"İnsanların öylesi vardır ki canını Allah'ın hoşnutluğunu elde etmek için feda eder. Allah ise kullarına çok şefkatlidir" (Bakara: 207).
Bu ayet-i kerimenin tarif ettiği insanın bu asırdaki yegane örneği olan Prof. Dr. Haydar Baş 14 Nisan günü kavuştu sevdiğine. Onun düğün gecesi bizim ise bereketin, adaletin ve kurtuluşun anahtarını elinde tutan gönül adamını kaybettiğimiz; yetim kaldığımız gün. Öyle bir gün ki o gün onu tanıdığımız günden beri huzur bulan kalbimiz sızlar, gözlerimiz ağlar oldu.
"İnsan gönlüdür gönül" dedi ve gönül gözüyle baktı insanlara. Bizlere aşkı vaad etti çünkü o bulmuştu ballar balını. Bütün hayatını Allah'ın ve Ehl-i Beyt'inin sevgisini, Hak yolunda olan insanları anlatarak, yaşayarak geçirdi.
Ama bu iş gönül işiydi. Gönlünü fitne ile karartmış hiç kimseye bu asil davada onun yanında yer almak nasip olmadı.
Ne atılan iftiralar ne yalan sebepten açılan davalar vazgeçirdi onu yolundan. Neden vazgeçsin ki zaten? Soruyorum sizlere hak yolunda savaş veren insan vazgeçer mi hiç? Biz bunun örneklerini yazdığı kitaplarda Ehl-i Beyt'in hayatında görmedik mi?
Keza Atatürk'ün hayatında şahit olmadık mı? İşte bu asrın Hoca Atatürk'üne de aynı haksızlıkların yapılması sadece vatana hizmet eden kahramanların karşısında millete, dine, devlete düşman kimselerin her devirde bulunduğunun bir kanıtıdır.
Ölüm ona son değil aksine ebedi sürecek huzurun, muhabbetin bir başlangıcı.
Fakat onu hala anlayamamış olmak eserlerinden, yetiştirdiği kadrosundan, ömrüne sığdırdığı yüzlerce hatta binlerce konuşmasından faydalanamıyor olmak korkarım ki bu milletin sonu olacak.
Şimdi o dava adamı, gönül adamı hayatı boyunca her haline nüfuz eden muhabbetin kaynağına kavuştu. Fâtıma'sına, Ali'sine, Hasan'ına, Hüseyin'ine kavuştu.
O, bu hayatta onların davasına dört elle sarıldı, toprağa verilirken ise İmam Hüseyin örtüsüyle onu sardı sarmaladı. Biz ise kıymetini bilememiş bir millet olarak öyle bir çukura düştük ki...
Rabbim bu millete rıhletinden sonra da olsa artık onu anlamayı, eserlerine, kadrosuna sahip çıkmayı nasip etsin. Aksi takdirde vay halimize!
Bu ayet-i kerimenin tarif ettiği insanın bu asırdaki yegane örneği olan Prof. Dr. Haydar Baş 14 Nisan günü kavuştu sevdiğine. Onun düğün gecesi bizim ise bereketin, adaletin ve kurtuluşun anahtarını elinde tutan gönül adamını kaybettiğimiz; yetim kaldığımız gün. Öyle bir gün ki o gün onu tanıdığımız günden beri huzur bulan kalbimiz sızlar, gözlerimiz ağlar oldu.
"İnsan gönlüdür gönül" dedi ve gönül gözüyle baktı insanlara. Bizlere aşkı vaad etti çünkü o bulmuştu ballar balını. Bütün hayatını Allah'ın ve Ehl-i Beyt'inin sevgisini, Hak yolunda olan insanları anlatarak, yaşayarak geçirdi.
Ama bu iş gönül işiydi. Gönlünü fitne ile karartmış hiç kimseye bu asil davada onun yanında yer almak nasip olmadı.
Ne atılan iftiralar ne yalan sebepten açılan davalar vazgeçirdi onu yolundan. Neden vazgeçsin ki zaten? Soruyorum sizlere hak yolunda savaş veren insan vazgeçer mi hiç? Biz bunun örneklerini yazdığı kitaplarda Ehl-i Beyt'in hayatında görmedik mi?
Keza Atatürk'ün hayatında şahit olmadık mı? İşte bu asrın Hoca Atatürk'üne de aynı haksızlıkların yapılması sadece vatana hizmet eden kahramanların karşısında millete, dine, devlete düşman kimselerin her devirde bulunduğunun bir kanıtıdır.
Ölüm ona son değil aksine ebedi sürecek huzurun, muhabbetin bir başlangıcı.
Fakat onu hala anlayamamış olmak eserlerinden, yetiştirdiği kadrosundan, ömrüne sığdırdığı yüzlerce hatta binlerce konuşmasından faydalanamıyor olmak korkarım ki bu milletin sonu olacak.
Şimdi o dava adamı, gönül adamı hayatı boyunca her haline nüfuz eden muhabbetin kaynağına kavuştu. Fâtıma'sına, Ali'sine, Hasan'ına, Hüseyin'ine kavuştu.
O, bu hayatta onların davasına dört elle sarıldı, toprağa verilirken ise İmam Hüseyin örtüsüyle onu sardı sarmaladı. Biz ise kıymetini bilememiş bir millet olarak öyle bir çukura düştük ki...
Rabbim bu millete rıhletinden sonra da olsa artık onu anlamayı, eserlerine, kadrosuna sahip çıkmayı nasip etsin. Aksi takdirde vay halimize!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem / diğer yazıları
- Dr. Yasemin Köker: Paylaşmak güzeldir / 03.02.2025
- Nurcan Karakaya: Sene 2040 / 19.12.2024
- İlyas Güneştekin: İsrail’in önündeki bir engel daha kalktı / 13.12.2024
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Nurcan Karakaya: Sene 2040 / 19.12.2024
- İlyas Güneştekin: İsrail’in önündeki bir engel daha kalktı / 13.12.2024
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022