Yöneticinin, sürüye karşı vazifeleri olan bir çoban gibi vazifeleri vardır. Çobanın asli görevleri sürünün yiyeceğini, içeceğini sağlamak, sürünün dinlenmesi için koşul aramak ve hepsinden önemlisi sürüyü tehlikelere, kurtlara karşı korumaktır. Ancak çobanın kendisi kurt olursa sürüyü kime emanet etmek gerekir, varın bunu da sizler düşünün artık.
Hz. Peygamber Efendimizin ümmeti adına korktuğu bir diğer zümre Kuran'ı yanlış tevil edenlerdir. Konu hakkında şöyle buyurmuşlardır: "Kendimden sonra ümmetim için en fazla korktuğum şey(lerden birisi) Kur'an'ı yanlış tevil edenlerdir." Bu sakınca ve tehlikelerden dolayı Allah Resulü risalet döneminde daima Müslümanları Ehl-i Beyt'ine yönlendiriyor, Ehl-i Beyt'inin kendisinden sonra Kuran'ın gerçek beyancıları olduğunu vurguluyordu.
Ancak Allah Resulü konu hakkında çok hassas olmasına rağmen O hazretten hemen sonra genelde Müslümanlar Kur'an'ın gerçek beyancılarına karşı tavır aldılar, hükümetler ve siyasiler İslam'ın can damarı olan Ehl-i Beyt'e karşı mücadele ettiler ve böylelikle Ebu Hureyreler, Ka'bu'l-Ahbarlar Kur'an'ın beyancısı konumunda kabul görerek ilmi alanda Müslümanların fırkalaşmalarına sebep oldular.
Kur'an'ın tevilinin, tefsirinin gerçek adresinden alınmamasının bu gün zararlarını fazlasıyla görmek mümkündür. Bugün bir takım televizyonlarda din ve Kur'an adına konuşan ve belgesini, cübbesini batıl batılı gruplardan alan bazı sözde din adamlarının Müslümanlara, halkı Müslüman olan memleketlere karşı takındıkları tavırlar, verdikleri din dışı fetvalar bunun bir kanıtıdır.
Hz. Peygamber Efendimizin ümmeti adına korktuğu bir diğer zümre âlimlerdir, ancak her âlim değil, ayağı sürçen âlimler. Konu hakkında şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetim adına korktuğum en şiddetli şey ayağı sürçen âlimdir." (Biharü'l-Envar, c. 73, s. 150)
Bu sebepten dolayı Rabbani âlimler bu hadise muhatap olmamak için ilmi ve ameli alanda kendilerine çok dikkat ederler. İslam toplumunun ve memleketlerinin zarar görmemesi için amel ve ilmi söylem alanlarında çok dikkatli olurlar.
Bugün İslam dünyasında Müslümanların görmüş olduğu zararların önemli bir bölümünün çıkış kaynağı ayağı sürçen âlimlerdir. Kendisi gibi düşünmeyen ve inanmayan ama İslam ehli olanlar hakkında dine, Kurana aykırı fetvalar verenler Hz. Peygamber Efendimizi ümmeti adına korkutan âlimlerdir. Böyleleri genelde dış mihraklardan beslenir ve güçlerini dış odaklardan alırlar.
Allah adına aldatan din tüccarlarından bir diğer zümre ise, kâhinler, büyücüler ve bid'at ehli kimselerdir. Hz. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; "Büyücünün, kâhinin veya yalancının yanına sözlerini tasdik etmek için giden Allah'ın kitapta nazil ettiğine kâfir olmuştur."
Hz. İmam Ali şöyle buyuruyor; "Bid'at ehlinin yanına giderek ona saygı gösteren, İslam'ı yıkmak için çalışmış olur." İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer Sadık şöyle buyurmuşlardır; "Her bid'at dalalettir ve her dalalet ateştedir."
Ehl-i Beyt imamlarının asrında ortaya çıkan batıl inançlardan bir tanesi "guluv" safsatasıydı. Bu safsataya inanan bazıları, Ehlibeyt imamlarını peygamber ve bazıları da Allah olarak kabul ediyorlardı. Ehl-i Beyt imamları bu akım ve taraftarlarına karşı çok şiddetli mücadeleler vermişlerdir. İmam Hadi guluv inancına sahip olan birisi hakkında dostlarından birisine bir mektup yazmış ve mektubun bir bölümünde şunları buyurmuştu; "Onlardan birisini gizli bir yerde görürsen, taş ile onun başını kır."
Selam ve dua ile…
Hz. Peygamber Efendimizin ümmeti adına korktuğu bir diğer zümre Kuran'ı yanlış tevil edenlerdir. Konu hakkında şöyle buyurmuşlardır: "Kendimden sonra ümmetim için en fazla korktuğum şey(lerden birisi) Kur'an'ı yanlış tevil edenlerdir." Bu sakınca ve tehlikelerden dolayı Allah Resulü risalet döneminde daima Müslümanları Ehl-i Beyt'ine yönlendiriyor, Ehl-i Beyt'inin kendisinden sonra Kuran'ın gerçek beyancıları olduğunu vurguluyordu.
Ancak Allah Resulü konu hakkında çok hassas olmasına rağmen O hazretten hemen sonra genelde Müslümanlar Kur'an'ın gerçek beyancılarına karşı tavır aldılar, hükümetler ve siyasiler İslam'ın can damarı olan Ehl-i Beyt'e karşı mücadele ettiler ve böylelikle Ebu Hureyreler, Ka'bu'l-Ahbarlar Kur'an'ın beyancısı konumunda kabul görerek ilmi alanda Müslümanların fırkalaşmalarına sebep oldular.
Kur'an'ın tevilinin, tefsirinin gerçek adresinden alınmamasının bu gün zararlarını fazlasıyla görmek mümkündür. Bugün bir takım televizyonlarda din ve Kur'an adına konuşan ve belgesini, cübbesini batıl batılı gruplardan alan bazı sözde din adamlarının Müslümanlara, halkı Müslüman olan memleketlere karşı takındıkları tavırlar, verdikleri din dışı fetvalar bunun bir kanıtıdır.
Hz. Peygamber Efendimizin ümmeti adına korktuğu bir diğer zümre âlimlerdir, ancak her âlim değil, ayağı sürçen âlimler. Konu hakkında şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetim adına korktuğum en şiddetli şey ayağı sürçen âlimdir." (Biharü'l-Envar, c. 73, s. 150)
Bu sebepten dolayı Rabbani âlimler bu hadise muhatap olmamak için ilmi ve ameli alanda kendilerine çok dikkat ederler. İslam toplumunun ve memleketlerinin zarar görmemesi için amel ve ilmi söylem alanlarında çok dikkatli olurlar.
Bugün İslam dünyasında Müslümanların görmüş olduğu zararların önemli bir bölümünün çıkış kaynağı ayağı sürçen âlimlerdir. Kendisi gibi düşünmeyen ve inanmayan ama İslam ehli olanlar hakkında dine, Kurana aykırı fetvalar verenler Hz. Peygamber Efendimizi ümmeti adına korkutan âlimlerdir. Böyleleri genelde dış mihraklardan beslenir ve güçlerini dış odaklardan alırlar.
Allah adına aldatan din tüccarlarından bir diğer zümre ise, kâhinler, büyücüler ve bid'at ehli kimselerdir. Hz. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; "Büyücünün, kâhinin veya yalancının yanına sözlerini tasdik etmek için giden Allah'ın kitapta nazil ettiğine kâfir olmuştur."
Hz. İmam Ali şöyle buyuruyor; "Bid'at ehlinin yanına giderek ona saygı gösteren, İslam'ı yıkmak için çalışmış olur." İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer Sadık şöyle buyurmuşlardır; "Her bid'at dalalettir ve her dalalet ateştedir."
Ehl-i Beyt imamlarının asrında ortaya çıkan batıl inançlardan bir tanesi "guluv" safsatasıydı. Bu safsataya inanan bazıları, Ehlibeyt imamlarını peygamber ve bazıları da Allah olarak kabul ediyorlardı. Ehl-i Beyt imamları bu akım ve taraftarlarına karşı çok şiddetli mücadeleler vermişlerdir. İmam Hadi guluv inancına sahip olan birisi hakkında dostlarından birisine bir mektup yazmış ve mektubun bir bölümünde şunları buyurmuştu; "Onlardan birisini gizli bir yerde görürsen, taş ile onun başını kır."
Selam ve dua ile…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012