24 Haziran 2018 seçimleri ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin rejiminin değiştirildiğini, tek adama bağlı rejime geçildiğini, bundan sonraki süreçte ülkemiz ve milletimizin ateş hattında olduğunu belirterek başlamak gerek. Seçimde sandığa giden millet, maalesef bu seçimin Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu devletin rejiminin değiştirildiğinin bir kabulü olacak nitelikte olduğunun farkında değildi.
Peki seçmen ne düşünüyordu sandığa
giderken?
Ekonomi, istikrar, güneydoğuya ilişkin süreç gibi parametreler vardı kafalarda. Yani devletimizin güncel olan problemlerini çözecek kişiyi aradı seçmen kısaca...
Yapılan köklü değişikliklerin kimsenin farkında olmadığının altını tekrar çizerek, iktidar bloğu ile muhalefetin beraber bizi bu sonuca taşıdığını belirtelim.
Bu konuyu bir kenara bırakacak olursak başka bir gerçeğe dikkat çekmemiz gerekir ki o da milletin çözüm beklediği konuların başında gelen ekonominin düzeltileceği yalanıdır. Seçimde cumhurbaşkanlığını başka bir aday kazansaydı veya parlamentonun dengesi şu an olduğundan farklı olsaydı da sonucun değişmeyeceğini belirtelim.
Meclis'teki veya Cumhurbaşkanı ve altındaki mevcut kadroların içerisinde bunu çözebilecek bir fikir sahibi yoktur. Ayrıca bilmem fark ettiniz mi bunu çözeceğini iddia eden de yok. Öyle veya böyle yıl sonu geldiğinde doların bugünkü haline özlemle bakıyor olacağız.
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete...
Peki başka bir soru o zaman? Bu noktaya gelince ne olacak? Dolar yakın gelecekte 7 lirayı gördüğü zaman millet ne yapacak? Daha güzel soru: O zaman geldiğinde mevcut siyasiler ne yapacak? İktidar kanadı işi batırdığının farkında, muhalefetin ekonomiye ilişkin tek planı "bizden önce mahvetmişler toparlamak ne mümkün" temalı demeçler vermek.
"İsrafı keseceğiz, gençlerin önünü açacağız, tarıma destek vereceğiz..."
Tamam da bunu nasıl yapacaksınız? Hiçbiri çıkıp bunu anlatmadı. Neden? Çünkü hiçbirinin elle tutulur bir projesi yok.
Hele ki iktidara sallamaktan başka hiçbir şey yapmayan, CHP içinden 6 aday gösterip 2 tanesini vekil çıkaran SP bu işin zirvesidir. Sahi sayın Kılıçdaroğlu SP'ye veya DP'ye olan bu aşkını nasıl açıklayacak? Hadi İyi Parti'yi anladık. Onların oyu var. Peki bu iki partiyi alırken BTP kadrolarını oyalayıp sonunda kendi tekliflerini geri çekmelerinin sebebi nedir?
Bugün özellikle ekonomi konusunda iktidar ve muhalefetin toplamı sıfıra sıfır elde var sıfırdır. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, parlamentoda AKP ve MHP ittifakının güçlü olması gerçekleri sabit kalsa da, onların yerine muhalefetin kadroları gelse de fark etmez!
Bu millet kalıcı çözüm olan, ortaya bir tez, bir pratik sunan ve dünyadaki birçok önemli devletin iç ve dış ekonomi politikalarında uygulama bulan Milli Ekonomi Modeli'ne ve onun sahibi olan Prof. Dr. Haydar Baş'a "evet" demediği sürece fark etmez.
Şu an olduğumuz durumdan kurtulabilmek için projeye ve pratiğe değil de; isme, zihniyete, makama, torpile, boş vaatlere, bağırıp çağırmaya, laikçilik oynamaya vs. yalanlara bakacak ve bunların peşinden gidecek olursak, ekonominin başına kim gelirse gelsin sonuç fark etmez.
Bitirmeden önemle vurgulamamız gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık ideolojik veya psikolojik eğilimler ile oy verilecek bir ülke değildir. Millet kurtulmak istiyorsa, o zaman çözümü olan Mustafa Kemal Atatürk'ün etrafında birleştiği gibi, bugün çözümü olan Haydar Baş'ın etrafında birleşip O'nun çözümü ile bu savaştan alnı temiz bir şekilde çıkmalıdır. Solcu, dinci, laik, Kürt, Laz, Çerkez, Sünni, Alevi vs. kümeler içerisinde bulunmak artık önemini yitirmiş olup, bu devletin bir üyesi olan herkes ortak bir kesişim, yani çözümü olan ile ilerlemek zorundadır.
Peki seçmen ne düşünüyordu sandığa
giderken?
Ekonomi, istikrar, güneydoğuya ilişkin süreç gibi parametreler vardı kafalarda. Yani devletimizin güncel olan problemlerini çözecek kişiyi aradı seçmen kısaca...
Yapılan köklü değişikliklerin kimsenin farkında olmadığının altını tekrar çizerek, iktidar bloğu ile muhalefetin beraber bizi bu sonuca taşıdığını belirtelim.
Bu konuyu bir kenara bırakacak olursak başka bir gerçeğe dikkat çekmemiz gerekir ki o da milletin çözüm beklediği konuların başında gelen ekonominin düzeltileceği yalanıdır. Seçimde cumhurbaşkanlığını başka bir aday kazansaydı veya parlamentonun dengesi şu an olduğundan farklı olsaydı da sonucun değişmeyeceğini belirtelim.
Meclis'teki veya Cumhurbaşkanı ve altındaki mevcut kadroların içerisinde bunu çözebilecek bir fikir sahibi yoktur. Ayrıca bilmem fark ettiniz mi bunu çözeceğini iddia eden de yok. Öyle veya böyle yıl sonu geldiğinde doların bugünkü haline özlemle bakıyor olacağız.
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete...
Peki başka bir soru o zaman? Bu noktaya gelince ne olacak? Dolar yakın gelecekte 7 lirayı gördüğü zaman millet ne yapacak? Daha güzel soru: O zaman geldiğinde mevcut siyasiler ne yapacak? İktidar kanadı işi batırdığının farkında, muhalefetin ekonomiye ilişkin tek planı "bizden önce mahvetmişler toparlamak ne mümkün" temalı demeçler vermek.
"İsrafı keseceğiz, gençlerin önünü açacağız, tarıma destek vereceğiz..."
Tamam da bunu nasıl yapacaksınız? Hiçbiri çıkıp bunu anlatmadı. Neden? Çünkü hiçbirinin elle tutulur bir projesi yok.
Hele ki iktidara sallamaktan başka hiçbir şey yapmayan, CHP içinden 6 aday gösterip 2 tanesini vekil çıkaran SP bu işin zirvesidir. Sahi sayın Kılıçdaroğlu SP'ye veya DP'ye olan bu aşkını nasıl açıklayacak? Hadi İyi Parti'yi anladık. Onların oyu var. Peki bu iki partiyi alırken BTP kadrolarını oyalayıp sonunda kendi tekliflerini geri çekmelerinin sebebi nedir?
Bugün özellikle ekonomi konusunda iktidar ve muhalefetin toplamı sıfıra sıfır elde var sıfırdır. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, parlamentoda AKP ve MHP ittifakının güçlü olması gerçekleri sabit kalsa da, onların yerine muhalefetin kadroları gelse de fark etmez!
Bu millet kalıcı çözüm olan, ortaya bir tez, bir pratik sunan ve dünyadaki birçok önemli devletin iç ve dış ekonomi politikalarında uygulama bulan Milli Ekonomi Modeli'ne ve onun sahibi olan Prof. Dr. Haydar Baş'a "evet" demediği sürece fark etmez.
Şu an olduğumuz durumdan kurtulabilmek için projeye ve pratiğe değil de; isme, zihniyete, makama, torpile, boş vaatlere, bağırıp çağırmaya, laikçilik oynamaya vs. yalanlara bakacak ve bunların peşinden gidecek olursak, ekonominin başına kim gelirse gelsin sonuç fark etmez.
Bitirmeden önemle vurgulamamız gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık ideolojik veya psikolojik eğilimler ile oy verilecek bir ülke değildir. Millet kurtulmak istiyorsa, o zaman çözümü olan Mustafa Kemal Atatürk'ün etrafında birleştiği gibi, bugün çözümü olan Haydar Baş'ın etrafında birleşip O'nun çözümü ile bu savaştan alnı temiz bir şekilde çıkmalıdır. Solcu, dinci, laik, Kürt, Laz, Çerkez, Sünni, Alevi vs. kümeler içerisinde bulunmak artık önemini yitirmiş olup, bu devletin bir üyesi olan herkes ortak bir kesişim, yani çözümü olan ile ilerlemek zorundadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018