İmam Ali'nin oğlu, Hz. Ali'nin gözü ve bileği olan Celal Abbas (a.s).
İslam kahramanı, Ali'nin canı olan Celal Abbas (a.s).
Şecaat ve şehametle (Akıl ve zekâ ile beraber olan yiğitlik, kahramanlık. Cüret, bahadırlık, tez anlayışlı olmak) birlikte, zahiri güzellik de doruk noktasında olan Celal Abbas (a.s).
İmanı, güler yüzlülüğü, çekiciliği, merhametliliği, kerem ve güzel ahlaka sahip olması açısından babasının yolunu ve yöntemini takip eden Celal Abbas (a.s).
"Ben-i Haşim'in (Haşim oğullarının) nuru" olan Celal Abbas (a.s).
Allah yolunda zamanın İmamı Hz. Hüseyin (a.s) için her şeyini feda ederek o güneşi bir ay gibi takip eden, Kerbela'nın aslanı olan Celal Abbas (a.s).
Abbas (a.s)'ı görenler, şöyle diyorlar: "Abbas, güzel ve gösterişli idi. Büyük ve cüsseli biriydi, öyle ki ata bindiğinde ayakları yerde sürünüyordu.
Şecaat ve şehamet mektebinde yetişmiş, kahramanlık çeşmesinden su içmiş olan bir Kerbela ve Hüseyin kahramanı olan Abbas (a.s)'ın şanı, araştırmacılara göre Kerbela vakıasından önce de adı dillerdeydi.
Şöyle ki, Ebu'l-Fazl (a.s) Sıffîn savaşında İmam Ali (a.s)'ın kolu konumundaydı ki onun komutasında yapılan hamlede Muaviye ordusu tarafından engellenmiş olan su, tekrar İslam ordusuna kazandırılmıştır.
Sıffîn savaşındaki Abbas'ın konumu şöyle yazılıyor: Muaviye'nin ordusu, suyun önünü alarak Ali (a.s)'ın askerlerinin bu sudan istifade etmesini önlediler.
Hz. Ali'nin umumi bir hücum emrinden önce, İslam ordusundan durum ve davranışından şecaati ve kahraman olduğu tahmin edilen heybetli birisi yüzü kapalı bir halde ileri çıktı.
Biraz ilerleyerek Muaviye'nin ordusu önünde durdu.
Ortalığı inleten bir haykırış ile: "Sizin en şecaatliniz kimdir?" diye bağırdı.
Muaviye yüksek bir sesle Ebu Şe'sa'yı çağırarak ona: "Sen Şam halkının en cesur savaşçısısın git ve bu gururlu genci sustur, onun başına gelenler başkalarına ibret olsun" dedi.
Ebu Şe'sa ise, bunu kabul etmeyerek: "Bütün Şamlılar beni, kahraman ve bin kişiyle savaşan biri olarak biliyorlar. Bir kişiyi öldürmek için meydana gitmem bana yakışır mı? Ben, onun işini bitirmesi için çocuklarımdan birini göndereceğim" dedi.
Derken Ebu Şe'sa, kendisi gibi kahraman olan çocuklarından birini gönderdi.
Ebu Şe'sa'nın oğlu olan düşmanın kahramanı, alnını kaşlarına kadar bir parçayla örten bu gencin karşısına dikildi ve teke tek dövüş başladı.
Sonunda o gencin darbeleriyle düşman yere yığıldı.
Bunu gören Ebu Şe'sa sinirli ve tedirgin bir halde ikinci oğlunu onunla savaşması için gönderdi. Ama çok geçmeden o da kardeşinin akıbetine duçar oldu.
Harezmî'nin yazdığına göre Ebu Şe'sa tekebbüründen (Kibirlenmek. Kendini büyük saymak. Nefsini büyük görmek) kaynaklanan bir inatla yedi oğlunu da bu gençle savaşması için gönderdi, ama hepsi o kahramanın eliyle doğranıp öldürüldü.
Olaylara şahit olan Ebu Şe'sa sinirinden patlayacak bir hale gelmişti. Bu defa kendisi recez (övücü şiirler) okuyarak o gencin önüne dikildi.
Ama çok geçmeden o genç onu da aynen çocukları gibi perişan ederek, onların yanına gönderdi. Ve alnını bir parçayla sarmış olan bu genç, "benimle savaşacak biri yok mu?" diye haykırmaya başladı. Bunu duyanlar gördüklerinin korku ve dehşetiyle, hayatı ölüme tercih edip, gencin karşısına çıkma cesaretini kendilerinde bulamadılar.
Tabi ki, buna dostlar da en az o gencin kendisi kadar sevinmişti.
Zira böylesi bir şecaat ve kahramanlığı sadece Ali (a.s)'de görebilmişlerdi… Başka birinin de böylesi bir kahramanlık sergilemesi, onları şaşırtmıştı.
Derken, o genç orduya geri döndü. Ali (a.s) onu yanına çağırarak yüzündeki parçayı açtı.
Herkes onu tanıyabilmek için can atıyor; onun kim olduğunu görmek istiyorlardı.
Bu arada Müminlerin Emiri Ali (a.s), onu bağrına basarak yüzünden öpmeye başladı. Tarihçiler, Abbas (a.s)'ın Sıffîn'de olduğunda yaşının kaç olduğuna dair kesin bir bilgi vermemişlerdir.
Yalnız henüz yüzünde tüy bitmeyen bir genç diye tarihe geçmiştir.
Ama bazı kaynaklara göre Abbas (a.s), Sıffîn savaşına katıldığında on yedi yaşlarındaydı.
Yine, kardeşi İmam Hasan (a.s)'ın şahadetinde yaklaşık 24 yaşlarındaydı. Abbas (a.s), Abisinin, kardeşinin pak ve temiz bedeninin konulduğu tabutu İslam ve Peygamber düşmanları tarafından ok yağmuruna tutulduğunu görünce, bu iğrenç olay kendisine çok ağır gelmişti. Sabrı taşan Abbas, elini kılıcına atmış ama İmam Hüseyin (a.s) tarafından kardeşleri İmam Hasan (a.s)'ın vasiyeti gereği, sükûnete davet edilmiştir.
Böylece hırsını içine gömen bu kahraman, dini, akidesi ve İmam Hüseyin uğruna canını vereceği gün ve yeri beklemeye koyulmuştur.
Abbas, Araplarda pehlivan, meydanlarda aslan gibi saldıran, heybetinden düşmanlarının suratlarını astığı kişi anlamına gelir.
Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Eğer bütün insanlar Ebu Talip'in soyundan gelseydiler, onların hepsi şecaatli ve kahraman olurlardı."
Allah (c.c) Ebu'l-Fazl'ı ve vahi evinin sakinlerini bize şefaatçi eylesin.
(Devam edecek…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ergül Güner / diğer yazıları
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- İmam-ı Şafi ve Ehl-i Beyt sevgisi: Bir inanç ve ahlak meselesi / 11.03.2025
- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Ehl-i Beyt sevgisi ve Ramazan’a yaklaşımı / 10.03.2025
- Atatürk ve dini değerler: Kur'an’a saygı, tefsir, Diyanet ve hutbeler / 09.03.2025
- Mustafa Kemal Atatürk’ün Ramazan ayına, Kur'an’a ve Peygamber Efendimize hürmeti / 08.03.2025
- Hz. Ali’nin yolunda: Niyazi Mısri ve Ehlibeyt aşkı / 07.03.2025
- Ehlibeyt Sevgisi: Nesimi Hazretleri’nin izinde / 06.03.2025
- Hacı Bektaş Veli’nin ışığında ramazan ve Ehli Beyt / 04.03.2025
- Abdulkadir Geylani'de Ramazan ve gerçek orucun anlamı / 03.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- İmam-ı Şafi ve Ehl-i Beyt sevgisi: Bir inanç ve ahlak meselesi / 11.03.2025
- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Ehl-i Beyt sevgisi ve Ramazan’a yaklaşımı / 10.03.2025
- Atatürk ve dini değerler: Kur'an’a saygı, tefsir, Diyanet ve hutbeler / 09.03.2025
- Mustafa Kemal Atatürk’ün Ramazan ayına, Kur'an’a ve Peygamber Efendimize hürmeti / 08.03.2025
- Hz. Ali’nin yolunda: Niyazi Mısri ve Ehlibeyt aşkı / 07.03.2025
- Ehlibeyt Sevgisi: Nesimi Hazretleri’nin izinde / 06.03.2025
- Hacı Bektaş Veli’nin ışığında ramazan ve Ehli Beyt / 04.03.2025
- Abdulkadir Geylani'de Ramazan ve gerçek orucun anlamı / 03.03.2025