Bütçe görüşmeleri bitti. Sonuç; muhalefet, devletin ve milletin sorunlarını gördükleri kadarıyla ortaya koydular. Yani hastalıkları çok iyi anlattılar. Ama bu hastalıkları iyi edecek ilacı yine söylemediler.
Hükümet ise her zamanki gibi 'Türkiye'de bizden önce hayat yoktu' anlayışında!
Sayı çoğunluğu olduğu için haliyle bütçe geçti. Peki bundan sonra ne olur? Daha çok borç. Daha çok bütçe açığı. Daha çok faiz ödemesi. Daha çok vergi, ceza ve daha çok laf, dalaşma vs.
Diğer ifadeyle milletin vekilleri yine çözümden kaçtı, yine kapitalizme teslimiyetini sundu. Yine zenginin daha zenginleşmesine, fakirin ise daha da fakirleşmesine, sömürü düzenine, ABD'nin saltanatına evet, dediler.
Bol bol 'oh' çektiler, yediklerini tek tek saydılar, laf attılar, inkar ettiler. Öyle ki, Meclis'i yöneten başkan vekilleri bile, 'beyler, ayıp oluyor, millet bizi izliyor' uyarısında bile bulundu.
Medyaya 'çıplak arama' konusu düştü. Birçok kadın maruz bırakıldıkları iğrenç durumu anlattı.
Konu Meclis'te de gündeme geldi. Ülkenin Adalet Bakanı sustu. İçişleri Bakanı sustu. "2013'ten önce kadınların Meclis'e girme hakkı yoktur," diyen AKP'li Özlem Zengin, "Türkiye'de çıplak arama yapıldığına ben inanmıyorum" dedi. Haliyle sosyal medyaya düştü. Allah (c.c) düşürmesin!
Partiler, vekiller ve atanmışlar hızlarını alamamış olacaklar ki, Meclis'te hızını alamayanlar sosyal medyadan devam ettiler.
Ana başlık, diktatör. İşe bakın ki, bu ülkenin ikinci cumhurbaşkanı ile sonuncu cumhurbaşkanı, 'diktatör' olmakla itham ediliyor.
Daha ilginci ise itham sahipleri bu yersiz, anlamsız ve topluma zarar verecek tartışmayı bitirmek yerine karşılıklı olarak, 'asıl seninki diktatördü' ispatına kalkışıyorlar.
Erdoğan'ın, 'beşinci ayak' tanımlaması, Özgür Özel'in, 'Franco' çıkışı ve ardından da İsmet İnönü'ye işin uzaması!
İletişim Başkanı Fahrettin Altun İsmet İnönü'yü hedef aldı ve "doğum gününe resmi heyet gönderecek kadar Hitler-Nazi hayranı olanları, Goebbels'i özel misafir olarak ağırlayıp icazet alanları, imrendikleri faşist Mussolini'ye her fırsatta selam gönderenleri milletimiz çok iyi tanıyor. Kötü geçmişlerini Cumhurbaşkanımıza saldırarak örtemezler" dedi ve gazete kupürleri paylaştı.
Tarihçiler o yıllarda neler olduğunu anlattı, anlatıyor. Hepsini geç! Eğer ölçü bu ise Fahrettin Bey çok büyük açık verdi.
Neden? Ortadoğu'yu kana bulayan, 5 milyondan fazla Müslüman'ı katleden, yüz binlerce Müslüman kadının ırzına geçen Haçlı Seferleri, diğer adıyla BOP'un sahipleri Bush'a, Obama'ya, Trump'a 'kadim dostum, ortağım, müttefikim' diyenleri Z kuşağı bile yakinen tanıyor.
Açık söyleyeyim, ben, Sayın Altun'un paylaşımındaki Goebbels'e takıldım. Franco, Hitler, Stalin, Mussolini gibi zalimler geldi ve gittiler. Ama Goebbels ölmedi, yaşıyor, yaşatıyorlar.
Evet, 1933 ilâ 1945 yılları arasında Almanya'da Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı yapmış olan Goebbels madden ölü. Ama fikir ve taktikleri dünyada kabul görmüş ve zamanın şartlarına göre daha da güncelleştirilmiş vaziyette.
Örneğin Goebbels diyor ki: Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır… Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur. Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
Goebbels diyor ki: Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025