Türkiye'de elinizi nereye atsanız sorun var, çözüm sınırlı ya da yok.
Hükümetin icraatlarında,
Belediye hizmetlerinde,
Adliyelerde,
Sosyal hayatta,
Kültürel hayatta,
Eğitimde,
Askeriyede,
Ailede,
Ticarette,
Üretimde,
Tüketimde,
Köyde, kasabada, ilçede, şehirde,
Kendi iç âlemimizde…
Aslında hepsi birbiri ile bağlantılı olan bu sorunlar yumağını herkes kendi penceresinden tarif ediyor.
Sokak röportajları bu bakış açılarını görmek açısından çok anlamlı.
Mevcut iktidara oy verenler bile sorunları sınırlı bir eleştiri çerçevesinde izah ediyor artık.
Muhalefete oy verenlerin konuşmaları ise daha sert, daha yoğun eleştiriler içeriyor.
Hatta bu sebeple hapse düşenler bile var.
Aynı sert eleştirileri muhalefete yakın medyada da sık sık görüyoruz.
Ancak konu çözümü anlatmaya bir türlü gelmiyor.
Nadiren de olsa yukarıda saydığımız başlıklarda çözüm dile getirenler var.
Örneğin ekonomide kaosu çözmek için muhalefetin çözümü yolsuzlukları sıfırlamak, hortumları kesmek, üretimi artırmak vs. şeklinde.
Yolsuzluklar, adam kayırmacılık, rüşvet zincirleri, kamuda lüzumsuz harcamalar elbette sonlandırılmalı ama bunların toplamı Türkiye'nin GSYH'sının yüzde 1'i bile etmiyor.
Üretim yapmak elbette önemli ama Türkiye'nin üretim problemi mi var?
Tarımdan sanayiye her alanda istediğimizi üretecek hammaddeye, bilgiye, birikime, iş gücüne sahibiz.
Türkiye'de asıl problem tüketim.
Siz bakmayın "tüketim toplumu olduk" söylemlerine.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın çok güzel bir tespiti var.
Ülkenin yüzde 10'u her şeyin kaymağını yiyor, onların refahı sanki tüm toplumun refahı gibi lanse ediliyor.
Yüzde 10'luk kesim istediği her şeyi alma gücüne sahip.
Yolları dolduran arabalar da onların, kafeleri dolduran kitleler de onlar.
Kalan yüzde 90'ın tüketimini artırmaktır asıl önemli olan.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli eseri işte bu noktayı tane tane anlatıyor.
Tüketim ve üretim arasında olması gereken dengeyi bir yandan bilim adamlarının anlayacağı şekilde matematik formülleri ile, diğer yandan vatandaşın anlayacağı şekilde tane/kilo gibi hesaplarla ortaya koyuyor.
İşte Türkiye'nin en azından ekonomi anlamında aradığı çözümün anahtarı bu cümlelerde gizli.
Zaten ekonomik kalkınma beraberinde onlarca yüzlerce farklı sorunun çözümünü de beraberinde getirir.
Vaatlere, boş sözlere, gaz almak için uydurulan hikâyelere artık karnımız yok.
Ayakları yere basan projeleri olan siyasiler görmek istiyoruz.
Gerçek çözümü görmek istiyoruz.
- Yeni Osmanlı rüyası görenler! Uyanın sabah oldu / 18.11.2024
- Evlendirmek Allah’ın emri, farkında mısınız? / 11.11.2024
- Zehir tek damladır, kâse dolusu olmaz! / 04.11.2024
- Ne mutlu bize ki, hep doğru yolu gösteren bir önderimiz vardı / 28.10.2024
- Boş bardağı neyle doldurduk ki ne bekliyoruz! / 21.10.2024
- Kara kaş kara göz de önemli! / 14.10.2024
- En acil kelime: Çözüm / 07.10.2024
- Anadolu'daki cami tuvaletleri beka meselesidir! / 30.09.2024
- Atatürk’ün en büyük devrimi / 23.09.2024