"Vatan sevgisi imandandır."
-Hadis-
"Bir gürültü ile gözlerimi açtım, yatağımda doğruldum. Alacakaranlıkta odamı dolduran kalabalığı fark etmemle, yüzüme dayanmış dört tabancanın soğuk namluları ile karşılaşmam bir oldu.
"Ne istiyorsunuz? Kimsiniz siz?" diye bağırdım. Ve gittikçe açılan gözlerim, pencerelerden sızan şafak renklerinin ışıldattığı süngüleri görünce anladım ki karşımdakiler bayağı hırsız ve soyguncular değil, fakat medeni (!) bir baskının kahramanlarıdır. Yatağımdan fırladım ve karşılarına dimdik durdum:
"Kimsiniz?.. Ne istiyorsunuz?"
Cevap olarak tabancalarını yüzüme biraz daha yaklaştırdılar. Süngülerini, renk versin diye olacak, oynattılar? İşte o kadar.
Aynı odada yatan on dört yaşındaki hasta çocuğum da uyanmış, korkusundan bir çığlık atarak tekrar yatağa düşmüştü. Onu kurtarmak için odadan fırladım, dışarı çıktım, sofa, merdivenler her taraf askerlerle, düşman askerleriyle dolu idi? Ve bunlar "Evim kalemdir" diye övünen İngiliz milletinin, çocukları, onun askerleri idi.
"Bırakın da giyineyim" dedim. Cevap verecekleri yerde, beni öylece pijama ile sokağa doğru sürükleyip götürüyorlardı. Bütün ısrarlarım boşa gitti. Etrafımı saran süngülülere, rovelverlere bir daha baktım.
Evi basılmış yatağından alınmış bir adamı sürükleyip götürmek için bu orduya ne lüzum vardı?" (Malta Sürgünleri; Bilal N. Şimşir; Bilgi yay. 2009, s. 205-206)
Türk- İslam olduğundan beri işgal yüzü görmeyen şehir işgal altındadır. İkiyüzelli bin şehidin Çanakkale'de geçit vermediği İngiliz, Fransız ve İtalyan donanması, Mondros Mütarekesiyle boğazı geçmiştir. Yapılan anlaşma Osmanlı ordusunun dağıtılmasına, gerekli görülen bölgelerin işgaline müsaade ettiği halde Rauf Orbay mütarekeyi imzalar. Basına verdiği demeçte ise " İmzaladığımız mütarekeyle devletimizin bağımsızlığı, saltanatımızın hukuku tümüyle kurtarılmıştır. Sizi temin ederim ki İstanbul'umuza bir tek düşman askeri çıkmayacaktır." der. Aradan sadece on gün geçer, İngilizler Dolmabahçe önündedirler. Yukarıdaki satırlar ise esir şehrin mahpus insanlarından Dr. Mehmet Esat Paşa'ya aittir.
İlerleyen günler işgalin ne anlama geldiğini bir millete öğretecektir. Mesela Beyoğlu'nda azınlıklar Fransız bayrakları asacak, Fransız askerleriyle kol kola gezeceklerdir. Meclis-i Mebusan basılacak bazı vekiller mecliste, bazıları ise evinde yakalanarak götürülecektir. Beş yüz Türk askerinin arasında bir Türk Paşası, sadece 20 İngiliz askeriyle Haydarpaşa garında tutuklanacak ama hiç kimse hiç bir şey yapmayacaktır. Mesela koskoca Osmanlı'nın eski Genel Kurmay Başkanı kelepçelenecektir, v.s, v.s.
İşgal böyle bir şeydir...
Bin yıldır Batıyla savaşan millet, artık düşmanı vatanında göre göre tanıma yolundadır. Ve bu yol çok çetin bir yoldur. Aynı sebeple Sadrazam Damat Ferid'e, Şeyhülislam Mustafa Sabri'ye, Gazeteci Ali Kemal'e, Said-i Kürdi'ye, İskilipli'ye İngiliz Muhiplerine rağmen millet, Gâzi Mustafa Kemal'i tercih edecektir.
Günümüzde ise düşmanı tanımak daha çetrefilli bir iştir. Dün Anadolu'yu işgale gelen Haçlıların çocukları bugün yine İzmir'e, Maraş'a, Antep'e, Malatya'ya bu defa Nato kılıfıyla gelmektedirler. BOP projelerinde bölünmüş Türkiye haritaları NATO karargâhlarında dolaşmaktadır. Afganistan, Irak, Libya, Somali işgal edilmiş, Tunus'a, Mısır'a, Suriye'ye Arap Baharı uğramıştır. Ama milletin düşmanı tanımakta zorlanmasının sebebi bunlar değil; Fesli, Cübbeli, Kamus'lu adamlardır.
Bu adamlar, işgale gelenlerin dost olduğunu, doksan yıl önce "Haçlıları İzmir'e döken Komutan"ın ise Müslüman olmadığını iddia etmektedirler. Onlar, BOP'u kutsamakta ya da Obama'ya raporlar sunmakta sakınca görmemektedirler?
Anlaşılmaktadır ki; Gazi'nin günahı küfürle eşdeğerdir. Çünkü; onlara göre haçlılardan vatanı kurtarmak küfürdür!
-Hadis-
"Bir gürültü ile gözlerimi açtım, yatağımda doğruldum. Alacakaranlıkta odamı dolduran kalabalığı fark etmemle, yüzüme dayanmış dört tabancanın soğuk namluları ile karşılaşmam bir oldu.
"Ne istiyorsunuz? Kimsiniz siz?" diye bağırdım. Ve gittikçe açılan gözlerim, pencerelerden sızan şafak renklerinin ışıldattığı süngüleri görünce anladım ki karşımdakiler bayağı hırsız ve soyguncular değil, fakat medeni (!) bir baskının kahramanlarıdır. Yatağımdan fırladım ve karşılarına dimdik durdum:
"Kimsiniz?.. Ne istiyorsunuz?"
Cevap olarak tabancalarını yüzüme biraz daha yaklaştırdılar. Süngülerini, renk versin diye olacak, oynattılar? İşte o kadar.
Aynı odada yatan on dört yaşındaki hasta çocuğum da uyanmış, korkusundan bir çığlık atarak tekrar yatağa düşmüştü. Onu kurtarmak için odadan fırladım, dışarı çıktım, sofa, merdivenler her taraf askerlerle, düşman askerleriyle dolu idi? Ve bunlar "Evim kalemdir" diye övünen İngiliz milletinin, çocukları, onun askerleri idi.
"Bırakın da giyineyim" dedim. Cevap verecekleri yerde, beni öylece pijama ile sokağa doğru sürükleyip götürüyorlardı. Bütün ısrarlarım boşa gitti. Etrafımı saran süngülülere, rovelverlere bir daha baktım.
Evi basılmış yatağından alınmış bir adamı sürükleyip götürmek için bu orduya ne lüzum vardı?" (Malta Sürgünleri; Bilal N. Şimşir; Bilgi yay. 2009, s. 205-206)
Türk- İslam olduğundan beri işgal yüzü görmeyen şehir işgal altındadır. İkiyüzelli bin şehidin Çanakkale'de geçit vermediği İngiliz, Fransız ve İtalyan donanması, Mondros Mütarekesiyle boğazı geçmiştir. Yapılan anlaşma Osmanlı ordusunun dağıtılmasına, gerekli görülen bölgelerin işgaline müsaade ettiği halde Rauf Orbay mütarekeyi imzalar. Basına verdiği demeçte ise " İmzaladığımız mütarekeyle devletimizin bağımsızlığı, saltanatımızın hukuku tümüyle kurtarılmıştır. Sizi temin ederim ki İstanbul'umuza bir tek düşman askeri çıkmayacaktır." der. Aradan sadece on gün geçer, İngilizler Dolmabahçe önündedirler. Yukarıdaki satırlar ise esir şehrin mahpus insanlarından Dr. Mehmet Esat Paşa'ya aittir.
İlerleyen günler işgalin ne anlama geldiğini bir millete öğretecektir. Mesela Beyoğlu'nda azınlıklar Fransız bayrakları asacak, Fransız askerleriyle kol kola gezeceklerdir. Meclis-i Mebusan basılacak bazı vekiller mecliste, bazıları ise evinde yakalanarak götürülecektir. Beş yüz Türk askerinin arasında bir Türk Paşası, sadece 20 İngiliz askeriyle Haydarpaşa garında tutuklanacak ama hiç kimse hiç bir şey yapmayacaktır. Mesela koskoca Osmanlı'nın eski Genel Kurmay Başkanı kelepçelenecektir, v.s, v.s.
İşgal böyle bir şeydir...
Bin yıldır Batıyla savaşan millet, artık düşmanı vatanında göre göre tanıma yolundadır. Ve bu yol çok çetin bir yoldur. Aynı sebeple Sadrazam Damat Ferid'e, Şeyhülislam Mustafa Sabri'ye, Gazeteci Ali Kemal'e, Said-i Kürdi'ye, İskilipli'ye İngiliz Muhiplerine rağmen millet, Gâzi Mustafa Kemal'i tercih edecektir.
Günümüzde ise düşmanı tanımak daha çetrefilli bir iştir. Dün Anadolu'yu işgale gelen Haçlıların çocukları bugün yine İzmir'e, Maraş'a, Antep'e, Malatya'ya bu defa Nato kılıfıyla gelmektedirler. BOP projelerinde bölünmüş Türkiye haritaları NATO karargâhlarında dolaşmaktadır. Afganistan, Irak, Libya, Somali işgal edilmiş, Tunus'a, Mısır'a, Suriye'ye Arap Baharı uğramıştır. Ama milletin düşmanı tanımakta zorlanmasının sebebi bunlar değil; Fesli, Cübbeli, Kamus'lu adamlardır.
Bu adamlar, işgale gelenlerin dost olduğunu, doksan yıl önce "Haçlıları İzmir'e döken Komutan"ın ise Müslüman olmadığını iddia etmektedirler. Onlar, BOP'u kutsamakta ya da Obama'ya raporlar sunmakta sakınca görmemektedirler?
Anlaşılmaktadır ki; Gazi'nin günahı küfürle eşdeğerdir. Çünkü; onlara göre haçlılardan vatanı kurtarmak küfürdür!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Akrep kıskacı / 05.12.2019
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013