Türk ekonomisi, bugün yaşadığımız çökmüşlüğe kendi kendine gelmedi şüphesiz. Kim mi kotardı bu kadar büyük işi? Tekaüde ayrılanların yanısıra iktidar ve muhalefetiyle bugün Meclis'in kırmızı koltuklarına kurulan dostlarımızın tamamına yakını bu faturanın sahibidirler. Fakat bu kadar ağır ekonomik vebali taşımak zor, belki de imkansız olduğu için, hiçbirisi kendi üstüne alamıyor. Herkes diğerine atıyor topu.
Dıştan güdümlerle kaybettiğimiz ekonomik kaynaklardan bahsetmiyorum. Körfez Savaşı'nda yitirdiğimiz, Güneydoğu'da kaybettiğimiz, batıklara aktardığımız yüzlerce milyar dolarlar, üç-beş tane Doğu Almanya'yı satın alır, diyor BTP Genel Sekreteri Dr. Nuri Kaplan. Ve ekliyor; nitekim Batı Almanya, Doğu'yu 75 milyar dolara satın almış.
Bu, ekonomik vahametin küresel cabası.
Bir de siyasi yönetimlerin içeride har vurup harman savurduğu, rantabl şekilde değerlendirmediği iç kaynaklar var ki; bu da üç-beş tane Doğu Almanya'yı satın alır. Buna rağmen hala Türkiye göçmedi ise inanın ki, yerin üstündeki ağzı dualıların ve yerin altında binlerce kefensiz yatanın bereketi ve yüzüsuyu hürmetinedir. Bu kanatte adeta icma vaki olmuş. Kahvelerde, köy meclislerinde ve şehir cafelerinde millet bunu böyle konuşuyor.
Hani anlatılır ya. Meclis Genel Kurulu'nda Karadeniz'in bir sahil vilayetine liman yapılması için görüşmeler yapılıyormuş. Bu arada kaylûle/şekerleme yapan meşhur bir Kayseri Milletvekili, sağ gözünü yarım aralayarak "Ben de kendi vilayetime isterim" diye haykırmış. Biraz teğet geçse, Kayseri'ye liman yapılması için Meclis'ten yasal düzenleme çıkacakmış. Yönetimlerin bugünkü yatırım planlama ve rantabl tablolarına baktığımız zaman durum bundan farklı değil.
Bakınız daha geçen haftaki fatura; 5-6 tane havaalanımız kargadan başka inip konacak yolcu ve uçak bulunamadığı için kapatılacak. Veya orayı satın alacak bir babayiğit bulunacak. Böylece bu ay sonunda toplam 750 milyar lira zarar eden Uşak, Sinop, Tokat, Balıkesir merkez, Zonguldak Çaycuma havalimanları, fındık ve ot kurutma alanları olmaktan kurtarılacak. Fakat 1.3 trilyon lira zarar eden Isparta Süleyman Demirel Havalimanı, teberrüken kapatılmayacak. Zararını kim karşılayacak? El cevap, millet. Tekaüdünden sonra da milletine zarar veren bir adam olarak namı kalsın, diye mi yapılıyor bilmem; ama bu zararı, millet taşıyamaz. Bunu biliyorum.
Sadece havaalanında mı bu savurganlık? Hayır. En hassas devlet hizmetlerinde bile aynı verimsiz fizibilite, planlama ve işletme hakim. Sağlık Bakanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürü Bülent Ulutaş bey, bir bilgi notu gönderdi. Aynen şunu yazıyor; "1989-1994 yılları arasında sağlık meslek liseleri plansız ve programsız bir şekilde yaygınlaştırılmış ve sadece bu dönemde 254 yeni okul açılarak 79 olan sağlık meslek lisesi sayısı 333'e çıkarılmıştır."
Şimdi ise bu okulların bir çoğu, mahali şartları, uygulamalı eğitim alanları uygun olmadığı, istihdam ve eğitici personel imkanları kısıtlı bulunduğu için kapalı, metruk vaziyetteler.
Bu verimsiz siyasi yönetimlerin, yıllardan beri ülkenin ekonomik, politik, sosyal, kültürel, yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, insan kaynaklarını har vurup harman savurmalarına rağmen hala millet ayakta ise, bu kadarına da şükrederek derhal tedbir almak kaçınılmazdır. Bu da milletin kendine, değerlerine, kaynaklarına sahip çıkacak samimi, dirayetli, milli duruş ve proje sahibi kadroları tek başına iktidara taşımaktır.
Yoksa ABD, AB veya IMF'ten icazetlilerin ve onların bedava avukatlarının vazifesi, kaynakları o tarafa doğru akıtmaktır; millete doğru değil. Millet bunu fark etti. Seçim sandığı açılınca da mandacı eski ve yeniyetme politikacılarımız, kendilerinin farkedildiklerini farkedecekler.
Dıştan güdümlerle kaybettiğimiz ekonomik kaynaklardan bahsetmiyorum. Körfez Savaşı'nda yitirdiğimiz, Güneydoğu'da kaybettiğimiz, batıklara aktardığımız yüzlerce milyar dolarlar, üç-beş tane Doğu Almanya'yı satın alır, diyor BTP Genel Sekreteri Dr. Nuri Kaplan. Ve ekliyor; nitekim Batı Almanya, Doğu'yu 75 milyar dolara satın almış.
Bu, ekonomik vahametin küresel cabası.
Bir de siyasi yönetimlerin içeride har vurup harman savurduğu, rantabl şekilde değerlendirmediği iç kaynaklar var ki; bu da üç-beş tane Doğu Almanya'yı satın alır. Buna rağmen hala Türkiye göçmedi ise inanın ki, yerin üstündeki ağzı dualıların ve yerin altında binlerce kefensiz yatanın bereketi ve yüzüsuyu hürmetinedir. Bu kanatte adeta icma vaki olmuş. Kahvelerde, köy meclislerinde ve şehir cafelerinde millet bunu böyle konuşuyor.
Hani anlatılır ya. Meclis Genel Kurulu'nda Karadeniz'in bir sahil vilayetine liman yapılması için görüşmeler yapılıyormuş. Bu arada kaylûle/şekerleme yapan meşhur bir Kayseri Milletvekili, sağ gözünü yarım aralayarak "Ben de kendi vilayetime isterim" diye haykırmış. Biraz teğet geçse, Kayseri'ye liman yapılması için Meclis'ten yasal düzenleme çıkacakmış. Yönetimlerin bugünkü yatırım planlama ve rantabl tablolarına baktığımız zaman durum bundan farklı değil.
Bakınız daha geçen haftaki fatura; 5-6 tane havaalanımız kargadan başka inip konacak yolcu ve uçak bulunamadığı için kapatılacak. Veya orayı satın alacak bir babayiğit bulunacak. Böylece bu ay sonunda toplam 750 milyar lira zarar eden Uşak, Sinop, Tokat, Balıkesir merkez, Zonguldak Çaycuma havalimanları, fındık ve ot kurutma alanları olmaktan kurtarılacak. Fakat 1.3 trilyon lira zarar eden Isparta Süleyman Demirel Havalimanı, teberrüken kapatılmayacak. Zararını kim karşılayacak? El cevap, millet. Tekaüdünden sonra da milletine zarar veren bir adam olarak namı kalsın, diye mi yapılıyor bilmem; ama bu zararı, millet taşıyamaz. Bunu biliyorum.
Sadece havaalanında mı bu savurganlık? Hayır. En hassas devlet hizmetlerinde bile aynı verimsiz fizibilite, planlama ve işletme hakim. Sağlık Bakanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürü Bülent Ulutaş bey, bir bilgi notu gönderdi. Aynen şunu yazıyor; "1989-1994 yılları arasında sağlık meslek liseleri plansız ve programsız bir şekilde yaygınlaştırılmış ve sadece bu dönemde 254 yeni okul açılarak 79 olan sağlık meslek lisesi sayısı 333'e çıkarılmıştır."
Şimdi ise bu okulların bir çoğu, mahali şartları, uygulamalı eğitim alanları uygun olmadığı, istihdam ve eğitici personel imkanları kısıtlı bulunduğu için kapalı, metruk vaziyetteler.
Bu verimsiz siyasi yönetimlerin, yıllardan beri ülkenin ekonomik, politik, sosyal, kültürel, yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, insan kaynaklarını har vurup harman savurmalarına rağmen hala millet ayakta ise, bu kadarına da şükrederek derhal tedbir almak kaçınılmazdır. Bu da milletin kendine, değerlerine, kaynaklarına sahip çıkacak samimi, dirayetli, milli duruş ve proje sahibi kadroları tek başına iktidara taşımaktır.
Yoksa ABD, AB veya IMF'ten icazetlilerin ve onların bedava avukatlarının vazifesi, kaynakları o tarafa doğru akıtmaktır; millete doğru değil. Millet bunu fark etti. Seçim sandığı açılınca da mandacı eski ve yeniyetme politikacılarımız, kendilerinin farkedildiklerini farkedecekler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019