Hepimiz bir şikayet içerisindeyiz. Üstelik tek şeyden de değil. Hemen hemen hayatın her alanından illaki bir veya birkaç şikayetimiz var. Gelirden şikayetçiyiz, giderden şikayetçiyiz, eşimizden, evimizden, evlatlarımızdan, komşularımızdan, yaşadığımız ilden, ülkeden, yöneticilerden vs. hep şikayet ediyoruz.
Bu şikayetlerin hemen hepsinde de haklılık paylarımız var. Ama şikayet sorunlarımızı çözmüyor.
Hani meşhur bir söz var; "Karanlığa küfredeceğine kalk bir mum da sen yak" diye. Sen hiç mum yaktın mı? Kendin için, evlatların için, eşin, işin, komşun, ülken, devletin için hiçbir mum yaktın mı?
Gidişatı beğenmiyorsun ama sıkışınca 'buna da şükür' diyorsun. İşini beğenmiyorsun ama 'ne yapalım ekmek davası katlanacağız' diyorsun. Toplumun gidişatını beğenmiyorsun ama 'ben mi düzelteceğim' diyorsun. Saygısızlıktan, sevgisizlikten şikayet ediyorsun ama en yakınlarındakine bile saygıyı, sevgiyi göstermeyi ihmal ediyorsun.
Ve şunu çok iyi biliyorsun (!) yaptıklarımdan, söylediklerimden, verdiğim desteklerden, tuttuğum yoldan, arkadaşlarımdan ötürü hesaba çekileceğim.
Biliyorsun da hala neden farklı kulvarlarda kendini helak ediyorsun. Oysa inandığını iddia ettiğin Hz. Muhammed (s.a.a) bu günlerin geleceğini haber bile vermişti. Kurtuluş yolunu da göstermişti.
Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: "Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce hayırlı ameller işlemede acele edin. O fitne geldi mi kişi, mümin olarak sabaha erer de kafir olarak akşama girer. Mümin olarak akşama erer de kafir olarak sabaha ulaşır; dinini basit bir dünya menfaatine satar."
Resulullah (s.a.a); "Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman, haliniz ne olur?" diye sormuştu.
(Yanındakiler hayretle): "Ey Allah'ın Resulü, yani böyle bir hal mi gelecek?" dediler. "Evet, hatta daha beteri!" buyurdu ve devam etti:
"Emr-i bi'l-ma'ruf'ta (iyiliği emretmek) bulunmadığınız, nehy-i anil-münker (kötülükten men etmek) yapmadığınız vakit haliniz ne olur?" diye sordu.
(Yanındakiler hayretle): "Yani bu olacak mı?" dediler. "Evet, hatta daha beteri!" buyurdular ve sormaya devam ettiler:
"Münkeri (kötülüğü) emredip, ma'ruf'u (iyiliği) yasakladığınız zaman haliniz ne olur?
(Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek): "Ey Allah'ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?" dediler. "Evet, hatta daha beteri!" buyurdular ve devam ettiler:
"Ma'rufu münker, münkeri de maruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?"
(Yanındaki Ashab): "Ey Allah'ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?" diye sordular. "Evet, olacak!" buyurdular."
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun!" (Tövbe 119)
Kim o, doğrular?
Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdu ki; "Ben, sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah'ın Kitab'ı ve benim itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi, Kevser Havuzu üzerinde bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar."
Sevgili Peygamberimiz, Muaz b. Cebel'e yaptığı nasihat aslında hepimize tek tek yapılmıştır.
"Ey Muaz! Sana, Allah'tan korkmanı, doğru sözlü olmanı, ahde vefa etmeni, emaneti eda etmeni, hıyaneti terk etmeni, yetime merhamet etmeni, komşuları korumanı, öfkene hâkim olmanı, yumuşak sözlü olmanı, Ahireti sevmeni, hesaptan endişe etmeni, kasr-ı (kısa) emel sahibi olmanı, amelini güzel yapmanı tavsiye ederim.
Bir Müslüman'a sövmekten, yalancıyı tasdik etmekten, doğru söyleyeni yalanlamaktan, adil imama asi olmaktan, yeryüzünde fesat çıkarmaktan seni men ederim.
Ya Muaz! Her ağaç ve taşın yanında Allah'ı an. Her günahın ardından (gizli olanın ardından gizli, açık olanın ardından açık) tövbe et." buyurdu.
Bu şikayetlerin hemen hepsinde de haklılık paylarımız var. Ama şikayet sorunlarımızı çözmüyor.
Hani meşhur bir söz var; "Karanlığa küfredeceğine kalk bir mum da sen yak" diye. Sen hiç mum yaktın mı? Kendin için, evlatların için, eşin, işin, komşun, ülken, devletin için hiçbir mum yaktın mı?
Gidişatı beğenmiyorsun ama sıkışınca 'buna da şükür' diyorsun. İşini beğenmiyorsun ama 'ne yapalım ekmek davası katlanacağız' diyorsun. Toplumun gidişatını beğenmiyorsun ama 'ben mi düzelteceğim' diyorsun. Saygısızlıktan, sevgisizlikten şikayet ediyorsun ama en yakınlarındakine bile saygıyı, sevgiyi göstermeyi ihmal ediyorsun.
Ve şunu çok iyi biliyorsun (!) yaptıklarımdan, söylediklerimden, verdiğim desteklerden, tuttuğum yoldan, arkadaşlarımdan ötürü hesaba çekileceğim.
Biliyorsun da hala neden farklı kulvarlarda kendini helak ediyorsun. Oysa inandığını iddia ettiğin Hz. Muhammed (s.a.a) bu günlerin geleceğini haber bile vermişti. Kurtuluş yolunu da göstermişti.
Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: "Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce hayırlı ameller işlemede acele edin. O fitne geldi mi kişi, mümin olarak sabaha erer de kafir olarak akşama girer. Mümin olarak akşama erer de kafir olarak sabaha ulaşır; dinini basit bir dünya menfaatine satar."
Resulullah (s.a.a); "Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman, haliniz ne olur?" diye sormuştu.
(Yanındakiler hayretle): "Ey Allah'ın Resulü, yani böyle bir hal mi gelecek?" dediler. "Evet, hatta daha beteri!" buyurdu ve devam etti:
"Emr-i bi'l-ma'ruf'ta (iyiliği emretmek) bulunmadığınız, nehy-i anil-münker (kötülükten men etmek) yapmadığınız vakit haliniz ne olur?" diye sordu.
(Yanındakiler hayretle): "Yani bu olacak mı?" dediler. "Evet, hatta daha beteri!" buyurdular ve sormaya devam ettiler:
"Münkeri (kötülüğü) emredip, ma'ruf'u (iyiliği) yasakladığınız zaman haliniz ne olur?
(Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek): "Ey Allah'ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?" dediler. "Evet, hatta daha beteri!" buyurdular ve devam ettiler:
"Ma'rufu münker, münkeri de maruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?"
(Yanındaki Ashab): "Ey Allah'ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?" diye sordular. "Evet, olacak!" buyurdular."
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun!" (Tövbe 119)
Kim o, doğrular?
Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdu ki; "Ben, sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah'ın Kitab'ı ve benim itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi, Kevser Havuzu üzerinde bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar."
Sevgili Peygamberimiz, Muaz b. Cebel'e yaptığı nasihat aslında hepimize tek tek yapılmıştır.
"Ey Muaz! Sana, Allah'tan korkmanı, doğru sözlü olmanı, ahde vefa etmeni, emaneti eda etmeni, hıyaneti terk etmeni, yetime merhamet etmeni, komşuları korumanı, öfkene hâkim olmanı, yumuşak sözlü olmanı, Ahireti sevmeni, hesaptan endişe etmeni, kasr-ı (kısa) emel sahibi olmanı, amelini güzel yapmanı tavsiye ederim.
Bir Müslüman'a sövmekten, yalancıyı tasdik etmekten, doğru söyleyeni yalanlamaktan, adil imama asi olmaktan, yeryüzünde fesat çıkarmaktan seni men ederim.
Ya Muaz! Her ağaç ve taşın yanında Allah'ı an. Her günahın ardından (gizli olanın ardından gizli, açık olanın ardından açık) tövbe et." buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025