İslam tarihinde genel olarak Hz. Muhammed'in doğumundan ölümüne kadar geçen zaman, O'ndan sonraki hilafet dönemi, daha sonraki saltanat devletleri ve modern zamanlarda ortaya çıkan yeni akım ve durumlar ele alınır. Hilafet dönemine bakacak olursak;
Halifelik Cenab?ı Allah'ın nasb ile seçtiği, Hz. Muhammed (s.a.a.)'den sonra insanların din ve dünya işlerini düzenleyip yöneten İslam devlet başkanıdır.
Halifeler Allah tarafından seçilmiş olan özel kullardır. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali'ye hitaben, "Sen benim ümmetimin imamı, benden sonra onların üzerindeki halifemsin. Senin ve benden sonra evlatlarından gelecek imamların misali, Nuh'un gemisi misalidir. Ona binen kurtulur, binmeyen boğulur" (İsbatü'l?Hüdat c.1, s.612) buyurmuştur.
'Hz. Peygamber, kendisinden sonra halife bırakmamıştır' diyen gerçeği görmeyen, Allah'ın ayetlerine karşı çıkan düşünce akımı ardı arkası kesilmemektedir.
Bu düşünce akımını çürütecek 220 Sünni kaynak ve Kur'an?ı Kerim'de birçok ayet bulunur. Bunlardan bir tanesi ise Gadir?i Hum'da yüz bini aşkın sahabiye Peygamberimizin verdiği büyük bir hutbedir.
Resûlullah (s.a.a.) veda haccını yaptıktan sonra Mekke'den Medine'ye geri dönerken; Medine, Mısır ve Iraklıların yol ayrımı olan Gadir?i Hum'a ulaştıklarında Hz. Cebrail şu ayeti indirdi: "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır." (Maide, 67).
Allah?u Teâlâ bu ayetle, Resûlullah'ın (s.a.a.), Hz. Ali'yi (a.s) imam olarak halka tanıtmasını ve velayet hakkında nazil olanı, onlara tebliğ etmesini emretti ve ona itaat etmeyi herkese farz kıldı. Bu olay Zilhicce'nin 18. günü vuku buldu.
Resûlullah'ın sağlığında iken yaptığı halife tayininin O'nun vefatından sonra unutulması ve hilafetin nasb edilen kişiden alınarak, sahabe arasında verilen oylarla belirlenen kişiye devredildi ve bu İslam tarihinin seyrini değiştiren bir felakete yol açtı?
Hz. Ali'nin 661'de şehit edilmesinden sonra Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasan halife oldu. Muaviye de Şam'da halifeliğini ilan etti. Muaviye halife olmakla birlikte tam anlamı ile rahat değildi. Müslümanlar arasında yeniden bir savaş ortamı oluşuyordu. Ancak Hz. Hasan Müslümanlar arasında yeni bir savaşın olmasını istemediğinden Muaviye'ye bazı şartlar öne sürerek savaştan çekildi. Buna göre Muaviye ölünce yerine Hz. Hasan'ın kardeşi Hz. Hüseyin halife olacaktı. Muaviye bu teklifi kabul etti. Müslümanlar arasında kan dökülmesini istemeyen Hz. Hasan, Muaviye ile anlaşarak halifelikten çekildi. Yapılan anlaşmaya göre Muaviye yerine herhangi birini halife tayin etmeyecekti. Bu anlaşmadan sonra Medine'ye giden Hz. Hasan, Muaviye'nin emri ile zehirlenerek şehit edildi.
Anlaşmayı bozan Muaviye, ölünce oğlu Yezid halifeliğini ilan etti ve böylece hilafet saltanata dönüştü.
Yezid'in halifeliğini kabul etmeyen Kûfeliler, Hz. Ali'nin küçük oğlu Hz. Hüseyin'i halifeliğe getirmek için Kûfe'ye çağırdılar. Bunu haber alan Yezid, Hz. Hüseyin'in Kûfe'ye gitmesini engellemek için üzerine kuvvet gönderdi. Hz. Hüseyin'in yolu Kerbela denilen yerde kesildi. Hz. Hüseyin ve beraberindekileri günlerce kuşatma altında tutarak teslim olmalarını istediler. Bu istekleri kabul edilmeyince Hz. Hüseyin ve yanındakileri şehit ettiler. Bu olay Kerbela Olayı olarak tarihe geçti.
Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinden sonra İslam dünyasında daha önce baş gösteren ayrılıklar Hz. Ali taraftarları ve Muaviye taraftarları şeklinde kesin ayrılıklara dönüştü.
Halifeliği gasb eden Emeviler miladi 750'de Abbasiler tarafından yıkılıncaya kadar hüküm sürdüler.
Abasiler, Emevilerden sonra Irak ve Mısır'da halifelik eden hanedanın adıdır. Abbasiler, Ehl?i Beyt'in intikamını almak adına Emeviler'e karşı düşmanlık beslemeyi, onların ve taraftarlarının kökünü kazımayı kendileri için bir propaganda vesilesi olarak kullanıyorlardı.
Abbasiler, Hz. Ali'nin (a.s) evlatlarına haklarını onlara geri çevirmek için Emeviler'e karşı Ehl?i Beyt taraftarlarıyla birleşmişlerdi. Tam Emeviler'e galip gelmek üzereyken ani bir siyasi hareketle yönetimi ele geçirerek Ehl?i Beyt taraftarlarını kenara ittiler.
"İmam Cafer'in varlığı Mansur Devaniki için katlanılmaz bir dertti. Hilafetinin elinden gideceği düşüncesi onu çok rahatsız ediyordu. İmam Cafer hiçbir şekilde hilafette gözünün olmadığını defalarca kendisine ifade etmiş olmasına rağmen, Mansur bir türlü ikna olmuyordu. İmam Cafer de halifenin bu düşüncelerini ve kendisini bekleyen şehadeti bilmekteydi.
İşte bu duygular içinde Mansur Devaniki, hicri 148'in şevval ayında öldürücü bir zehir hazırlattı. Ve valisi aracılığıyla İmam'a içirdi." (İmam Cafer, Prof. Dr. Haydar Baş, s.207).
Büyük Selçuklu Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesi ile korumasız kalan Abbasiler, 1258'de doğudan gelen Moğolların istilasına uğramıştır. Moğollar, Bağdat'ı harabeye çevirmiş ve Abbasi devletine son vermiştir. Bağdat'tan kaçabilen Abbasiler Mısır'daki Memluklerin korumasına girmişlerdir. 1517 yılında Yavuz Sultan Selim, hilafeti Abbasilerden kılıç zoruyla almıştır.
Yavuz Sultan Selim'in kılıç zoruyla aldığı hilafet, Emevi Abbasi devletlerinde olduğu gibi saltanat halinde babadan oğula geçmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda da halifelik yapan padişahlar makam ve koltuk davası için çocuklarını, akrabalarını, eşlerini ve cariyelerini yok etmişlerdir.
Aslında halifelik Cenab?ı Allah'ın ve Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.a.) seçtiği hak halife Hz. Ali ve O'nun soyu olan Ehl?i Beyt imamları günümüze kadar seçilmiş olsalardı maddi ve manevi bolluklar yaşanacaktı, dünyalık çıkarlar için kan akıtılmayacaktı.
Cenab?ı Allah Nisa Suresi 93. ayette şöyle buyurmuştur: "Kim bir mümini bile bile öldürürse onun cezası içinde ebedi olarak kalmak üzere Cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet yağdırmış ve kendisi için büyük azap hazırlamıştır." (Nisa, 93).
Mustafa Kemal Paşa, 3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifeliği TBMM'ye iade etti. Halifelik günümüzde bazı kesimlerin söylediği gibi kaldırılmamıştır. TBMM'de askıya alınmıştır.
Hak halife İmam Ali ve Ehl?i Beyt'e selam olsun?
Halifelik Cenab?ı Allah'ın nasb ile seçtiği, Hz. Muhammed (s.a.a.)'den sonra insanların din ve dünya işlerini düzenleyip yöneten İslam devlet başkanıdır.
Halifeler Allah tarafından seçilmiş olan özel kullardır. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali'ye hitaben, "Sen benim ümmetimin imamı, benden sonra onların üzerindeki halifemsin. Senin ve benden sonra evlatlarından gelecek imamların misali, Nuh'un gemisi misalidir. Ona binen kurtulur, binmeyen boğulur" (İsbatü'l?Hüdat c.1, s.612) buyurmuştur.
'Hz. Peygamber, kendisinden sonra halife bırakmamıştır' diyen gerçeği görmeyen, Allah'ın ayetlerine karşı çıkan düşünce akımı ardı arkası kesilmemektedir.
Bu düşünce akımını çürütecek 220 Sünni kaynak ve Kur'an?ı Kerim'de birçok ayet bulunur. Bunlardan bir tanesi ise Gadir?i Hum'da yüz bini aşkın sahabiye Peygamberimizin verdiği büyük bir hutbedir.
Resûlullah (s.a.a.) veda haccını yaptıktan sonra Mekke'den Medine'ye geri dönerken; Medine, Mısır ve Iraklıların yol ayrımı olan Gadir?i Hum'a ulaştıklarında Hz. Cebrail şu ayeti indirdi: "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır." (Maide, 67).
Allah?u Teâlâ bu ayetle, Resûlullah'ın (s.a.a.), Hz. Ali'yi (a.s) imam olarak halka tanıtmasını ve velayet hakkında nazil olanı, onlara tebliğ etmesini emretti ve ona itaat etmeyi herkese farz kıldı. Bu olay Zilhicce'nin 18. günü vuku buldu.
Resûlullah'ın sağlığında iken yaptığı halife tayininin O'nun vefatından sonra unutulması ve hilafetin nasb edilen kişiden alınarak, sahabe arasında verilen oylarla belirlenen kişiye devredildi ve bu İslam tarihinin seyrini değiştiren bir felakete yol açtı?
Hz. Ali'nin 661'de şehit edilmesinden sonra Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasan halife oldu. Muaviye de Şam'da halifeliğini ilan etti. Muaviye halife olmakla birlikte tam anlamı ile rahat değildi. Müslümanlar arasında yeniden bir savaş ortamı oluşuyordu. Ancak Hz. Hasan Müslümanlar arasında yeni bir savaşın olmasını istemediğinden Muaviye'ye bazı şartlar öne sürerek savaştan çekildi. Buna göre Muaviye ölünce yerine Hz. Hasan'ın kardeşi Hz. Hüseyin halife olacaktı. Muaviye bu teklifi kabul etti. Müslümanlar arasında kan dökülmesini istemeyen Hz. Hasan, Muaviye ile anlaşarak halifelikten çekildi. Yapılan anlaşmaya göre Muaviye yerine herhangi birini halife tayin etmeyecekti. Bu anlaşmadan sonra Medine'ye giden Hz. Hasan, Muaviye'nin emri ile zehirlenerek şehit edildi.
Anlaşmayı bozan Muaviye, ölünce oğlu Yezid halifeliğini ilan etti ve böylece hilafet saltanata dönüştü.
Yezid'in halifeliğini kabul etmeyen Kûfeliler, Hz. Ali'nin küçük oğlu Hz. Hüseyin'i halifeliğe getirmek için Kûfe'ye çağırdılar. Bunu haber alan Yezid, Hz. Hüseyin'in Kûfe'ye gitmesini engellemek için üzerine kuvvet gönderdi. Hz. Hüseyin'in yolu Kerbela denilen yerde kesildi. Hz. Hüseyin ve beraberindekileri günlerce kuşatma altında tutarak teslim olmalarını istediler. Bu istekleri kabul edilmeyince Hz. Hüseyin ve yanındakileri şehit ettiler. Bu olay Kerbela Olayı olarak tarihe geçti.
Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinden sonra İslam dünyasında daha önce baş gösteren ayrılıklar Hz. Ali taraftarları ve Muaviye taraftarları şeklinde kesin ayrılıklara dönüştü.
Halifeliği gasb eden Emeviler miladi 750'de Abbasiler tarafından yıkılıncaya kadar hüküm sürdüler.
Abasiler, Emevilerden sonra Irak ve Mısır'da halifelik eden hanedanın adıdır. Abbasiler, Ehl?i Beyt'in intikamını almak adına Emeviler'e karşı düşmanlık beslemeyi, onların ve taraftarlarının kökünü kazımayı kendileri için bir propaganda vesilesi olarak kullanıyorlardı.
Abbasiler, Hz. Ali'nin (a.s) evlatlarına haklarını onlara geri çevirmek için Emeviler'e karşı Ehl?i Beyt taraftarlarıyla birleşmişlerdi. Tam Emeviler'e galip gelmek üzereyken ani bir siyasi hareketle yönetimi ele geçirerek Ehl?i Beyt taraftarlarını kenara ittiler.
"İmam Cafer'in varlığı Mansur Devaniki için katlanılmaz bir dertti. Hilafetinin elinden gideceği düşüncesi onu çok rahatsız ediyordu. İmam Cafer hiçbir şekilde hilafette gözünün olmadığını defalarca kendisine ifade etmiş olmasına rağmen, Mansur bir türlü ikna olmuyordu. İmam Cafer de halifenin bu düşüncelerini ve kendisini bekleyen şehadeti bilmekteydi.
İşte bu duygular içinde Mansur Devaniki, hicri 148'in şevval ayında öldürücü bir zehir hazırlattı. Ve valisi aracılığıyla İmam'a içirdi." (İmam Cafer, Prof. Dr. Haydar Baş, s.207).
Büyük Selçuklu Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesi ile korumasız kalan Abbasiler, 1258'de doğudan gelen Moğolların istilasına uğramıştır. Moğollar, Bağdat'ı harabeye çevirmiş ve Abbasi devletine son vermiştir. Bağdat'tan kaçabilen Abbasiler Mısır'daki Memluklerin korumasına girmişlerdir. 1517 yılında Yavuz Sultan Selim, hilafeti Abbasilerden kılıç zoruyla almıştır.
Yavuz Sultan Selim'in kılıç zoruyla aldığı hilafet, Emevi Abbasi devletlerinde olduğu gibi saltanat halinde babadan oğula geçmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda da halifelik yapan padişahlar makam ve koltuk davası için çocuklarını, akrabalarını, eşlerini ve cariyelerini yok etmişlerdir.
Aslında halifelik Cenab?ı Allah'ın ve Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.a.) seçtiği hak halife Hz. Ali ve O'nun soyu olan Ehl?i Beyt imamları günümüze kadar seçilmiş olsalardı maddi ve manevi bolluklar yaşanacaktı, dünyalık çıkarlar için kan akıtılmayacaktı.
Cenab?ı Allah Nisa Suresi 93. ayette şöyle buyurmuştur: "Kim bir mümini bile bile öldürürse onun cezası içinde ebedi olarak kalmak üzere Cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet yağdırmış ve kendisi için büyük azap hazırlamıştır." (Nisa, 93).
Mustafa Kemal Paşa, 3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifeliği TBMM'ye iade etti. Halifelik günümüzde bazı kesimlerin söylediği gibi kaldırılmamıştır. TBMM'de askıya alınmıştır.
Hak halife İmam Ali ve Ehl?i Beyt'e selam olsun?
Muhammed İbrahim Baki / diğer yazıları
- Bölüşerek tok oluruz, bölünerek yok oluruz / 30.11.2022
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019