Dünyada en değerli maden altındır. Bir şeyin değerini anlatmak için "altın gibi" deriz, altına benzetiriz. Bu, altına verdiğimiz değeri gösterir. Gerçekten altına değer veriyoruz, ama eldekine, toprak altındakine değil. İşte böyle bir tuhaflığın içindeyiz. Tuhaflığa bakınız ki, dünyada altını olup da çıkarmayan tek ülke Türkiye. "Dünyada toplam 43.000 ton altın rezervi bulunmaktadır. 20.000 ton rezerv ile Güney Afrika birinci, 6.500 tonla Türkiye ikinci, 4.770 ton rezervle ABD üçüncü sıradadır. (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın ekonomi ile ilgili görüşleri, s. 22).
TUBİTAK ve MTA'nın Başbakanlık'a sunduğu bir raporda da bu bilgiler teyit ediliyor. Deniliyor ki: "Yılda 160 ton altın ithal etmek zorunda kalan Türkiye'nin 6.500 ton altın rezervi bulunmaktadır." Aynı rapora göre tesbit edilen 7 altın madeni dışında ülkemizde ciddi altın yatakları mevcuttur. Örneğin Gümüşhane Mastra'da 12 ton altın, 8 ton gümüş, Artvin Cerattepe'de 30 ton altın 1013 ton gümüş rezervi var. Mevcut madenlerin faaliyete geçirilmesi halinde 6 bin 500 kişiye doğrudan, 105 bin kişiye de dolaylı istihdam sağlanacağı, uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
İTÜ Maden mühendisliği bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gündüz Ateşok diyor ki: "Artık zengin madenlerin fakir bekçisi rolünü oynamamalıyız. Eğer bilime saygınız varsa, bu altın madenleri işletilmelidir." Korkarım, bu bekçiliği bile arar duruma düşeriz. Bugüne kadar fakir de olsak, madenlerimizi bekledik.Yarın öbürgün içimizden çıkan milli bir kadro, bu madenleri işletebilir, milletin hizmetine sunabilir. Ama küreselleşmecilere "bu madenleri işletin" derseniz, onlar madenleri küresel güçlere peşkeş çekerler, sonra da döner gururla "madenlerimiz işlettik" söylerler.
Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan da aynı endişeyi paylaşanlardan. Diyor ki: "Kimse 'Atam izindeyiz' demesin. Çünkü Türkiye maden üretmeyi bırakmış, dilenmektedir. Türkiye maden üretimini artırıp dışarıya satmak ile manda ülke olmak arasında karar vermek zorunda." Bu tesbit çok doğru ve yerindedir. 'Atam izindeyiz ' demek lâfla olmaz. Ata'nın izi belli. Ata, madenleri yabancılara işlettirmedi, bizzat yabancıların işlediği madenleri millileştirdi. 1. İktisad Kongresinin en önemli kararlarından biri millileştirme idi. 1. İktisad Kongresi'nde Atatürk'ten sonra söz alan İktisad Bakanı Mahmut Esat Bey, son dönemlerinde ekonomik varlıklarını yabancıların kullanımına veren Osmanlı'nın durumunu şöyle değerlendiriyordu: "Görünüşte ülke bizimdi. Ama aslında ülke iktisadi bakımdan bizden çok yabancıların ülkesi, bir sömürgesiydi. Ben milli eğemenliği, iktisadi egemenlik olarak anlarım".
Hey gidi günler hey! Şimdiki yöneticilerimiz 'İktisadi egemenlik' diye bir kavramı tanıma bile tanınıyorlar. Tanısalardı, "şu ürünü ekemezsin, şu üründen de ancak şu kadar üretebilirsin" diye küresel güçlere, "başım gözüm üstüne" mi derlerdi? Yoksa "sen kim oluyorsun, şehit dedelerimin kanıyla sulandığı bu topraklarda istediğim ürünü, istediğim oranda üretirim" mi derlerdi?
Dünyada enflasyona karşı koruma aracı ve kriz dönemlerinde istikrarlı bir liman olarak görülen altının çıkarılmamasının mantıklı bir izahi yapılamaz. Altın, Türk milletinin geleneksel yatırım aracıdır. Bundan dolayı ülkemizde altın kültürü çok gelişmiştir. Türk altın piyasası, ABD, Hindistan, Rusya, Suudi Arabistan ve Çin'den sonra dünyanın en büyük altıncı altın piyasasıdır. Buna bağlı olarak ülkemizde kuyumculuk sektörü, hem iç talebin hem de dış talebin büyük olması dolayısıyla gelişmiş durumdadır. Yapılan bir araştırmaya göre kuyumculuk sektörünün GSHM içindeki payı yüzde 3, toplam istihdamdan aldığı pay ise yüzde 2 civarındadır. Kendi altın madenlerimizi işlettiğimiz takdirde bu durum çok daha iyi yönde gelişecektir.
Türkiye'nin tuhaflığı sadece altın madenini işletme konusunda mı ortaya çıkıyor? Hayır, diğer madenlerle de, diğer konularda da, aynı tuhaflık, daha doğrusu saçmalık hemen fark ediliyor. Bir anönce bu saçmalıkları bertaraf etmek zorundayız.
TUBİTAK ve MTA'nın Başbakanlık'a sunduğu bir raporda da bu bilgiler teyit ediliyor. Deniliyor ki: "Yılda 160 ton altın ithal etmek zorunda kalan Türkiye'nin 6.500 ton altın rezervi bulunmaktadır." Aynı rapora göre tesbit edilen 7 altın madeni dışında ülkemizde ciddi altın yatakları mevcuttur. Örneğin Gümüşhane Mastra'da 12 ton altın, 8 ton gümüş, Artvin Cerattepe'de 30 ton altın 1013 ton gümüş rezervi var. Mevcut madenlerin faaliyete geçirilmesi halinde 6 bin 500 kişiye doğrudan, 105 bin kişiye de dolaylı istihdam sağlanacağı, uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
İTÜ Maden mühendisliği bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gündüz Ateşok diyor ki: "Artık zengin madenlerin fakir bekçisi rolünü oynamamalıyız. Eğer bilime saygınız varsa, bu altın madenleri işletilmelidir." Korkarım, bu bekçiliği bile arar duruma düşeriz. Bugüne kadar fakir de olsak, madenlerimizi bekledik.Yarın öbürgün içimizden çıkan milli bir kadro, bu madenleri işletebilir, milletin hizmetine sunabilir. Ama küreselleşmecilere "bu madenleri işletin" derseniz, onlar madenleri küresel güçlere peşkeş çekerler, sonra da döner gururla "madenlerimiz işlettik" söylerler.
Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan da aynı endişeyi paylaşanlardan. Diyor ki: "Kimse 'Atam izindeyiz' demesin. Çünkü Türkiye maden üretmeyi bırakmış, dilenmektedir. Türkiye maden üretimini artırıp dışarıya satmak ile manda ülke olmak arasında karar vermek zorunda." Bu tesbit çok doğru ve yerindedir. 'Atam izindeyiz ' demek lâfla olmaz. Ata'nın izi belli. Ata, madenleri yabancılara işlettirmedi, bizzat yabancıların işlediği madenleri millileştirdi. 1. İktisad Kongresinin en önemli kararlarından biri millileştirme idi. 1. İktisad Kongresi'nde Atatürk'ten sonra söz alan İktisad Bakanı Mahmut Esat Bey, son dönemlerinde ekonomik varlıklarını yabancıların kullanımına veren Osmanlı'nın durumunu şöyle değerlendiriyordu: "Görünüşte ülke bizimdi. Ama aslında ülke iktisadi bakımdan bizden çok yabancıların ülkesi, bir sömürgesiydi. Ben milli eğemenliği, iktisadi egemenlik olarak anlarım".
Hey gidi günler hey! Şimdiki yöneticilerimiz 'İktisadi egemenlik' diye bir kavramı tanıma bile tanınıyorlar. Tanısalardı, "şu ürünü ekemezsin, şu üründen de ancak şu kadar üretebilirsin" diye küresel güçlere, "başım gözüm üstüne" mi derlerdi? Yoksa "sen kim oluyorsun, şehit dedelerimin kanıyla sulandığı bu topraklarda istediğim ürünü, istediğim oranda üretirim" mi derlerdi?
Dünyada enflasyona karşı koruma aracı ve kriz dönemlerinde istikrarlı bir liman olarak görülen altının çıkarılmamasının mantıklı bir izahi yapılamaz. Altın, Türk milletinin geleneksel yatırım aracıdır. Bundan dolayı ülkemizde altın kültürü çok gelişmiştir. Türk altın piyasası, ABD, Hindistan, Rusya, Suudi Arabistan ve Çin'den sonra dünyanın en büyük altıncı altın piyasasıdır. Buna bağlı olarak ülkemizde kuyumculuk sektörü, hem iç talebin hem de dış talebin büyük olması dolayısıyla gelişmiş durumdadır. Yapılan bir araştırmaya göre kuyumculuk sektörünün GSHM içindeki payı yüzde 3, toplam istihdamdan aldığı pay ise yüzde 2 civarındadır. Kendi altın madenlerimizi işlettiğimiz takdirde bu durum çok daha iyi yönde gelişecektir.
Türkiye'nin tuhaflığı sadece altın madenini işletme konusunda mı ortaya çıkıyor? Hayır, diğer madenlerle de, diğer konularda da, aynı tuhaflık, daha doğrusu saçmalık hemen fark ediliyor. Bir anönce bu saçmalıkları bertaraf etmek zorundayız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018