Her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı Nevruz bayramını okurlarımızın yoğun talep üzerine tekrardan, birtakım eklemeler yaparak kaleme aldık.
Türklerin, İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri bu Nevruz bayramının tarihsel geçmişi tekrardan hatırlayacak olursak; Nevruz bayramı, 3000 yılı aşkın zamandan beri Pers kökenli bu şenliktir. Fârisilerin yani Perslerin bayramlarından birisidir ve onların en büyük bayramı sayılır.
Bugünü bayram olarak ilk defa kutlayan kişi, Perslerin ilk krallarından olan Cemşid'dir. Yazılı olarak ilk kez ikinci yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz, İran takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder.
Günümüz İran'ında, her ne kadar İslami bir kökeni olmasa da, bir şenlik olarak kutlanır. Aynı zamanda Zerdüştlük'te kutsal bir gündür ve tatil olarak kutlanır.
Kürtlerde, Nevruz bayramının Kürt ve İran mitolojisindeki Demirci Kava Efsanesi'ne dayandığına inanılır. Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında ise Göktürklerin Ergenekon'dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanır.
Nevruz geleneğinin tarihin en son Buzul Çağı'nın bitmesinden hemen önceki günlere yani 15.000 yıl öncesine kadar uzanır. Efsanevi Pers Kralı Cemşid, Indo-İranlıların avcılıktan hayvancılığa ve yerleşik yaşama geçişini temsil eder. O çağlarda mevsimler insanoğlunun hayatında günümüzdekinden daha yaşamsal bir önem arz ediyordu ve yaşamla ilgili her şey dört mevsim ile çok yakından ilgiliydi. Zor geçmiş bir kışın ardından gelen bahar, tabiat ananın çiçekler, yeşillenen bitkiler uykusundan uyanması ve sığırların yavrulaması, insanoğlu için büyük bir fırsat ve bolluğun canlanması demekti. İşte böyle bir dönemde bu Nevruz kutlamalarını başlatanın Kral Cemşid olduğu söylenir.
İran evren biliminin mimarlarından ve Zerdüştlüğün kurucusu olan Zerdüşt birçok bayramın kurumsallaşmasını sağlayan kişidir. Kim bilir, Nevruz, belki de Zerdüşt tarafından kurumsallaştırılan bayramlardan biridir.
Mısır'daki Kıptîler de yani Mısır'ın Hıristiyan Arapları Nevruz'u kutlamaktadırlar. Kıptîlere göre Nevruz, yılın ilk günü olup Şem Nesîm (Meltem Kokusu) Bayramı olarak bilinmektedir.
Resûlullah (s.a.a.), Perslerin bayramını İslamiyet'te yeri olmadığı için kutlamamıştır.
Nitekim Enes b. Mâlik'ten rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
Resûlullah (s.a.a.) hicretten sonra Mekke'den Medine'ye geldiklerinde, Medinelilerin (Nevruz günü ile Mehricân günü diye) eğlendikleri iki günleri vardı.
Resûlullah (s.a.a.), "Bu günler nedir?" diye sordu.
Medineliler, "Biz (İslâm'dan önce), câhiliye devrinden beri bu günlerde eğleniriz" dediler.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı; Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir." (Ebu Davud; hadis no: 1134. Nesâî; hadis no: 1556. Elbânî de; Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha; hadis no: 2021'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir).
İbn-i Şehraşub, Mansur'un döneminde vuku bulan bir hadiseyi şöyle nakleder:
Bir Nevruz bayramında, Mansur, İmam Kâzım ile aynı mecliste bulunmak istemiş ve getirilen hediyeleri halife adına kabul edilmesini talep etmişti.
İmam şöyle buyurdu: "Ceddim Resûlullah'tan (s.a.a.) gelen hadisleri araştırdım ama Nevruz bayramı hakkında bir hadis bulamadım. Bu bayram İranlıların geleneklerinden biridir ve İslam da bunu bâtıl bildirmiştir. İslam'ın bâtıl bildiği bir şeyi yapmaktan Allah'a sığınırım." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Musa Kazım, s.213).
Nevruz bayramı, câhiliye döneminde kutlanan bir bayramdır. Persler (Fârisiler), İslâm'dan önce bu bayramı kutladıkları gibi, Hıristiyanlar da bu bayramı kutluyorlardı.
Perslere ve Hıristiyanlara benzemek söz konusu olduğundan dolayı Nevruz bayramını kutlamanın uygun olmayışı, daha çok kesinlik kazanmaktadır.
İmam Musa Kâzım'ın Ziyad b. Ebu Seleme'ye de dediği gibi: "Ey Ziyad! Eğer onlardan birinin bir işini yaparsan, bunun karşılığında hemen bir kardeşine iyilik yap! Bir kötülüğe karşılık iyilik yapmış olursun. Bundan ötesi de Allaha kalmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Musa Kâzım, s.213).
Bize düşen görev de Allah Resûlü (s.a.a.) ve tertemiz olan Ehl-i Beyt'inin yolunda gitmek. Dini ve milli bayramlarımızı gerektiği gibi kutlamaktır.
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019