Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, gelecek kaygısı… sebeplerinden dolayı intihar vakaları, boşanmalar vs. günden güne artıyor.
Türkiye’nin ekonomisinin sıkıntılarının olduğunun kabul edilmesine rağmen ekonomik sıkıntıların sebebini faizden kaynaklı olduğunu ve sonucunun ise enflasyonu oluşturduğu çok gülünç bir durumdur. 2006 yılında 8 İslam ülkesinin katıldığı D-8 Zirvesi’nde enflasyon kadar faiz almanın haram olmadığını söyleyenler olup faize destek olmuşlardı oysaki.
Faiz; zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir kapitalist sistemdir. Eğer faiz enflasyona sebep oluyorsa, niçin faizi kabul etmeyen -sıfır faizli- Milli Ekonomi Modeli’ni uygulamıyorlar?
Faiz sebep, enflasyon sonuç olduğu için mi yoksa ülkenin gelir kaynakları yok edildiği için mi ekonomik çöküşteyiz? Halkımızın bu soruya çözüm aramak yerine bu durumu kabul etmesi, ekonomiden daha vahim... Tıpkı serap hadisesinin kahramanı gibi; yapılan tek iş insanın kendini kandırmasıdır.
Faizin enflasyona etken olup olmamasından önce iktisadi prensiplerin temeli olan arz ve talep miktarlarını eşitleme hususunu hatırlatmak gerekir. Zira üretimi artırarak tüketim sağlanmadığı taktirde veya tüketim artırılıp üretime olan destek sağlanmadığı bir sistemde zaten enflasyon kendini ister istemez gösterecektir. Bu demek oluyor ki, faiz enflasyona sebep olan tek etken değildir.
Sistem değişmesi lazım, Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanması lazım.
Halkımızın, o anda karnını doyuracak olana değil de geleceğini teminat altına alacak sisteme sahip çıkması gerekiyor.
İnsanımız alışılagelmiş değerlerden, anadan-babadan gördüklerinden kurtularak siyasete yeni bir gözlük ile bakabilmeli. Kulaktan dolma bilgiler ile hayatını yönlendirmemelidir.
Araştırmalı ve çözümlerin olduğunu da fark edebilmeli. Neden diye soracak olursanız:
Çünkü; genellikle yatırımın az olduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ekonomik sıkıntı içinde olan Kürt kardeşlerimiz, para vaadi ile dağlara çıkarılmakta, gözü yaşlı ana babalar daha iyi imkânlar veremedikleri için evlatlarına 'gitme' diyememektedirler.
Çünkü; memur ve memur emeklilerine reva görülen zamlara ses çıkarmayan memurlar açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiklerine itiraz etmemektedirler.
Çünkü; her insanımız borç içinde doğuyor, büyüyor, ölüyor. Gençlerimiz gelecek kaygısından, geçim sıkıntısından ya eğitim hayatını sonlandırıyor ya da mezun olup maaşını alamadan haciz derdiyle uğraşıyor. Buna ‘dur’ denilmiyor. Çünkü; kadın, erkek her ferdimiz uğradığı zulme sessiz kalıp hakkını savunmamaktadırlar.
Biz bunu yıkmak istiyoruz!
Siyaset sahnesine çıktığımız 2001 senesinden bu yana işin, aşın formülünü anlatıyoruz. Nedenini ve nasıl halledilebileceğini yıllarca halkımıza her ortamda anlattık, anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz.
Memura, işçiye, gence, emekliye, ev hanımına yani her kesimin geçinmesine yetecek parayı devlet eliyle verebiliriz.
Gelin beraber hareket edelim, fakirliğe elveda diyelim. Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in kaleme aldığı Milli Ekonomi Modeli'ni Hüseyin Baş ile uygulamaya başlayalım.
Muhammed İbrahim Baki / diğer yazıları
- Bölüşerek tok oluruz, bölünerek yok oluruz / 30.11.2022
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019