kurtulmuş. Eeee…
Burada sorulması gereken önemli sorulardan biri; Bu geçiş yatay mı oldu, direk mi oldu? Sorusudur. Hafif geçmişe gidersek; Refah Partisi dönemleriydi. Özellikle keskin dini söylemlerle müthiş bir çıkış yakalanmıştı Refah Partisi. Tabi bu ani büyümenin yükü de ağırdı ve bu yükü kaldıracak kadro yoktu.
Parti içerisinde gruplaşmalar başlamıştı; Yenilikçiler, gelenekçiler, diye. Yenilikçilerin kimler olduğunu biliyorsunuz. Ama Numan Bey o sıralar gelenekçi takılmıştı.
Sonra Refah bitti. Bir taraftan Saadet başlatılmış diğer taraftan ise gömleğini çıkaran AKP’ye koşmuştu. Numan Bey yine bir süreliğine “Saadetçi” takıldı. ‘Yetmez ama evet’ de demişti o günlerde. Demek ki yeteceği günü bekliyormuş!
Sonra Saadet’te de bildik tsunamiler başladı. Numan Bey, sen git, deniyordu. AK’laşır derken, HAS kuruldu ve HAS’laştı. Ve nihayet soyadını (dünyalık olarak) tescilledi ve AKP’ye geçerek “Kurtulmuş” oldu.
Medyada da geçiş öncesi ve sonrası birçok yorum yapıldı. Benim takıldığım ise Hürriyet’ten Ahmet Hakan’ın duruşuydu. Geçişten sonra; Ben bunu zaten biliyordum, söylüyordum, belliydi vs. diyen Ahmet Hakan, geçiş öncesi ise şöyle diyordu;
“AK Parti, Numan Kurtulmuş’la irtibatta” diye haberler çıktı ve gözler Numan Kurtulmuş’a çevrildi. Ne evet dedi Kurtulmuş, ne hayır... Ne “yok öyle bir şey” dedi, ne “var” dedi. Ne “giderim” dedi, ne “gitmem” dedi.
Hatta AK Parti yetkililerinin, “Gelirse kendi gelsin, arkadaşlarını yanında getirmesin” falan türü küçük düşürücü açıklamalar yapmasına rağmen esaslı bir tavır koymadı.
Kısacası... Tam bir zillet hali... Ne desek? Zillet, Numan Bey’e yakışmaz, desek etkili olur mu acaba?”
Evet, Ahmet Hakan bu süreci bir “zillet” olarak adlandırıyor ve Numan Beye “zilleti” yakıştıramıyor. Sonuç ortada!
Yine geri vitese alalım ve Saadet zamanına artı HAS Parti’nin kuruluşuna gidelim. Ne demişti Numan Bey!
“12 Eylül olmasaydı ANAP, 28 Şubat olmasaydı AKP olmazdı. AKP, ANAP gibi zamane partisidir. Zamane şartları değişince kendisine hayat veren kuruluş gerekçeleri de ortada kalmayacaktır.” (www.haberakademi.net)
Numan Bey, HAS’laşırken de; “Firavun’laşmayacağız, Karun’laşmayacağız, Belam’laşmayacağız…” demişti. Malum bu isimler Kur’an’da, Allah’ın lanetine ve ebedi azabına layık olmuş kişiler olarak geçer.
Sonra füze kalkanı tartışmalarının olduğu günlerde AKP’yi, ABD’nin oyuncağı olarak tasvir etmişti.
Hatta Düzce’nin Cumayeri ilçesinde yaptığı esnaf ziyaretinde, AKP’yi “Karun’laşmakla” itham etmiş ve “Yani kamu kaynakları ile zenginleşmeyeceğiz. Bizim partimizde hiçbir şekilde Karun’laşmaya gelmeyeceğiz. Kamu malını yemeyecek, yedirtmeyeceğiz. Bizim partimizin zengini, bizim partimizin hırsızı olmayacaktır. Firavun’laşmayacağız…” demişti.
Sonuç olarak sorumuza dönersek; Numan Beyin, AKP’ye geçişi direk olmuştur, derim ben. Ama bu kadar ağır itham ve söylemler, derseniz, onun cevabı da haçlı emperyalist, Siyonist zihniyetin stratejinde saklı.
Çünkü bu zihniyet hiçbir zaman tek seçenekle hareket etmez. Her zaman 2, 3, 4 vs. şıkları vardır. Birinci seçenek onların yörüngesinde olduğu sürece sorun yoktur. Sapma olursa, onu uzay boşluğuna yollar, ikinci seçeneğe geçerler. Cüneyt Zapsu’nun itiraflarını hatırlıyorsunuz…
Saadet’çi, HAS’çı vb. gibi bazı kesimler bu geçişe şaşırıyorlar. Bende onlara şaşırıyorum. Milli Görüş davası ne tsunamiler gördü ve neticede çer çöp haline geldi görmüyor musunuz!
Sonra Hocasına aşkından, oğlunun ismini, “Necmettin” koyan Erdoğan’ı, Milli Görüşü bitiren adam olduğuna şaşırmadınız, Yahudilerden cesaret madalyası aldığına şaşırmadınız, Ertuğrul Günay’ı bırak partiye almasına, Bakan yapmasına şaşırmadınız, 2. Kemal Derviş transferi (Ahmet Davutoğlu) yapmasına şaşırmadınız. Ama Numan Beyin geçişine şaşırdınız. Bırakın Allah aşkına. Adı ne? Numan. Soyadı; Kurtulmuş. Eeee…
Burada sorulması gereken önemli sorulardan biri; Bu geçiş yatay mı oldu, direk mi oldu? Sorusudur. Hafif geçmişe gidersek; Refah Partisi dönemleriydi. Özellikle keskin dini söylemlerle müthiş bir çıkış yakalanmıştı Refah Partisi. Tabi bu ani büyümenin yükü de ağırdı ve bu yükü kaldıracak kadro yoktu.
Parti içerisinde gruplaşmalar başlamıştı; Yenilikçiler, gelenekçiler, diye. Yenilikçilerin kimler olduğunu biliyorsunuz. Ama Numan Bey o sıralar gelenekçi takılmıştı.
Sonra Refah bitti. Bir taraftan Saadet başlatılmış diğer taraftan ise gömleğini çıkaran AKP’ye koşmuştu. Numan Bey yine bir süreliğine “Saadetçi” takıldı. ‘Yetmez ama evet’ de demişti o günlerde. Demek ki yeteceği günü bekliyormuş!
Sonra Saadet’te de bildik tsunamiler başladı. Numan Bey, sen git, deniyordu. AK’laşır derken, HAS kuruldu ve HAS’laştı. Ve nihayet soyadını (dünyalık olarak) tescilledi ve AKP’ye geçerek “Kurtulmuş” oldu.
Medyada da geçiş öncesi ve sonrası birçok yorum yapıldı. Benim takıldığım ise Hürriyet’ten Ahmet Hakan’ın duruşuydu. Geçişten sonra; Ben bunu zaten biliyordum, söylüyordum, belliydi vs. diyen Ahmet Hakan, geçiş öncesi ise şöyle diyordu;
“AK Parti, Numan Kurtulmuş’la irtibatta” diye haberler çıktı ve gözler Numan Kurtulmuş’a çevrildi. Ne evet dedi Kurtulmuş, ne hayır... Ne “yok öyle bir şey” dedi, ne “var” dedi. Ne “giderim” dedi, ne “gitmem” dedi.
Hatta AK Parti yetkililerinin, “Gelirse kendi gelsin, arkadaşlarını yanında getirmesin” falan türü küçük düşürücü açıklamalar yapmasına rağmen esaslı bir tavır koymadı.
Kısacası... Tam bir zillet hali... Ne desek? Zillet, Numan Bey’e yakışmaz, desek etkili olur mu acaba?”
Evet, Ahmet Hakan bu süreci bir “zillet” olarak adlandırıyor ve Numan Beye “zilleti” yakıştıramıyor. Sonuç ortada!
Yine geri vitese alalım ve Saadet zamanına artı HAS Parti’nin kuruluşuna gidelim. Ne demişti Numan Bey!
“12 Eylül olmasaydı ANAP, 28 Şubat olmasaydı AKP olmazdı. AKP, ANAP gibi zamane partisidir. Zamane şartları değişince kendisine hayat veren kuruluş gerekçeleri de ortada kalmayacaktır.” (www.haberakademi.net)
Numan Bey, HAS’laşırken de; “Firavun’laşmayacağız, Karun’laşmayacağız, Belam’laşmayacağız…” demişti. Malum bu isimler Kur’an’da, Allah’ın lanetine ve ebedi azabına layık olmuş kişiler olarak geçer.
Sonra füze kalkanı tartışmalarının olduğu günlerde AKP’yi, ABD’nin oyuncağı olarak tasvir etmişti.
Hatta Düzce’nin Cumayeri ilçesinde yaptığı esnaf ziyaretinde, AKP’yi “Karun’laşmakla” itham etmiş ve “Yani kamu kaynakları ile zenginleşmeyeceğiz. Bizim partimizde hiçbir şekilde Karun’laşmaya gelmeyeceğiz. Kamu malını yemeyecek, yedirtmeyeceğiz. Bizim partimizin zengini, bizim partimizin hırsızı olmayacaktır. Firavun’laşmayacağız…” demişti.
Sonuç olarak sorumuza dönersek; Numan Beyin, AKP’ye geçişi direk olmuştur, derim ben. Ama bu kadar ağır itham ve söylemler, derseniz, onun cevabı da haçlı emperyalist, Siyonist zihniyetin stratejinde saklı.
Çünkü bu zihniyet hiçbir zaman tek seçenekle hareket etmez. Her zaman 2, 3, 4 vs. şıkları vardır. Birinci seçenek onların yörüngesinde olduğu sürece sorun yoktur. Sapma olursa, onu uzay boşluğuna yollar, ikinci seçeneğe geçerler. Cüneyt Zapsu’nun itiraflarını hatırlıyorsunuz…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025
- ‘Kürt sorunu’ tabiri kime aittir? / 24.01.2025
- Atatürk paydasından Kuva-yi Milliye ittifakı şarttır / 23.01.2025
- Tek adamı ayakta tutan tek adamlar / 22.01.2025
- Sayın Erdoğan ‘devletin dini adalettir’ dedi / 20.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025
- ‘Kürt sorunu’ tabiri kime aittir? / 24.01.2025
- Atatürk paydasından Kuva-yi Milliye ittifakı şarttır / 23.01.2025
- Tek adamı ayakta tutan tek adamlar / 22.01.2025
- Sayın Erdoğan ‘devletin dini adalettir’ dedi / 20.01.2025