Erken seçime hazırlık turları başlıyor

Evet, bir hafta geçti. Meydanların gazı alındı. Birbirlerinin de gazını aldılar ve yola nasıl devam ederiz, arayışlarına girdiler. Namus ve şerefi üzerine tarafsızlık yemini ettikten sonra seçim öncesi bizzat taraf olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bile 3 gün sonra kameralar karşısına çıkıp, dün, demediğini bırakmadığı siyasi partilere bugün, bir an önce hükümet kurulması gerektiğini vurguladıktan sonra, "Asla, kimse, hangi siyasi olursa olsun, 'ben' deme hakkına sahip değildir. 'Biz', demek zorundayız" çağrısı yaptı.Sayın Erdoğan, 'ben' diyen, egolarına mahkum olan, hükümet kurmaktan kaçanları ise tarih ve milletimiz ile tehdit ederek, bu kişi ve anlayışların, "ne tarihe, ne de milletimize hesap veremeyeceklerini" belirtti.Konu hesap olunca tabii ki bugünden önce dünün hesabının çıkartılması ve de verilmesi lazım. İlk önce Sayın Erdoğan'ın kalın başlıklar altında tarihe ve milletimize şu soruların hesabını vermesi lazım:1- Gülen hareketi ne istedi de vermedin?2- BOP eş başkanı olarak ABD'nin Ortadoğu'da ve ülkemizde hangi isteğini geri çevirdin?3- AB ne istedi de yapmadın?4- İsrail ile sizin kadar yakınlaşan bir başka cumhuriyet hükümeti var mı?5- 17-25 Aralık süreci başta olmak üzere AKP'li vekil ve yetkililerle ilgili yüzlerce dosya ne olacak?Evet, bu kalın başlıkların cevabını tarih ve milletimiz merak ediyor.* * *Kenan Evren'in nimetlendirdiği 4 parti Meclis'e girdi. Birbirleriyle dirsek temasındalar. Ama meydanlardan korkuyorlar. Makam sıcak, koltuk çekici ama her parti devlet için, millet için siyaset yapmak yerine kendi ideolojilerini putlaştırdıkları için yan yana gelmeye de çekiniyorlar. Artı, putları barışsalar bile yarın meydanlarda darmadağın edilmekten korkuyorlar? Mesela AKP! CHP'ye 'dinsiz' dedi, 'çulsuz' dedi. MHP'ye 'kafatasçı' dedi, 'katil' dedi. HDP'ye 'terörist' dedi, 'bölücü' dedi. Benzer itham ve tahrikleri diğer partiler de birbirleri için kullandılar. AKP için kullanılan yolsuzluk, hırsızlık, baskı, despot, diktatörlük vs gibi ifadelerde ise bütünlük vardı. Yani siyasiler sözlükteki bütün argo ve aşağılayıcı kelimelerini çıkartıp, cümleler kurdular. Tabi seçim öncesi olduğu gibi seçim sonrası da unutulan milletimizdi. Farzedelim ki, partiler ithamlarının, suçlamalarının üzerine soğuk su içtiler ve yola devam, dediler. Millete ne verecekler? Piyasada para yok. Gerçi kayıt dışı para akışı haberleri medyada ama çözüm mü? Ekonomi nasıl düzelecek? Devlet ve milletin borcu nasıl ödenecek? İşsizlik için ne gibi tedbirler alınacak? 17-25 Aralık ve 100 milyar Euro'luk iddiaların arkası bırakılacak mı?BOP ne olacak? Çözüm süreci, dedikleri bölünmeye giden yola deva mı edilecek? Tamam mı, denilecek? Devam veya tamam şıkkında bedeli kim ödeyecek? AB'yle kıyılan "Katolik nikâhı" ne olacak? Füze kalkanı, Patriot füzeleri, sayıları bilinmeyen NATO üsleri, Kıbrıs, işgal altındaki Ege adaları konusunda nasıl bir tutum sergilenecek?Başkanlık sistemi ve bu sistemin ilk ayağı olan "açılım süreci" rafa mı kalkacak? Yoksa aynen devam mı edilecek? Evet, bu gibi daha birçok hayati konunun cevabı verilmiyor, neden? Uygulayacak çözümleri olmadığı için verilecek cevapları da yok. Netice olarak başta Erdoğan olmak üzere Meclis'teki partiler erken seçim için maske takmış durumdalar. Yarın milletin karşısına malzeme olmamak ama malzeme üretmek için konuşuyor, çırpınıyorlar. Birbirlerine kafa kol çekmeye hazırlanıyorlar.