J. A. Schumpeter, Batı iktisat geleneğinin VIII. ve XIII. yüzyıllar arasında 500 yıl "The Great Gap (Büyük Boşluk)" ve entellektüel bir atâlet yaşadığına dikkat çekiyor (J. A. Schumpeter, History of Economic Analysis, s.73-74, London, 1961).
Ancak, Batı dünyasında yüzyıllar süren tatbikî ve nazarî gelişmeler, kapitalizm ve onun bir varyantı olan sosyalist iktisat teorileriyle sonuçlanıyor. Yüzyıllar boyunca Batı, tüm dünyayı bu yolla sömürüyor.
Türk-İslam âlemine gelince; iktisadî eksenli zihni uyuşukluk, atalet ve boşluk, 2005 yılına gelinceye dek, Batı'nınkinden çok daha büyük, çok daha kronik ve 14 asırlık bir süreçtir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 2005 yılında uluslararası bir kongreyle dünyanın önüne Milli Ekonomi Modeli'ni koyarak, bu büyük boşluğu dolduruyor, yepyeni bir iktisadî çığır açıyor.
14 tane uluslararası kongreye konu olan model, dünya bilim adamlarının rağbetine mazhar oluyor, sömürülen dünyanın 4 milyar nüfusluk kesiminde uygulamaya geçiyor.
Bu bağlamda Gazi M. Kemal Atatürk'ün, henüz Lozan'ın imzalanmadığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı süreçte 17 Şubat-4 Mart 1923'te İzmir'de I. Milli İktisad Kongresi'ni toplaması, büyük bir basiret ve farklı bir nasiptir.
Prof. Dr. Baş'ın 14 kongreye konu olan Milli Ekonomi Modeli ise, medeniyetimizin 14 asırlık iktisadî ataletinin ortadan kaldırılması ve İzmir İktisad kongresindeki umudun ve ruhun model olarak ortaya çıkmasıdır.
Bu büyük ufka ve modele bigane kalmak ve ona karşı kronik aymazlık içinde olmak, ağır bir aydın ihanetidir.
Türkiye'deki kimi aydın takımı ve ilim erbabı ise henüz üzerindeki zihni uyuşukluğu ve kronik aymazlığı atabilmiş değildir. Bu çok ağır bir aydın ihanetidir; çünkü?
Türk-islam medeniyetinde el-Hisbe, el-Harac, el-Emval, el-Kesb, en-Nukûd geleneği bağlamındaki risaleler, hadis ve tefsir kaynaklarının ticaret ve bey' babları ve şerhlerindeki iktisada dair kırık-dökük bilgiler dışında kuşatıcı bir İktisad sistemine ve köklü literatüre rastlamak mümkün değildir.
Son dönem iktisadiyat düşünce fırtınaları ise İslam sosyalizmi, İslam kapitalizmi ve mütesettir tefeciliğin ötesine geçmemiştir.
Daha vahim olanı, himayesi altındaki ülkelerle birlikte 24.000.000 km2'ye hükmeden koca Osmanlı başta olmak üzere birçok imparatorluk boy veren 15 asırlık Türk-İslam geleneğinde, geniş çaplı hiçbir iktisad kongresi ve ilmi gayret söz konusu değildir.
Ebussud'lardan İbn Kemal'lere kadar koca kafalar, faize kılıf uydurup saltanatlarına gelir temin etme fetvaları uydurmaktan başka iş görmemişlerdir.
Osmanlı'yı çökertip batıran, bu kronik ulema-aydın ihaneti, Muaviye'den tevarüs kanlı saltanat ve faizciliğe teslimiyet olmuştur.
Söz Muaviye'ye gelmişken; Müslümanların tarihinde ilk eli kanlı saltanatçı, ilk faizci ve meşru halifeye karşı darbe girişimi için Hristiyan Bizans'la anlaşma yapıp haraç verenin Muaviye olduğunu hatırlamakta fayda vardır (Muvattâ, Büyû' 33 /634; Nesâî, Büyû' 47/ 279; İbn Mâce, Sünnet, 2; Mesudî, Muruc, 1/329; C. Avcı, İslam Bizans İlişkileri, s.60-65, TTK Yay., Ankara 2015).
Osmanlı ise, sadece Muaviye saltanatına ve kardeş katline değil; tam bir faiz batağına batmıştır.
1854-1874 yılları arasında alınan 238 milyon 773 bin 272 Altın Osmanlı lirasına karşılık, 111 milyon 653 bin 052 Altın Osmanlı lira faiz ödeniyor (Doç. Dr. N. Dikmen, Osmanlı Dış Borçlarının Ekonomik ve Siyasi Sonuçları, s. 143-144, KTÜ İİBD, c. 19, Eylül 2005 sy. 19).
Bu batak devrin başlangıcında 2 milyon 800 bin İngiliz lirası harcanarak Dolmabahçe Sarayı yapılıyor (Doç. Dr. N. Dikmen, agm., s 139-140, KTÜ İİBD, c. 19, Eylül 2005 sy. 19).
II. Abdulhamid dönemi (1876 ? 1909) ise, Osmanlı'nın Duyun-u Umumiye'ye teslim olduğu devirdir. Düyun-u Umumiye İdaresi, İngiliz, İtalyan, Alman, Fransız, Avusturyalı, Osmanlı ve Galata bankerleri temsilcisi olmak üzere 7 kişiden müteşekkildi (İ. H. Yeniay, Yeni Osmanlı Borçları Tarihi, s. 73-74. İÜ. İktisat Fakültesi Yay., İstanbul 1964).
Düyun-u Umumiye, gelirlerin yüzde 35'ini kontrol eden ikinci bir maliye bakanlığına dönüşüyor (Bedri Gürsoy, 100. Yılında Düyun-u Umumiye İdaresi Üzerine Bir Değerlendirme, s. 26-27, Ord. Prof. Dr. Şükrü Baban'a Armağan, İÜ İktisat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1984).
II. Abdulhamid döneminde, Osmanlı lirası türünden, 97 milyon 390 bin 780 Altın OL borçlanılıyor; bütçe, 21 milyon 158 bin 331 Altın OL faiz ve maliyet yükleniyor.
- 14 milyon 529 bin 260 İngiliz lirası borçlanıyor, devlet 1 milyon 370 bin 803 İngiliz lirası faiz ve maliyet üstleniyor.
- 81 milyon 360 bin Mark borçlanıyor, maliye, 17 milyon 643 bin 600 Mark faiz ve maliyet ödüyor (İ. Hakkı Yeniay, Yeni Osmanlı Borçları Tarihi, s. 20-25, İÜ İktisad Fak. Yay, İstanbul).
Gerçekten adam olan bir aydın veya nasipli bir alim yahut samimi bir vatan evladı, sadece bu tabloyu görerek Atatürk'ün büyüklüğünü idrak eder, Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne can simidi gibi sarılarak kurtulur, şahlanır.
Ancak, Batı dünyasında yüzyıllar süren tatbikî ve nazarî gelişmeler, kapitalizm ve onun bir varyantı olan sosyalist iktisat teorileriyle sonuçlanıyor. Yüzyıllar boyunca Batı, tüm dünyayı bu yolla sömürüyor.
Türk-İslam âlemine gelince; iktisadî eksenli zihni uyuşukluk, atalet ve boşluk, 2005 yılına gelinceye dek, Batı'nınkinden çok daha büyük, çok daha kronik ve 14 asırlık bir süreçtir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 2005 yılında uluslararası bir kongreyle dünyanın önüne Milli Ekonomi Modeli'ni koyarak, bu büyük boşluğu dolduruyor, yepyeni bir iktisadî çığır açıyor.
14 tane uluslararası kongreye konu olan model, dünya bilim adamlarının rağbetine mazhar oluyor, sömürülen dünyanın 4 milyar nüfusluk kesiminde uygulamaya geçiyor.
Bu bağlamda Gazi M. Kemal Atatürk'ün, henüz Lozan'ın imzalanmadığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı süreçte 17 Şubat-4 Mart 1923'te İzmir'de I. Milli İktisad Kongresi'ni toplaması, büyük bir basiret ve farklı bir nasiptir.
Prof. Dr. Baş'ın 14 kongreye konu olan Milli Ekonomi Modeli ise, medeniyetimizin 14 asırlık iktisadî ataletinin ortadan kaldırılması ve İzmir İktisad kongresindeki umudun ve ruhun model olarak ortaya çıkmasıdır.
Bu büyük ufka ve modele bigane kalmak ve ona karşı kronik aymazlık içinde olmak, ağır bir aydın ihanetidir.
Türkiye'deki kimi aydın takımı ve ilim erbabı ise henüz üzerindeki zihni uyuşukluğu ve kronik aymazlığı atabilmiş değildir. Bu çok ağır bir aydın ihanetidir; çünkü?
Türk-islam medeniyetinde el-Hisbe, el-Harac, el-Emval, el-Kesb, en-Nukûd geleneği bağlamındaki risaleler, hadis ve tefsir kaynaklarının ticaret ve bey' babları ve şerhlerindeki iktisada dair kırık-dökük bilgiler dışında kuşatıcı bir İktisad sistemine ve köklü literatüre rastlamak mümkün değildir.
Son dönem iktisadiyat düşünce fırtınaları ise İslam sosyalizmi, İslam kapitalizmi ve mütesettir tefeciliğin ötesine geçmemiştir.
Daha vahim olanı, himayesi altındaki ülkelerle birlikte 24.000.000 km2'ye hükmeden koca Osmanlı başta olmak üzere birçok imparatorluk boy veren 15 asırlık Türk-İslam geleneğinde, geniş çaplı hiçbir iktisad kongresi ve ilmi gayret söz konusu değildir.
Ebussud'lardan İbn Kemal'lere kadar koca kafalar, faize kılıf uydurup saltanatlarına gelir temin etme fetvaları uydurmaktan başka iş görmemişlerdir.
Osmanlı'yı çökertip batıran, bu kronik ulema-aydın ihaneti, Muaviye'den tevarüs kanlı saltanat ve faizciliğe teslimiyet olmuştur.
Söz Muaviye'ye gelmişken; Müslümanların tarihinde ilk eli kanlı saltanatçı, ilk faizci ve meşru halifeye karşı darbe girişimi için Hristiyan Bizans'la anlaşma yapıp haraç verenin Muaviye olduğunu hatırlamakta fayda vardır (Muvattâ, Büyû' 33 /634; Nesâî, Büyû' 47/ 279; İbn Mâce, Sünnet, 2; Mesudî, Muruc, 1/329; C. Avcı, İslam Bizans İlişkileri, s.60-65, TTK Yay., Ankara 2015).
Osmanlı ise, sadece Muaviye saltanatına ve kardeş katline değil; tam bir faiz batağına batmıştır.
1854-1874 yılları arasında alınan 238 milyon 773 bin 272 Altın Osmanlı lirasına karşılık, 111 milyon 653 bin 052 Altın Osmanlı lira faiz ödeniyor (Doç. Dr. N. Dikmen, Osmanlı Dış Borçlarının Ekonomik ve Siyasi Sonuçları, s. 143-144, KTÜ İİBD, c. 19, Eylül 2005 sy. 19).
Bu batak devrin başlangıcında 2 milyon 800 bin İngiliz lirası harcanarak Dolmabahçe Sarayı yapılıyor (Doç. Dr. N. Dikmen, agm., s 139-140, KTÜ İİBD, c. 19, Eylül 2005 sy. 19).
II. Abdulhamid dönemi (1876 ? 1909) ise, Osmanlı'nın Duyun-u Umumiye'ye teslim olduğu devirdir. Düyun-u Umumiye İdaresi, İngiliz, İtalyan, Alman, Fransız, Avusturyalı, Osmanlı ve Galata bankerleri temsilcisi olmak üzere 7 kişiden müteşekkildi (İ. H. Yeniay, Yeni Osmanlı Borçları Tarihi, s. 73-74. İÜ. İktisat Fakültesi Yay., İstanbul 1964).
Düyun-u Umumiye, gelirlerin yüzde 35'ini kontrol eden ikinci bir maliye bakanlığına dönüşüyor (Bedri Gürsoy, 100. Yılında Düyun-u Umumiye İdaresi Üzerine Bir Değerlendirme, s. 26-27, Ord. Prof. Dr. Şükrü Baban'a Armağan, İÜ İktisat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1984).
II. Abdulhamid döneminde, Osmanlı lirası türünden, 97 milyon 390 bin 780 Altın OL borçlanılıyor; bütçe, 21 milyon 158 bin 331 Altın OL faiz ve maliyet yükleniyor.
- 14 milyon 529 bin 260 İngiliz lirası borçlanıyor, devlet 1 milyon 370 bin 803 İngiliz lirası faiz ve maliyet üstleniyor.
- 81 milyon 360 bin Mark borçlanıyor, maliye, 17 milyon 643 bin 600 Mark faiz ve maliyet ödüyor (İ. Hakkı Yeniay, Yeni Osmanlı Borçları Tarihi, s. 20-25, İÜ İktisad Fak. Yay, İstanbul).
Gerçekten adam olan bir aydın veya nasipli bir alim yahut samimi bir vatan evladı, sadece bu tabloyu görerek Atatürk'ün büyüklüğünü idrak eder, Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne can simidi gibi sarılarak kurtulur, şahlanır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019