Özal döneminde, 'İcraatın içinden' programı vardı. Demirel, Çiller dönemlerinde M. Ali Birand '32. Gün' programı yapardı. Reha Muhtar ise Atina'dan bildirirdi.
2002'den sonra ise medyanın tamamına yakını 7-24, 'iktidardan haberlerle' karşımızda. Son bir yıla kadar ise meşhur muhtarlar toplantıları yapılır, yargı, muhalefet, sanatçılar, gazeteciler vs. muhtarlara şikayet edilirdi. Batı'ya, ABD'ye mesajlar bile muhtarlar üzerinden verilirdi.
Ben de bugün 'halkın içinden' yazayım, dedim. Şu günlerde hepimizin ortak sorunu sağlık diyeceğim ama kimse sağlığı umursamıyor gibi bir ortam var. Onun için 'eğitim' diyorum.
Daha doğrusu uzaktan eğitim. Malum pandemi ve uzaktan eğitim kavramı ile geçen Mart'ta tanıştık.
İtiraf edilmese de EBA üzerinden yapılan eğitimin etkisiz-başarısız olduğu ortada.
O günlerde de çokça gündem etmiştik! Madem bir salgın var. Eğitim de şart. O zaman teknolojiyi devreye koyalım. Öğrenci okula gidemiyorsa, öğretmenini, arkadaşını göremiyorsa, her öğretmeni, her arkadaşı evine gelsin diye.
İnternet hızında dünyada 70. sırada olduğumuzu, dünyada en pahalı internet kullanıcılarının Türkler olduğunu, her öğrencinin (yaklaşık 3 milyon) bilgisayarı olmadığını, 25 milyar dolarlık 'Fatih Projesinin' akıbetini sormuş ve sorgulanmasını istemiştik.
Yaz geldi, okullar kapandı. Yaz bitti, okullar öğrencisiz açıldı. Neden? Salgın devam ediyor.
Salgının devam edeceğini, uzaktan eğitimin bir sorunluluk olduğunu başta iktidar ve Milli Eğitim Bakanı olmak üzere tüm veliler biliyor muydu? Biliyordu.
Peki, uzaktan eğitim için neler yapıldı?
Türkiye'nin dijital alt yapısı bu ağırlığı kaldırabiliyor mu?
İnternet hizmet sağlayıcıları bu işin altından kalkabilecek mi?
İnternet fiyatları düşürülecek mi?
İnterneti, bilgisayarı olmayan öğrencilerin ihtiyaçları karşılanacak mı?
Bu sorular ve daha fazlası cevap bulmadan süslü cümlelerle artı 'bugüne kadar alınan kararları biz vermedik' itirafında bulunan Bilim Kurulu referans gösterilerek 31 Ağustos'ta uzaktan, 21 Eylül'de de bazı sınıflar için yüz yüze eğitim başlayacağı açıklandı.
Hülasa evinde bilgisayar, internet olmayan veliler, ikinci el bilgisayar satıcılarına ve internet sağlayıcılarına yöneldi.
Türk Telekom'u aradığınızda, 'hatlardaki aşırı yoğunluktan ötürü ağ kopmaları ve yavaşlamalarından ötürü özür dileriz' notu duyuyorsunuz.
Sayın Erdoğan, 'artık uzay ligindeyiz' diyor. Doğrudur. Keşke önce alt yapıya önem verseydi. Uzayda yalnız kalmazdı!
Maske
Halkın içinden dedim ya! Kaldırımda yürürken maskesi, çenesinin altında olduğu için 900 TL cezaya çarpılan bir arkadaşım, Giresun-Dereli'deki mitingi izlemiş.
'Bana ceza kanun çerçevesinde yazıldı. Orada da ihlal var. Polis de var. Devletin başı da orada. Ama kimse ceza yazmamış. Bana ceza yazanlara da, yaz emri verenlere de, o kanunu çıkaranlara da hakkımı helal etmiyorum, diyor.
Haklı mı? Mantıken haklı. Kanunen haksız!
Tabiatın dengesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, afet yaşanan Giresun-Dereli'de düzenledikleri mitingde; "Tabiatın hakkına riayet etmediğinizde bunun sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalırsınız" dedi.
Tabi vatandaş; "Hayalim, dediğiniz 'Kanal İstanbul'un güzergahı bu tabiatın bir parçası değil midir? Bu hayali gerçekleştirirseniz, olası afetlerden sonra da aynı cümleyi mi kuracaksınız" diye ister istemez sordu. Af ola!
Neden 10 değil de 9.9
Ülke ekonomisinin % 9.9 daraldığı açıklandı. Vatandaş bir daralmanın olduğunu, bu şartlarda daralmanın da normal olduğunu zaten hem yaşıyor, hem de görüyordu.
Vatandaşın anlamadığı ise bu daralma rakamının neden 10 değil de, 9.9 olarak açıklandığı? Ya %10 daralsaydık? Batmıştık herhalde!
Fabrika neden kurmadınız?
Son 10 yılda AKP iktidarı, kiralık araçlar için kamunun bütçesinden 3 milyar (katrilyon) 631 milyon (trilyon) TL harcadığı bilgisi medyada yer aldı.
Tamam! 'İtibarınızdan tasarruf etmeyin de' Keşke bu parayla otomobil fabrikalar kursaydınız da, vatandaşta suyunda faydalansaydı iyi olmaz mıydı?
Diğer taraftan ÖTV, MTV, KDV, TRT paylarını düşünüyorum ve ortada üretenden daha çok kazanan bir sistem kurulduğunu görüyorum. Neden fabrika açsınlar ki!
Yük
Emeklilerin, ülke ekonomisine yük olduğunu muhtelif defalar dile getirdiler.
EYT'liler zaten yük!
Milli Eğitim Bakanı da, öğretmen maaşlarını yük gördü.
Uçak ve lüks makam araç filolarını, düzineye ulaşan sarayları, yatları, katları, çok maaşlı işleri sormaya kalkmayın! İtibar, itibar!
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025