Uzun zamandan beri basın-yayın tarafından; Amerikalı, Avrupalı ve nihayet İngiltereli dostları tarafından şişirilen yeni siyasi hareket nihayet "start" aldı.
"Start" aldı almasına ama, kamuoyu, beklentileri konusunda aydınlanmak bir tarafa yine karanlıkta kaldı.
Ülkemizin içinde bulunduğu tabloyu izah etmeye gerek yok... Herkes fazlasıyla günümüz şartlarının ağırlığı altında eziliyor. Ayrıca, sosyal, siyasal ve ekonomik konularda dibe vurmuş vaziyet, kurumlar arası sürtüşme, milli birlik konusundaki kan kaybı ve bütün bunların yanında, ABD'nin, Avrupa'nın ülkemizi bölme, parçalama senaryoları, emperyalist ülkelerin global akımlarla ülkemizi sömürge haline getirmesi söz konusu.
İşte böyle bir vassatta millet, son bir ümit için çırpınıyor. Kurtuluşu için de, samimiyetinden ve duyduğu ihtiyaçtan olacak, öncelikle ümit olarak takdim edilen siyasilere prim veriyor.
Kemal Derviş, Türkiye'ye ilk getirildiğinde bayağı şişirilmiş, kurtarıcı olarak takdim edilmişti. O günlerde yapılan anketlerde sayın Derviş'e olan kamuoyu desteği, yüzde 20'lere kadar tırmanmıştı. Fakat Derviş'in başarılı olamayışı, balonun içini dolduramayışı, hem "basın ve yayının foyası"nı bir kez daha gözler önüne sermiş, hem de Derviş'in balonu patlamıştı. Kamuoyu desteğide yüzde 3'lere düşüş göstermişti.
Peki Erdoğan'ın partisinin geleceği nasıl görülüyor?
Erdoğan'ın en çok eleştirildiği konu "tutarsız olduğu" ve "geçmişteki Tayyip'in değişip değişmediği" şeklinde.
Aslında Tayyip Erdoğan değişmedi. Tayyip, dün ifade etmek istediklerini bugün daha açık bir lisanla seslendiriyor. Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlattığı diyalogları, daha açık bir şekilde ortaya koyuyor. Önümüzdeki günlerde, gizlemeyi yeğlemez de şayet Tayyip konuşmaya başlarsa; anlatmaya çalıştığım şablon daha iyi gözlenecektir.
Partinin kurucularının takdim günündeki manzaralar bazı ipuçları veriyor.
Parti tanıtımında, Yunanlı besteci Vangelis'in "Cennetin Keşfi" şarkısı tercih edilmişti.
Tayyip tarafından, Fransız yazar Voltaire'in sözü, ABD Başkanı Bill Clinton ve İngiltere Başkanı Tony Balir'in siyasi anlayışı örnek olarak gösterildi.
Tayyip'in ortaya koyduğu ölçülerle referansının Avrupa olduğunun altı çizildi.
Globalizme taraf olduklarını, Avrupa Birliği'ne ise evet dedikleri ifade edildi.
Sorulara cevap vermeyen Erdoğan, "Biz dilsiz değiliz. Zamanı gelince konuşacağı" demeyi de ihmal etmedi.
Ortaya konan bu tablo, var olan siyasilerden belki bir adım daha "Batıcı" olma gayretinden öte geçmeyecektir.
Cevap bekleyen sorular ise; "ülkenin içinde bulunduğu yangından nasıl kurtarılacağı"yla ilgilidir.
Ekonomi nasıl kurtulacak?
Para kaynakları nasıl oluşturulacak?
Kurumlar arası sürtüşme nasıl giderilecek?
Milletin ve ülkenin yediye ayrılması değil, bunların birliği nasıl temin edilecek?
Üretimdeki, sosyal konulardaki projeler neler olacak?
Bu konuda konuşmasını bekliyor kamuoyu Tayyip'in.
Tayyip Erdoğan'a tavsiyemiz ampulün etrafını çevreleyen balon patlamadan, bir an evvel "dilsiz" oyunundan vazgeçmesidir.
"Start" aldı almasına ama, kamuoyu, beklentileri konusunda aydınlanmak bir tarafa yine karanlıkta kaldı.
Ülkemizin içinde bulunduğu tabloyu izah etmeye gerek yok... Herkes fazlasıyla günümüz şartlarının ağırlığı altında eziliyor. Ayrıca, sosyal, siyasal ve ekonomik konularda dibe vurmuş vaziyet, kurumlar arası sürtüşme, milli birlik konusundaki kan kaybı ve bütün bunların yanında, ABD'nin, Avrupa'nın ülkemizi bölme, parçalama senaryoları, emperyalist ülkelerin global akımlarla ülkemizi sömürge haline getirmesi söz konusu.
İşte böyle bir vassatta millet, son bir ümit için çırpınıyor. Kurtuluşu için de, samimiyetinden ve duyduğu ihtiyaçtan olacak, öncelikle ümit olarak takdim edilen siyasilere prim veriyor.
Kemal Derviş, Türkiye'ye ilk getirildiğinde bayağı şişirilmiş, kurtarıcı olarak takdim edilmişti. O günlerde yapılan anketlerde sayın Derviş'e olan kamuoyu desteği, yüzde 20'lere kadar tırmanmıştı. Fakat Derviş'in başarılı olamayışı, balonun içini dolduramayışı, hem "basın ve yayının foyası"nı bir kez daha gözler önüne sermiş, hem de Derviş'in balonu patlamıştı. Kamuoyu desteğide yüzde 3'lere düşüş göstermişti.
Peki Erdoğan'ın partisinin geleceği nasıl görülüyor?
Erdoğan'ın en çok eleştirildiği konu "tutarsız olduğu" ve "geçmişteki Tayyip'in değişip değişmediği" şeklinde.
Aslında Tayyip Erdoğan değişmedi. Tayyip, dün ifade etmek istediklerini bugün daha açık bir lisanla seslendiriyor. Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlattığı diyalogları, daha açık bir şekilde ortaya koyuyor. Önümüzdeki günlerde, gizlemeyi yeğlemez de şayet Tayyip konuşmaya başlarsa; anlatmaya çalıştığım şablon daha iyi gözlenecektir.
Partinin kurucularının takdim günündeki manzaralar bazı ipuçları veriyor.
Parti tanıtımında, Yunanlı besteci Vangelis'in "Cennetin Keşfi" şarkısı tercih edilmişti.
Tayyip tarafından, Fransız yazar Voltaire'in sözü, ABD Başkanı Bill Clinton ve İngiltere Başkanı Tony Balir'in siyasi anlayışı örnek olarak gösterildi.
Tayyip'in ortaya koyduğu ölçülerle referansının Avrupa olduğunun altı çizildi.
Globalizme taraf olduklarını, Avrupa Birliği'ne ise evet dedikleri ifade edildi.
Sorulara cevap vermeyen Erdoğan, "Biz dilsiz değiliz. Zamanı gelince konuşacağı" demeyi de ihmal etmedi.
Ortaya konan bu tablo, var olan siyasilerden belki bir adım daha "Batıcı" olma gayretinden öte geçmeyecektir.
Cevap bekleyen sorular ise; "ülkenin içinde bulunduğu yangından nasıl kurtarılacağı"yla ilgilidir.
Ekonomi nasıl kurtulacak?
Para kaynakları nasıl oluşturulacak?
Kurumlar arası sürtüşme nasıl giderilecek?
Milletin ve ülkenin yediye ayrılması değil, bunların birliği nasıl temin edilecek?
Üretimdeki, sosyal konulardaki projeler neler olacak?
Bu konuda konuşmasını bekliyor kamuoyu Tayyip'in.
Tayyip Erdoğan'a tavsiyemiz ampulün etrafını çevreleyen balon patlamadan, bir an evvel "dilsiz" oyunundan vazgeçmesidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Yeraltı zenginliklerimiz için millî mücadele zamanıdır / 23.02.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Yeraltı zenginliklerimiz için millî mücadele zamanıdır / 23.02.2025