Sıradaki durağımız Yalova, güzel bir mekânda teşkilat mensuplarımızla yaptığımız kahvaltı ile başladı programımız. Devamında, tanışma, konuşmalar, Genel Başkan değerlendirmeleri ve hatıra fotoğrafları ile program sona erdi.
Çıkışta Genel Başkan ile tanışmaya gelen işletme sahibinin "Sizin geldiğinizi bilmiyordum, kahvaltı bizim ikramımız" diyerek ısrar etmesi, partimizin ve Genel Başkanımızın, halkımız arasında ne kadar saygın ve güçlü bir yer bulduğunun, ispatı gibiydi.
Öğleden sonra Bursa il başkanlığımızda buluştuk, il teşkilatımızla. Teşkilatımız büyümüş, il başkanlığımıza sığamadık. Genel Başkanla dolaşan ekibin çoğu toplantı odasına girmedi, Bursa ekibinden sadece kadınlar oturabildi desem, abartmış olmam sanırım.
Termometrelerin 45 dereceyi gösterdiği sıcak bir iş gününde, gün ortasında, aslında nerdeyse geçerken uğradığımız Bursa İl Başkanlığımızda, teşkilatımızla bir aradaydık. Ekibe yeni katılan arkadaşların heyecanı ve güzel fikirler etrafında şekillenen program, Genel Başkanımızın kimseyi atlamadan, kırmadan çektirdiği hatıra fotoğrafları ile sona erdi.
Balıkesir ekibimizle buluşmak üzere Bandırma'ya doğru yola koyulduk. Eski yeni ekip arkadaşlarımız büyük bir muhabbetle kucakladılar bizi, Bandırma'da. Bahriye teyzeciğimin mikrofonu yanağına yapıştırarak yaptığı "hoş geldiniz" konuşması kulaklarımızı atlayıp yüreklerimize ulaştı ve bu da bana ne kadar güçlü bir ekip olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Ebedi Genel Başkanımızın her zaman söylediği gibi; insan gönüldü gönül.
Balıkesir'in ilçeleri adeta cennetten birer köşe. Denizi cam gibi. Ayvalık'ta birbirine köprülerle eklenmiş küçük küçük adalar, zeytin ağaçlarıyla kaplı. Alibey adasına giderken köprü girişindeki tabelada "Türkiye'nin İlk Boğaz Köprüsü" yazıyor.
Bir günlük Balıkesir molasının ardından Çanakkale ekibimizle buluşmak üzere yola çıktık. Çanakkale toplantımızdaki en önemli gözlemim, Çanakkale kadınları güçlü ve etkin. Anlıyoruz ki hem Çanakkale hem de tüm ülkenin kurtuluşu ve refahında Bağımsız Türkiye sevdalısı kadınların payı büyük olacak.
Çanakkale'de bir buluşmamız daha vardı. Bazı insanlar vardır yaşadıkları zaman onlar için sadece bir başlangıçtır, işte biz ölümü ölümsüzlüğün başlangıcı yapmış o güzel insanlarla buluşma yerindeydik.
Rehberimizden deniz zaferini dinleyerek başladık ziyaretlerimize. Seyyit Onbaşının Niğdeli Ali yardımıyla sırtına aldığı, iki yüz elli altı kilogramlık top mermisini "Lahavle vela kuvvete illa billahil alüyyül Azim" diyerek topa yerleştirmesi ve İngiliz zırhlı gemisinin Çanakkale Boğazının serin sularına gömülüşü, bunun akılla izahı mümkün değil. Fakat şunu çok net söyleyebiliriz ki, konu vatan müdafaası ise Seyyit Onbaşının gayreti bize imkânsız diye bir şeyin olmadığının güzel bir örneği.
Seyyit Onbaşı, köyünde ormancılık yaparak hayatta kalma mücadelesi verirken, köylüleri bile onun vatan için yaptıklarından habersizken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ona hakkını teslim ettiğini biliyor muydunuz?
Kara harplerinin yaşandığı cepheleri bir bir dolaştık. Her cephede ayrı bir destan, bu kutsal toprakların her karışında ayrı bir kahraman. Ama biri var ki o başka.
Sofya ataşeliğinden, kendini zorla Çanakkale cephesine tayin ettirişine, Alman General'e rağmen aldığı kritik kararlara, her adımı ile savaşın kaderini değiştiren "Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum, zaman içerisinde yerimizi başka askerler ve başka komutanlar alır" emri ile elinde süngüsünden başka silahı olmayan Türk askerini, topun tüfeğin aşamadığı, görünüşte etten kemikten, özünde imandan bir zırh haline getiren Gazi Mustafa Kemal, işte o bambaşka.
Her karışında, doğudan batıya kuzeyden güneye tüm illerimizden insanımızın insanüstü bir gayret ve sonsuz bir imanla verdiği vatan mücadelesi var Çanakkale'de. Diyarbakır'dan, Halep'ten, Edirne'den, Balıkesir'den, Trabzon'dan, Antalya'dan Aydın'dan Ankara'dan ve tüm illerimizden şehitlerimiz, Çanakkale'nin koynunda huzurla yatarken "Ne mutlu Türküm diyene" cümlesinin sırrını veriyorlar adeta.
Abide önünde fotoğraflar çekildik.
Rehberimiz hiçbir şeyi atlamadan anlatmaya çalışıyordu, Çanakkale destanını.
Tam bu noktada "Çanakkale Savaşını bir cümle ile özetlemenizi istesek ne dersiniz?" diye bir soru geldi rehbere. Rehberimiz, beklemediği bu soru karşısında düşünürken; Genel Başkanımız "Çanakkale emperyalizmin yenilebileceğinin ispatı olan yerdir" diyerek koydu noktayı.
Emperyalizmin yenilebileceğinin ispatı, ne kadar özel bir tespit.
Gerçekten de öyle oldu. Lideri ile Çanakkale'de buluşup destan yazan Türk Milleti, emperyalizmin boynuna doladığı esaret zincirini 30 Ağustos 1922'de parçaladı attı.
Çanakkale'den, milletin kalbinden, Ata'sı kazınmaya çalışılırken, "Hoş Geldin Atatürk" diyerek kalplerimize Atatürk'ü dosdoğru yerleştiren Haydar Baş Hocanın anlayışıyla, Bağımsız Türkiye Partisi sevdalıları olarak Atamıza ve emanetlerine daima sahip çıkacağız.
Biz Genel Başkanımız Hüseyin Baş ile ölümsüzlüğün şehrinde Çanakkale'deydik.
Atası Mustafa Kemal olana umutsuzluk yok, gençler.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu ve Çanakkale Destanı… / 29.08.2023
- Hüseyin Baş ile adım adım Anadolu / 21.07.2023
- Özlemle / 14.04.2023
- Asgari ücret müjde mi, hayal kırıklığı mı? / 26.12.2022
- Kader / 18.10.2022
- Şaka değil, kapıdaki açlık / 25.07.2022
- Allah’ım afetsiz ver / 11.07.2022
- Haydar Baş Üniversitesi -II- / 23.04.2022
- Haydar Baş üniversitesi / 14.04.2022