Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye ile gelinen noktada yaşanan sıkıntıları, "Komşularla sıfır problem ilişkisi dediysek, biz Suriye halkıyla sıfır problem peşindeyiz. Zalimlerle yan yana olmayız" şeklinde açıklaması, Türkiye'nin içinde bulunduğu içler acısı durumu da sergileyen en önemli argümanlardan sadece biridir. Bir başka ifadeyle anlaşılması zor olan bu durum "Müflis Bir Sıfır Sorun Politikası"nın da sonunu açık seçik göstermektedir. Bölgede kala kala Türkiye'nin payı "Sıfır Dost" olmuştur. Türkiye'nin yakın geçmişteki kardeşlik mertebesindeki lider dostlarının durumu maalesef zalim diktatöre kadar indirgenmiştir. Bu durum "dün dündür, bugün bugündür" Makyevelist sığ siyasetçiliğinden yola çıkılarak yakın komşularımız indinde zalim ve mazlum ilişkisini de tartışmalı hale getirmiştir. Şimdi sorulmaz mı? Hangi neden olursa olsun, doğrudan masum halkı hedef alıp Japonya üzerine atom bombası atmak zalimlik değil midir? Dolayısıyla çoluk - çocuk, kadın - ihtiyar on binlerce Japon'u katleden, milyonlarcasının sakat bırakılmasına neden olan bir ABD'yi zalim olarak tanımlamak gerekmez mi? Irak işgali öncesi ve sonrası Irak'ta ve günümüzde Afganistan'da hala devam ettirdiği zulümleri akla getirilmemesi gerçekten düşündürücü değil midir? İşte bu nedenle Suriye'nin halkıyla 'sıfır sorun' denilerek, ama yönetimini 'zalim' diye nitelendirilmesi gerçekten manidardır. Eğer Sayın Davutoğlu "Suriye halkıyla sıfır problem peşindeyiz" sözünde samimiyse, o zaman Türkiye'nin kardeş kanı akmasına neden olan Müslüman Kardeşler örgütüne verdiği destek de bir an önce son bulmalıdır.Yine Davutoğlu, Malatya'nın Kürecik ilçesine kurulacak olan füze kalkanı radar sisteminin savunma amaçlı olduğunu belirtmesi gerçekten anlamlı bir açılımı da beraberinde getirmiştir. Evet, Türkiye'ye kurulacak olan füze kalkanı radar sistemi savunma amaçlı bir projesidir, doğrudur ama bu proje herkes tarafından bilinmektedir ve kabul edilmektedir ki, İsrail'i savunmak için kurulmaktadır. Bu füze kalkanının tespit ettiği hedefleri İsrail'in, ABD'nin füzeleri vurmayacak mıdır? Bizim böyle olanak ve yeteneğimizin bulunmadığını sağır sultan bilmektedir. Bu nedenle ABD'nin hemen her fırsatta füze kalkanı radar sisteminin Türkiye'ye yapılan bir tarihi yardım nitelemesi doğru değildir. Almanya'nın Bonn kentinde gerçekleştirilen Uluslararası Afganistan Konferansı'nda yaptığı konuşmada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Bugün, Türkiye Afganistan'da tarihinin en kapsamlı yardım programını yürütüyor" demesi de tarihi derinlikten noksan olduğunun bir başka göstergesidir. Oysa asıl tarihi yardımı Kurtuluş Savaşı'nda canından can katan Afganistan'ın Türkiye'ye yapmış olduğu yardımdı. Günümüzdeki Arap Baharı Dalgasını düzenleyen Birinci Dünya Savaşının İtilaf Devletlerine karşı mücadele eden Türkiye'ye karşı Afgan Kralı Amanulah Han ile Medine Müdafii daha sonradan ilk Kabil Büyükelçisi Fahrettin Paşa Türk ve Afgan bayraklarını sarılarak cami cami halktan para toplamışlardı. O paraların bir kısmı ile Türkiye'nin medar-ı iftiharı İş Bankası kurulmuştu. Ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki, Türkiye şimdi, Afganistan projesinde yardım adı altında bir taşeronluk görevi üstlenmiş durumdadır. Ancak maalesef "Stratejik Derinlik" kitabının yazarı Dışişleri Bakanı bu sığ eylemi tarihinin en kapsamlı yardım programı olarak sunabilmektedir.Suriye'de de durum Afganistan'dan farklı değildir. Suriye için Türkiye'ye sunulmuş olan ise, Beşar Esad'sız bir Suriye'de oluşacak o karmaşa ortamındaki yeniden inşa süreci ile ilgili olan programda aktif rol almasından başka bir şey değildir.ABD'nin Türkiye için düşündüğü Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) Vizyonu, Türkiye'nin orta doğudaki dindaşlarına karşı bir Truva atı konumlandırılmasıyla ABD ve İsrail hedeflerinin gerçekleştirilmesi için başat rol oynaması sonucu Türkiye'nin yalnızlaştırılma politikasının da çıkış noktasını oluşturmaktadır. ABD Başkan Yardımcısı Biden'in Türkiye ziyareti ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İngiltere ziyaretinin şifreleri bu bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, GOKAP'da istikrarsızlaştırılması düşünülen 22 ülkeden birisinin de bizatihi Türkiye'nin olmasıdır. Ayrıca bugün için Suriye'ye yönelik bir askeri müdahalede aktif rol almak isteyen AKP iktidarının günün birinde sıranın Türkiye'ye geleceği gerçeğini de unutmaması gerekmektedir. Bölgede kalıcı ve bir akil ülke olarak Türkiye'ye düşen vizyonik görev ise GOKAP coğrafyasındaki millet ve devletlerle barışçı tutumun sürdürülmesi ve 'Yeni Osmanlıcılık' görüntüsü altında irredentist stratejilere asla ve asla soyunmamasıdır.
Prof. Dr. Esat Arslan / diğer yazıları
- Meclis Muhafız Taburu / 03.01.2012
- Durup, anlamak / 30.12.2011
- AUK'a bir öneri de benden / 27.12.2011
- İflas eden sıfır sorun politikası / 22.12.2011
- Tarihten ders almak ya da almamak / 16.12.2011
- Neden Vizyoner' / 13.12.2011
- Varlık Vergisi Kanunu'nun 69. Yılı / 06.12.2011
- Rû Be Rû / 02.12.2011
- Turpun Büyüğü Heybede / 29.11.2011
- Dersim 1937-38 / 26.11.2011
- Durup, anlamak / 30.12.2011
- AUK'a bir öneri de benden / 27.12.2011
- İflas eden sıfır sorun politikası / 22.12.2011
- Tarihten ders almak ya da almamak / 16.12.2011
- Neden Vizyoner' / 13.12.2011
- Varlık Vergisi Kanunu'nun 69. Yılı / 06.12.2011
- Rû Be Rû / 02.12.2011
- Turpun Büyüğü Heybede / 29.11.2011
- Dersim 1937-38 / 26.11.2011