Türkiye'nin son yıllarda uyguladığı tarım politikasını özetleyecek, yazımın başlığındaki cümleden daha iyi bir ifade bulamadım.
Özellikle koronavirüs salgını sonrasında tüm dünya ülkeleri gıda tedarikinin ve güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kavradı ve buna göre tarım sektörünü kalkındıracak, üretim yapan çiftçilerin gücüne güç katacak önemli kararlar aldı.
Biz de ise gıda ve hayvancılıkta üreticilere üvey evlat muamelesi devam ediyor.
Resmi veriler 2001 yılından bu yana tarım sektörüne istikrarlı bir şekilde darbe üstüne darbe vurulduğunu ortaya koyuyor.
Ülkemizde 2011 yılında 1 milyon 122 bin olan kayıtlı çiftçi sayısı Eylül 2021'de 530 bine kadar düşmüş. Bu 10 yılda çiftçi sayısının yüzde 53 azaldığını gösteriyor. Son 5 yıldaki düşüş oranı ise yüzde 26.
Yani, 2011 yılından 2021 yılına kadar geçen sürede tam 592 bin çiftçi üretimi terk etmiş.
Son 5 yılda üretimi bırakan çiftçi sayısı ise 188 bin.
Üretici tarımdan uzaklaşınca bunun artçı şokları da oluyor elbette.
Bu şoklardan biri tarım işçilerinin işsiz kalması olmuş.
2002 yılında 7 milyon 458 bin kişi olan tarımda çalışan sayısı Eylül 2021'de ise 4 milyon 974 bine düşmüş.
Yani tarımda çalışanların sayısı son 19 yılda yüzde 33, son 10 yılda ise yüzde 26 gerilemiş.
Çiftçilerin üretimden uzaklaşmasının artçı şoklarından bir diğeri de tarım alanlarının azalması olarak kendini göstermiş.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre tarım alanları son 19 yılda yüzde 12 azalmış.
2001 yılında tarım alanları 26 milyon 350 bin hektar iken 2020 yılında 23 milyon 136 bin hektara kadar düşmüş.
19 yıldaki tarım alanı kaybı 3 milyon 214 bin hektar.
Çok verimli topraklara ve üretim yapmak isteyen milyonlarca çiftçiye sahip olan ülkemizde tarım bu hale getiriliyorsa, buna söylenecek kelime bulmak gerçekten zor.
Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten sayılı ülkelerden olan Türkiye'nin bu mantıkla gidilirse kaybettiği bu seviyeyi yeniden yakalaması asla mümkün olmayacak.
Oysa petrolsüz yapabilirsiniz, cep telefonunuz olmadan yaşayabilirsiniz, arabanız olmadan hayatınızı idame ettirebilirsiniz, ancak gıda olmayan, tarım olmadan bir ülkenin ayakta kalması asla mümkün olmaz.
Ancak bu gerçeği bildikleri halde Türkiye'yi yönetenler tarım köylüsüne rakip olmaya ve yabancı çiftçilerin üretimlerine müşteri olarak Türk tarımına zarar vermeye devam ediyorlar.
Yıllarca, "Çiftçiye ürününü toprağa ekmeden yüzde 50 avans vereceğiz. Tarım stratejik bir sahadır. Bir insan karnı aç savaşamaz. Ekmeği olmadan mücadele edemez. Silah bundan sonra gelir. Senin yiyeceğin ekmeğin yok ise mağlubiyete mahkûmsun. Onun için tarımı ayağa kaldırmak mecburiyetindeyiz" diyen, Milli Ekonomi Modeli tezinin sahibi merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamın sesine kulak vermemenin bedelini ödüyoruz milletçe.
Daha fazla bedel ödememek için Baş Hoca'nın tarımdaki hedeflerini gerçekleştirmeye ant içmiş, Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarına hep birlikte güç vermemiz gerekmektedir.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024