Anayasa'nın 2. Maddesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni "toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti" olarak tanımlar.
Henüz Anayasa'nın bu maddesi değişmediğine göre; devlet ve hükümet erkanı başta olmak üzere herkes, bu maddedeki nitelikleri korumakla ve Anayasa'ya aykırı fiiller için girmemekle mükelleftir.
AKP'nin "yolsuzluk" dosyaları ile artık "Cemaat" yerine kod adı PDY (Paralel Devlet Yapılanması) diye isimlendirilen Fetullah Gülen yapılanmasının marifetleri, Türkiye'nin baş gündemi, hatta tek gündemi haline geldi.
AKP ile PDY arasındaki kapışma, teknik tabirle "it dalaşı"nı çoktan aştı.
Bu süreçte en ağır darbeyi, yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti aldı.
Nitekim TBMM Başkanı C. Çiçek "Anayasanın 138. maddesi (Mahkemelerin Bağımsızlığı maddesi) , bu memlekette ölmüştür" ilanı yaptı. Çiçek, adeta "hukuk devleti"nin salâsını okudu.
Yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti bağlamında, AKP hükümetinin duruşu ve namı dünyayı tutan yolsuzluk dosyaları, PDY'nin devlete sızma ahvali kadar vahimdir.
Hükümet ve Başbakan R. T. Erdoğan, 11 yıldan beri bizzat kendi elleriyle koymuş gibi bildikleri ve hepsinin altında kendi imzaları bulunan yapılanmayı, "AmerikancıVatikancı, kasetçi ve dostmodern darbeci vaziyetleri" sebebiyle elbette tasfiye etme "siyasi hakkı"na sahiptir... Ancak tasfiye sürecini, 4 bakanının istifa ettiği ve yakınlarının bağımsız mahkemelerce "ifade"ye çağrıldığı "yolsuzluk ve vurgun" dosyalarını kapatma sürecine dönüştürme hakkına sahip değildir.
Hükümet, "yolsuzluk dosyaları"nı örtbas etme görüntüsü vermektedir.
Devlet ve hükümet erkanı, PDY olarak isimlendirilen Gülen grubunun devlet içindeki vaziyetlerine ilişkin çok açık beyanlarda bulunuyor. Doğrudur?
Paralel devlet deniyor.
Dostmodern darbe deniyor.
Kasetçiler deniyor.
Yargıtay dosyası Pensilvanya'ya gönderilip görüş istendi, deniyor.
Bakan Veysel Eroğlu, "Darbe faaliyetlerinin içinde olan kişi sayısı 510'u geçmez" diyor. Eski cemaatçi AKP vekili Şamil Tayyar, ise "Ah Veysel abi ah! Başbakana 20 suikast ve 5 darbe girişimini, AK Parti'ye kapatma davasını ne çabuk unuttun?!" diye salvo çekiyor.
Bu PDY tablosu, bağımsız yargı ve hukuk devleti esaslarına göre ele alınması gereken bir tablodur. Bu tabloyu, hukuk devleti soruşturmalı, yargı konusu olmalı, gerekirse Gülen de resmen Amerika'dan istenmelidir.
Bu hukuk yolu işletilmeden AKP tarafından sürdürülen siyasi nümayişler ve PDY uzantılarına dönük tasfiyeler, AKP'nin yolsuzluk dosyalarını örtmeye dönük manevralar olarak kalır.
Ancak Erdoğan, PDY için hukuk yolunu işletirken, kendisi, çocukları, yakınları, bakanları, vekilleri ve bürokratları için de aynı hukuk yolunu işletmelidir.
Eski Ulaştırma Bakanı ve AKP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, Başbakan'ın örgüt lideri olarak suçlandığını, "örgüt kurarak mahkeme kararını engelleme" suçlamasının yapıldığını açıklıyor.
Erdoğan, mahkemenin ifade çağrısına cevap vermeyen ve ifadeye gitmeyen oğlu hakkındaki iddialara ilişkin, hukukun gereğini yapmak yerine, "evlatlıktan reddederim" diye keyif bağışlıyor.
Erdoğan, aile meclisinde evladını ikaz etmek için, "bak oğlum, seni evlatlıktan reddederim" diye ikaz edebilir, nasihatte bulunabilir. Fakat oğluna ait bir mahkeme dosyası ve kararı hakkında, "böyle bir yolsuzluk varsa evlatlıktan reddederim" diye keyif bağışlayıp geçiştiremez.
Yolsuzluk var mı, yok mu; o iş, mahkemeden sonra belli olur? Erdoğan, o zaman evlatlıktan reddedebilir.
Anayasa'nın 2. Maddesinde zikredildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti ise; Erdoğan'ın yapması gereken, oğlunu hukukun kapısına getirmek, ifade vermesi gerekiyorsa ifadesini vermesini temin etmek; istifa etmiş bakanlarının da fezlekelerini Meclis'in onayına sunarak hukukun önündeki engelleri kaldırmaktır.
Erdoğan'ın oğluna hukuksuz kim dokunabilir ki... Üst düzey bürokratı için gece yarısı tek celsede koruma kanunu çıkartan AKP hükümeti, Erdoğan'ın oğlu için de bir kanun çıkartır, olur biter.
Türk milleti, Erdoğan'ın, PDY cemaatinin acilen devletten tasfiye edilmesi operasyonlarına tam destek veriyor; ancak AKP hükümetinin de yolsuzluk dosyalarının hukukun önüne gelmesini talep ediyor, yolsuzlukların üstünün örtülmesine asla rıza göstermiyor.
Evet bazı kronik AKP'liler, "olsun, biraz da bizimkiler malı götürsün, bugüne kadar hep ötekiler yedi, biraz da bizimkiler yesin" şeklinde "inadına yolsuzluk, inadına haram lokma" istikametinde baş çekiyor olsalar da, bunlar bir avuç azınlıktır. Şayet hükümet de bunların çarpık aklı istikametinde giderse, işte asıl o zaman kendini bitirir.
Dolayısıyla hem AKP'nin yolsuzluk dosyaları, hem de PDY cemaatinin devletten tasfiyesi bağımsız yargı ve hukuk devleti esaslarına göre yürütülmelidir.
Bu süreçte AKP de taraftır, PDY de? Dolayısıyla bunların elleriyle, ne hukuk düzeni, ne de devlet düzeni temin edilebilir.
Türk Milletinin, bunları topyekun sandığa gömmesi, Bağımsız Türkiye projesi olan bir idare ve iradeyi işbaşına getirmesi gerekiyor. O da BTP'den başkası değildir.
Henüz Anayasa'nın bu maddesi değişmediğine göre; devlet ve hükümet erkanı başta olmak üzere herkes, bu maddedeki nitelikleri korumakla ve Anayasa'ya aykırı fiiller için girmemekle mükelleftir.
AKP'nin "yolsuzluk" dosyaları ile artık "Cemaat" yerine kod adı PDY (Paralel Devlet Yapılanması) diye isimlendirilen Fetullah Gülen yapılanmasının marifetleri, Türkiye'nin baş gündemi, hatta tek gündemi haline geldi.
AKP ile PDY arasındaki kapışma, teknik tabirle "it dalaşı"nı çoktan aştı.
Bu süreçte en ağır darbeyi, yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti aldı.
Nitekim TBMM Başkanı C. Çiçek "Anayasanın 138. maddesi (Mahkemelerin Bağımsızlığı maddesi) , bu memlekette ölmüştür" ilanı yaptı. Çiçek, adeta "hukuk devleti"nin salâsını okudu.
Yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti bağlamında, AKP hükümetinin duruşu ve namı dünyayı tutan yolsuzluk dosyaları, PDY'nin devlete sızma ahvali kadar vahimdir.
Hükümet ve Başbakan R. T. Erdoğan, 11 yıldan beri bizzat kendi elleriyle koymuş gibi bildikleri ve hepsinin altında kendi imzaları bulunan yapılanmayı, "AmerikancıVatikancı, kasetçi ve dostmodern darbeci vaziyetleri" sebebiyle elbette tasfiye etme "siyasi hakkı"na sahiptir... Ancak tasfiye sürecini, 4 bakanının istifa ettiği ve yakınlarının bağımsız mahkemelerce "ifade"ye çağrıldığı "yolsuzluk ve vurgun" dosyalarını kapatma sürecine dönüştürme hakkına sahip değildir.
Hükümet, "yolsuzluk dosyaları"nı örtbas etme görüntüsü vermektedir.
Devlet ve hükümet erkanı, PDY olarak isimlendirilen Gülen grubunun devlet içindeki vaziyetlerine ilişkin çok açık beyanlarda bulunuyor. Doğrudur?
Paralel devlet deniyor.
Dostmodern darbe deniyor.
Kasetçiler deniyor.
Yargıtay dosyası Pensilvanya'ya gönderilip görüş istendi, deniyor.
Bakan Veysel Eroğlu, "Darbe faaliyetlerinin içinde olan kişi sayısı 510'u geçmez" diyor. Eski cemaatçi AKP vekili Şamil Tayyar, ise "Ah Veysel abi ah! Başbakana 20 suikast ve 5 darbe girişimini, AK Parti'ye kapatma davasını ne çabuk unuttun?!" diye salvo çekiyor.
Bu PDY tablosu, bağımsız yargı ve hukuk devleti esaslarına göre ele alınması gereken bir tablodur. Bu tabloyu, hukuk devleti soruşturmalı, yargı konusu olmalı, gerekirse Gülen de resmen Amerika'dan istenmelidir.
Bu hukuk yolu işletilmeden AKP tarafından sürdürülen siyasi nümayişler ve PDY uzantılarına dönük tasfiyeler, AKP'nin yolsuzluk dosyalarını örtmeye dönük manevralar olarak kalır.
Ancak Erdoğan, PDY için hukuk yolunu işletirken, kendisi, çocukları, yakınları, bakanları, vekilleri ve bürokratları için de aynı hukuk yolunu işletmelidir.
Eski Ulaştırma Bakanı ve AKP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, Başbakan'ın örgüt lideri olarak suçlandığını, "örgüt kurarak mahkeme kararını engelleme" suçlamasının yapıldığını açıklıyor.
Erdoğan, mahkemenin ifade çağrısına cevap vermeyen ve ifadeye gitmeyen oğlu hakkındaki iddialara ilişkin, hukukun gereğini yapmak yerine, "evlatlıktan reddederim" diye keyif bağışlıyor.
Erdoğan, aile meclisinde evladını ikaz etmek için, "bak oğlum, seni evlatlıktan reddederim" diye ikaz edebilir, nasihatte bulunabilir. Fakat oğluna ait bir mahkeme dosyası ve kararı hakkında, "böyle bir yolsuzluk varsa evlatlıktan reddederim" diye keyif bağışlayıp geçiştiremez.
Yolsuzluk var mı, yok mu; o iş, mahkemeden sonra belli olur? Erdoğan, o zaman evlatlıktan reddedebilir.
Anayasa'nın 2. Maddesinde zikredildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti ise; Erdoğan'ın yapması gereken, oğlunu hukukun kapısına getirmek, ifade vermesi gerekiyorsa ifadesini vermesini temin etmek; istifa etmiş bakanlarının da fezlekelerini Meclis'in onayına sunarak hukukun önündeki engelleri kaldırmaktır.
Erdoğan'ın oğluna hukuksuz kim dokunabilir ki... Üst düzey bürokratı için gece yarısı tek celsede koruma kanunu çıkartan AKP hükümeti, Erdoğan'ın oğlu için de bir kanun çıkartır, olur biter.
Türk milleti, Erdoğan'ın, PDY cemaatinin acilen devletten tasfiye edilmesi operasyonlarına tam destek veriyor; ancak AKP hükümetinin de yolsuzluk dosyalarının hukukun önüne gelmesini talep ediyor, yolsuzlukların üstünün örtülmesine asla rıza göstermiyor.
Evet bazı kronik AKP'liler, "olsun, biraz da bizimkiler malı götürsün, bugüne kadar hep ötekiler yedi, biraz da bizimkiler yesin" şeklinde "inadına yolsuzluk, inadına haram lokma" istikametinde baş çekiyor olsalar da, bunlar bir avuç azınlıktır. Şayet hükümet de bunların çarpık aklı istikametinde giderse, işte asıl o zaman kendini bitirir.
Dolayısıyla hem AKP'nin yolsuzluk dosyaları, hem de PDY cemaatinin devletten tasfiyesi bağımsız yargı ve hukuk devleti esaslarına göre yürütülmelidir.
Bu süreçte AKP de taraftır, PDY de? Dolayısıyla bunların elleriyle, ne hukuk düzeni, ne de devlet düzeni temin edilebilir.
Türk Milletinin, bunları topyekun sandığa gömmesi, Bağımsız Türkiye projesi olan bir idare ve iradeyi işbaşına getirmesi gerekiyor. O da BTP'den başkası değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019