Herkesçe bilindiği üzere, Allah (c.c.) her türlü ahlak dışı işleri reddeder. Bu ahlak dışı işlerden bir tanesi de iftiradır. İftira bir kişinin ve kişilerin diğer insanlara, işlemedikleri bir suçu onlara yüklemektir. İftira iki kişi arasında olan bir olay değil, tüm toplumu etkisi altına alan ve temiz insanları toplum nazarında kirletmeye yönelik bir alçaklıktır.
İftira ve yalan, yaşadığımız dünyada sanki sosyal hayatın bir parçası haline gelmiştir. İnsanlar çok basit işlerde bile pervasızca yalana ve iftiraya başvurmakta, doğrunun ve haklının önünü kesmeye çalışmakta; bu sebeple kul hakkına tecavüz etmektedirler. Ancak iftira, bu gün meydana çıkmış bir eylem değildir.
Allah, Kur'an-ı Kerim'de iftira hakkında ikazlarda bulunmuş; bu ikazlara rağmen insanoğlu halen daha menfaat uğruna Allah'ın ve kulun hakkını -ne yazık ki- çiğnemeye devam etmekte. Allah'ın ikazlarından bir kısmını aktaracak olursak:
"Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın, değilse zira onun peşine düşmeyin. O yalanı yaymayın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınızdan pişman olursunuz." (Hucurat, 6).
"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra, 36).
"Kul hakkı" yiyerek yaşamayı marifet sanan insanlar, neticede bu davranışın kendine döneceğini hesap etmeden yaşadılar.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.) Müslüman'ın tarifini yaparken; "Eliyle ve diliyle zarar vermeyendir" (Buhari, İman, 4,5) buyurur. Bir başka deyişle Müslüman, hiç kimseye hiçbir şekilde haksızlık etmeyen kişi olarak da tanımlanabilir. Eğer bu ölçüye riayet edilseydi "kul hakkı" konusunda problemler yaşanmazdı.
"Sizlere iki emanet bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmayacaksınız: Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt'im." Ve "Kadınlar size Allah'ın emanetidir" demişti Veda Hutbesinde, Resûlullah (s.a.a).
Ey iman edenler, emanetlere sahip çıktık mı? Yoksa onlara menfaat uğruna iftira mı attık?
Maide Suresi 67. ayetin emri üzere Hz. Peygamberin (s.a.a), Hz. Ali'yi Gadir-i Hum'da kendinden sonraki halifesi ve velayetin başı olarak ümmetine, "Ali b. Ebi Talib, benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir ve benden sonraki halifemdir. Allah Resulünün halifesi odur. Müminlerin emiri odur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur. Ey insanlar! Bu Ali'dir! O benim kardeşimdir, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir. Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum. Ali, Allah tarafından tayin edilen imamdır. Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar O'nun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır" bu sözleri ile ilan etti.
Ey iman edenler, Ehl-i Beyt imamlarına sahip mi çıktık, yoksa menfaat uğruna iftira mı attık?
Resul-i Ekrem (s.a.a), "Allah-u Teâlâ cenneti, benim Ehl-i Beyt'ime zulüm ve ihanet edenlere, sövenlere, onlarla savaşanlara ve ıtretimi inciterek bana eziyette bulananlara haram kılmıştır" dediği halde Ehl-i Beyt'e kılıç çekip, "kafir" diyerek iftira ettiler.
Allah'ın ve Peygamberimiz (s.a.a.)'in emanetlerine sahip çıkmaya giderken, 10 Muharrem günü Kerbela'da, 72 yareniyle katledilen Hz. Hüseyin...
İmam Hüseyin, Cenab-ı Hakk'ın Şura suresi 23. ayette buyurduğu gibi sevilmesi farz kılınan Ehl-i Beyt'in beş kişisinden biridir. (Savaiku'l-Muhlika, İbn Hacer, s.148, 175). Şehitlerin efendisidir. İsmini bizzat Cenab-ı Hakk'ın koyduğu kişidir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) "oğlum" diye hitap ettiği kişidir (İbn Mace, Mukaddime, 11). O'nu kıyanlar, Allah Resulü'nün neslini devam ettiren oğlunu kıydılar.
Sevilmesi farz kılınan bir kişiye düşmanlık besleyenlerin, hatta O'nu şehit edip cesedini paramparça yapanların sizce zerre kadar İslam'dan nasibi olabilir mi? Şehid-i Kerbela İmam-ı Hüseyin'e iftira edenler, yaptıklarının karşılığını mahşer günü kesinlikle cezasız kalmayacaktır.
Bugün ise Ehl-i Beyt duruşunun temsilcisi olan Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, tarihte tek olan Ehl-i Beyt külliyatıyla Dünya'da Şii-Sünni kardeşliğini sağlayan, Milli Ekonomik Modeli ile kapitalizm sisteminin kölesi olan Dünya ülkelerinin ekonomik yönden kurtuluşunu sağlayan teziyle ve 60'ın üzerinde eseri sayesinde İslam ülkelerindeki insanları aydınlatan, vatanına ve milletine aşık, ilim ve bilim adamına gerçek dışı çeşitli iftiralara maruz kalmaktadır. Bu iftiraları, Dünya'da saygınlık kazanmış olan Sayın Baş, fitne tohumları ekilmeden bertaraf etmiştir. Prof. Dr. Haydar Baş çözümleriyle milletin gönlünde öyle taht kurmuştur ki, O'na atılan iftiralar suya yazı yazmak gibidir.
Göreceksiniz, iftiracılar, adaletin önünde kendi iftiralarında boğulacaklar.
Ülkemiz her yönden içerisinde bulunan hazinenin farkına varıp, iftiralara son verdiği zaman her yönüyle kurtuluşa erecektir.
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019