Atatürk diyor ki;
"Bu ordu sultanın ordusu idi ve onun iradesini yerine getirir, yalnızca onu tanırdı. Bu ordu günde üç kez, "Padişahım çok yaşa!" diye bağırmak zorundaydı.
Biz bu orduyu kurarken, yalnızca bir tek amaç güttük.
Bu da, bu ordunun sultan ordusu değil, halk ordusu olması, ayrı ayrı şahısların değil, bütün halkın menfaatlerini savunmasıdır."
Demek ki ordu kimin ordusu imiş, milletin ordusu.
Kimden almış bu ilhamı, kurucu irade Mustafa Kemal Atatürk'ten almış.
Türk ordusunun başka hiçbir iradeden akıl ve ilham almaya ihtiyacı yoktur.
Asıl kendisine çeki düzen vermesi gereken kurum ordu değil, siyaset kurumunun ta kendisidir.
Ordunun yanlış veya hatalı davranışlarıyla Türkiye bugün bu bataklıkta değildir.
Bizzat siyasetin hataları yüzünden battıkça batan bir ülke haline geldik.
Bu arada Teğmenler hakkında açılan disiplin soruşturmasına konu olan suç unsurunun söz konusu okunan ant değil de, amirlere itaatsizlik olduğu ileri sürülüyor.
Biz salak mıyız?!
Bu kadar saçma bir gerekçe olabilir mi?
Bal gibi de yemin içeriği ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı yüzünden bütün bunlar.
Türkiye'de hemen her partiye mensup insanların ortak kanaati şu: "Teğmenleri bırakın, batakta olan ekonomiyi düzeltin."
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekası olan Teğmenlere tüm ülke sahip çıkmaktadır ve bu çok olumlu bir gelişmedir.
Bu Teğmenler uzaydan ışınlanarak yeryüzüne gelmiş yaratıklar değildir.
Bunlar bizlerin parıltılı evlatlarıdır ve hepsi de "Mustafa Kemal'in askerleridir.
Türkiye onlarla gurur duyuyor.
Yaptıkları hiçbir yasa dışı iş ve disipline aykırı bir eylem söz konusu değildir.
Bu konuyu kapatalım ve asgari ücretlilerle emeklilerin durumuna kafa yoralım bence.
Asgari ücretin CHP'ye göre 30, İYİ Parti'ye göre 28 bin TL olması gerekirmiş.
İki teklif de son derece saçma ve akıl dışıdır.
Yoksulluk sınırının 70 bin lira olduğunu bileceksin ve onun yarısı bile etmeyen bir ücreti, asgari ücretli için teklif edeceksin!
Tabi ki sizin gibi ufku dar ve çözümsüz siyasetçiler sayesinde iktidar ömrüne ömür katıyor.
Olması gereken asgari ücret en az 50 bin lira olmalıdır.
Bu rakam 65 bin de olabilir.
Bu kadar farkı kim ödeyecek ve bu paralar nereden bulunacak sorusuna en hakiki ve ilmi olarak yanıtı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" tezinde bulabilirsiniz.
Şayet bu tez iktidar olsaydı şu andan tüm bu tartışmalar yapılmayacak, asgari ücret 65 bin lira bile olsa yemin olsun enflasyon sorunu yaşanmayacaktı.
Çünkü bütün bunların hepsi mevcut iktisadi sistemin çöpe atıldıktan sonra "MEM" uygulamalarıyla mümkün olacaktı.
Elbette ki siz bugünkü sistem içerisinde bu rakamları veremezsiniz. Çünkü bu seviyelerdeki maaş farklarıyla işvereni bitirirsiniz. Ancak bahse konu "MEM" sistemi uygulandığında bu farkı işveren değil, devletin kendisi karşılayacak.
Borç alarak değil, vergi artırarak değil, geride kalan kurumlarını satarak hiç değil.
Peki, nasıl yapacaktı bütün bunları?
Bir kere bu model, sadece bir konuyu veya sektörü hesaba katarak ortaya konmuş bir sistem değildir.
Bu sistem ekonomiyi bütüncül olarak ele alan ve hiçbir açığı bulunmayan ilmi bir çalışmadır.
Faizi yüzde 50 yaparak piyasaları soğutacağınızı ve böylece enflasyonu düşüreceğinizi zannediyorsunuz ya, işte siz bu kafa ile MEM'i asla anlayamaz ve kavrayamazsınız.
Ben bunları Cumhuriyet ve Atatürk sevdalılarına yazıyorum.
Onların hata yapma lüksü yok!
- Teğmenlere güveniyorum, size asla! / 20.11.2024
- Emekli maaşı senin sabah kahvaltın / 19.11.2024
- Halk ‘Mansur Yavaş’ diyor / 18.11.2024
- Sağlık Bakanı istifa etmeli / 14.11.2024
- Milli olmayan partiler kapatılmalı / 13.11.2024
- İktidara kızıp, devlete ateş etme! / 12.11.2024
- TS küme düşecek / 11.11.2024
- Düzenbaz, sahtekâr Standard & Poor's / 07.11.2024
- Sağlık Bakanlığı delirmiş olmalı! / 06.11.2024