En büyük meşru örgüt; devlet

Uzun Adam, avukatı vasıtasıyla Gazeteci Can Dündar hakkında; "Örgüt lideri olduğu izlenimi yaratmağa çalıştığını" belirterek şikâyetçi oldu ve Can Dündar hakkında soruşturma başlatıldı!Şikâyetine sebep; Can Dündar'ın 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması savcısı Celal Kara ile yaptığı, röportajı! Avukata göre Can Dündar,  röportajın içeriğinde Uzun Adam'ın "Örgüt lideri" olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyormuş!"Soruşturma davaya dönüştüğü takdirde Dündar, Cumhurbaşkanı'na hakaret ve iftira iddiasıyla toplamda 2 yıl 4 aydan 9 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak"mışşşş! Ölmüş eşeği, kurttan korkutacaklar! Can Dündar'ı bilmem ama ben çoook korktum! Hiçbir arşive falan bakmadan sırasıyla İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül hakkında, görevde oldukları süre içinde nelerin yazılıp çizildiğini, ne karikatürler ne fıkralar üretildiğini hatırlıyorum ve Turgut Özal'a kadar ki altı asker kökenli Cumhurbaşkanları hakkında çizilen karikatürleri, üretilen fıkraları hatırlayınca; bu memleketin asker evlatlarının sivillerden hele de "Yeni Türkiyeci, Yeni Osmanlıcı Sivil Diktatör" den çok çok demokrat olduklarını hatırlayıp nâdim olasım geliyor!Yıllardır yazdığım yerel ve yaygın basın organlarında, Hizmet Grubu A.Ş. ve Ceosu hakkındaki düşüncelerimi hiç saklamadım! Resmiyette; "Biz Hizmet Grubuyuz, asla cemaat değiliz" derlerken fiiliyatta, günümüz Nakşiliği' nin en açık temsilciliğini yapan bir cemaat olduklarını, sadece dünyevî kazanımlar için uğraş verdiklerini, başarılı olmak için nasıl rüşvetler dağıttıklarını; "Devletin kılcal damarlarına sirâyet edinceye kadar gerekirse on milyar harcayın, bir lira kazanmayın! Hakim satın alın, Savcı satın alın!" fetvâsına göre neler yaptıklarını; "Gerekirse ölüleri mezarlarından çıkarıp oy kullandırın!" talimatıyla sayısız ölü adına sahte oyların nasıl kullandırıldığını; ilk pilot hedef olarak belirlenen Emniyet içindeki kadrolaşmalarını, emniyet mensubu dostlarla sohbetlerimizden izleyerek biliyorduk!"Dinler Arası Diyalog" diyenlerin, "Medeniyetler Arası İttifak" diyenlerin günümüzde "İslâm Dünyasını Kuşatan Fitneler"in ve fitnecilerin başında geldiklerini biliyorduk! Sadece bilmekle de yetinmeyip sesimizin gücünün yettiği kadar anlatarak milleti uyarmaya çalışıyorduk!"Cemaat ne istedi de vermedik?" diye sitemle yapılan itiraflara rağmen, 12 yılda müsteşarından müstahdemine kadar bütün atamaların altında imzaları olmasına rağmen; "Aldatıldık! Bizi bu konuda uyaran da olmadı!" diye sahte sızlanmalara, Prof. Dr. Haydar BAŞ, AKP'nin kuruluş yıllarında bizzat Uzun Adam'la yaptıkları saatler süren sohbetlerini, Dinler Arası Diyalogcular ve Medeniyetler Arası İttifakçılar'a karşı dikkatli olmaları hususunda ısrarla uyardıklarını anlatıp; "Daha ne yapacaktık? Davul zurna mı çalacaktık?" diye sorduğunu duymazdan gelmeğe devam ediyorlar!Biz, yani Mütedeyyîn Müslüman II. Kuvay-ı Milliyeciler; Cihâd'ın zûlme ve zâlimlere karşı Allah rızası için girilen mücadeleler olduğunu, bilenlerdeniz!Cihâd-ı Asgar' ın, (Küçük savaş) "İslâm uğrunda silahla savaşmak" olduğunu; Cihâd-ı Ekber'in (Büyük Savaş); "Kendi kalbi içinde Allah emirlerini yerine getirebilmek maksadiyle dünyaya musallat olan benlikle, enâniyetle, kibirle, egoizmle, kişinin kendi nefsiyle yaptığı savaş" olduğunu bilen, Tevhîdin Merkezi olarak Ehl-i Beyt'i bilip yaşayan ve yaşatanlarız!Biz; Cihâd'ın zûlüm ve zâlimlere karşı mücâdele olduğunu, yetmiş iki kişilik aile efrâdı ile otuz bin kişilik Yezid ordusuna karşı duran İmam Hüseyn (a.s.)'den öğrenenleriz!Biz, yani Mütedeyyîn Müslüman Türkler, II. Kuvay-ı Milliyeciler; "Evet, doğru, bir ibadet Müslümanı değildim; ancak bir Cihat Müslümanı idim. Gerçek Müslümanlara saygı duydum, onlardan da saygı gördüm, destek gördüm." diyen Muhteşem Atatürk'le fikirdaşlıktan, ülküdaşlıktan, gönüldaşlıktan onur duyan gerçek mücahidleriz!Bu sebeple de; zalimin saldırdığı mazlum kim olursa olsun, onu savunmayı Cihâd biliriz!Bir ülkede kurulmuş meşrû en büyük örgüt, Devlet değil midir? Yönetim şekli ve sisteme göre bu en büyük örgütün başına; Hakan, Kaan, Sultan, Kral, Padişah, Şah, Emîr, Devlet Başkanı ve Cumhurbaşkanı denilmez mi?Bir ülkedeki en büyük örgütün başı da yaptığı hatalarından ve doğrularından sorumlu değil midir? Demokratik seçimle millet tarafından görevlendirilen bir Cumhurbaşkanı, eğer bütün partilere, örgütlere, STK'lara ve cemaatlere eşit mesafeli ve yakın davranmazsa suç işlemez mi?Kişi, yeminle Cumhurbaşkanlığı görevine başladığı andan itibaren mensûbu olduğu parti ile bütün ilişkileri kesilmez mi? Kesilmezse suç işler ve otomatikman "Suç Örgütü Başı" olur!Meselâ; bir Cumhurbaşkanı benim mensûb olduğum partime dil uzatırsa meşru müdafaa hakkım, mensûb olduğum partiyi savunma hakkım, dolayısıyla da saldırganın üslûbuyla mukabele hakkım doğmaz mı?Bu benim vicdâni, insânî, îmânî hakkımdır! Demokratik hakkımdır!Yakın geçmişte her Cuma; "Mağrûr olma Padişâhım, Sen'den büyük Allah var." diye bağırmadık mı? Dolayısıyla; "Mağrûr olma Uzun Adam! Sen'den büyük Allah var! Gazetecilik yapan, muhaliflik hakkını kullanan Can Dündar hakkındaki şikâyetini geri çek!" diyorum.Can Dündar'a da; Kardeşim! Fikren benzerliğimiz çok az olmasına rağmen, vicdânım gereği, muhatap olduğun bu zâlimâne uygulamada, sonuna kadar yanında olduğumu bil! Allah aşkına, araştırmacılığınla İleri Demokrat Sultan ve avânesinin ısrarla üzerini örtmeğe çalıştığı Milli Ekonomi Modeli 'ni ve Prof. Dr. Haydar BAŞ 'ı, gördüğün kadarıyla anlat! Korkma ki örgütler senden korksun ki, yollarımız bir kavşakta kesişsin! Mehmet Âkif 'in yüz sene önce yaptığı; "Ey dipdiri meyyît! İki el bir baş içindir./ Davransana! Eller de senin, baş da senindir!" uyarısını, hep beraber hayata geçirelim!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...