14 Mayıs Dünya Çiftçiler günü geldi ve geçti.
Her geçen gün sermayeden yiyen, geliri giderini karşılamayan, borç batağında yüzen ve gelecek dönemde ne yapacağını kara kara düşünen Türk çiftçisinin Dünya Çiftçiler Günü'nün anlam ve mahiyetinden her hangi bir şey anlayabildiğini veya anlayabileceğini zannetmiyorum.
Türk tarımı AB hayali uğruna IMF cenderesinde tamamen bitirilmeye çalışıyor. Çiftçilerimiz avazı çıktığı kadar bağırıyor, hatta otuz binleri aşan mitingler düzenliyor, ama tepkileri maalesef meclisin duvarından içeriye giremiyor.
Çözüm mercii olan hükümet ve gerekli uayarılarla onu dizginlemesi gereken ana muhalefet, bu çiftçiler gününde çiftçilerin karşısına çıkıp ne diyeceklerini düşünürlerken, sonunda bir formül bulmuşlar anlaşılan.
Söz düellosu ve demagoji.
Başbakan Erdoğan'ı ve Baykal'ı karşılarında gören çiftçiler tam dertlerini dile getirecekken, baktılar ki Sayın Erdoğan ve Sayın Baykal'ın karşılıklı atışmaları o kadar derin ki "herhalde bizim dertlerimize sıra gelmez" düşüncesiyle fazla seslerini yükseltemediler, sadece alkışlamakla yetindiler.
Neticede gündeme düello hakim oldu ve böylece çiftçiler günü bir tiyatroyla geçiştirilmiş oldu.
Esasen çiftçiler ne düello ne de tiyatro istiyor, sadece dertlerine çözüm istiyor.
Çiftçi buğday ekti, maliyetinin altına satabildi, seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi mısır ekti, Unakıtan'ın oğlu bir yıllık ucuz ithal mısırı getirdiği için malı elinde kaldı veya ucuz satmak zorunda kaldı, seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi pamuk ekti, zararına sattı, ya da elinde kaldı seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi soğan ve salçalık domates ekti, maliyet artışı ve ihracattaki sıkıntıdan dolayı artık üretimden vazgeçti seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi patates, çilek, şeker pancarı, pirinç? ekti yine desteklerin yetersizliği, tahditler, maliyetlerin yüksekliği, satış fiyatlarının düşüklüğü, ithal ürünlerin ucuzluğu, pazarın daralması ve ihracat engelleri yüzünden yeniden üretime küstü, ne yapacağını kara kara düşünüyor.
Çiftçi üreterek mi zarar etsem yoksa hiçbir şey üretmeden mi zarar etsem, hangisinde daha az zarar ederimin düşüncesinde.
ABD, Dışişleri Bakanı'nın ifadesiyle "Arap ülkelerinin petrol silahı varsa, bizim de tahıl silahımız var. Petrolsüz yaşanabilir, ama tahılsız asla yaşanamaz" politikasına sahipken, tarım ülkesi olan ülkemizi tarım konusunda yabancılara muhtaç hale getiren siyasilerimizi aklı selime davet ediyoruz.
Tarım konusunda vatandaşımızı oyalayıcı, günü kurtarıcı ama yarınımızı karanlığa gömücü birtakım uygulamalar yerine, kalıcı ve geleceğe ışık tutacak projeler gerekmektedir.
Tarımla alakalı en sağlıklı değerlendirmeyi ve de çözüm yollarını BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş Bey'den duymaktayız. Bakın Sayın Baş neler söylüyor:
"Mevcut iktidar tarım kesimini bitme noktasına getirmiştir. Destek alımlarını kaldırmıştır. Tarım ve kredi kooperatifleri devreden çıkartılmıştır. 80 yıl boyunca tarımda kendimize yeten ülke iken bugün 1 milyar dolar açık verme durumuna geldik. Bugün, bugünkü iktidar sayesinde buğday üretimi %25, nohut üretimi % 15, mercimek üretimi % 15, şekerpancarı % 35, ayçiçeği % 35, fındık üretimi % 25, tütün üretimi %40, elma üretimi % 15, armut üretimi % 14, kayısı üretimi % 35, şeftali üretimi % 20, greyfurt üretimi % 22 oranında gerilemiştir. Malatya'daki kayısı bahçelerinde, Kilis'teki fıstık ve cevizde, Çukurova'da kuraklıktan meydana gelen hasar %80-90'lara varmıştır. Bu hükümet tarım sigortasını devreden çıkardığı için çiftçi yalnız kalmıştır. 1997 yılında 2 kg buğdayla bir ekmek alan köylü bugün 4 kg buğdayla bir ekmek, 1997 yılında 2,86 kg buğday ile 1 litre mazot alan köylü 4,88 kg buğdayla 1 litre mazot alabiliyor. 56 ton buğdayla bir traktör alan köylümüz bugün 100 ton buğdayla ancak bir traktör alabiliyor. Hükümet, tarım ürünlerinin alım fiyatını düşük tutmak suretiyle tarıma çok ciddi darbeler vurmuş, ithal ettiği mamuller ile tarımı tamamen aradan çıkarmıştır. AK Partisi iktidarı hayvancılığı da bitirmiştir. Koyun varlığımız 40 milyondan 25 milyona, sığır varlığımız 13 milyondan 7 milyona düşmüştür. Önümüzdeki yıllarda et açığımız takriben 170 bin tona çıkacaktır. Gümrük Birliği ile AB ülkelerinden 19 bin ton et ithal edilerek hayvancılığımız bitirilme noktasına getirilmiştir."
"Tarımı sıfır faizli kredilerle ayağa kaldıracağız. Bu kesimi devlet destekleme fonlarıyla destekleyeceğiz. Çiftçinin yetiştirdiği ürünleri rahatlıkla pazarlayacağı imkanları hazırlayacağız. Böylece halkımızı toprağına bağlı hale getireceğiz. Yetiştirdiği ürünü satamadığı için vatandaşımız bugün toprağını satıyor; bunlara son vereceğiz. Hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine son vereceğiz. Üretimine destek olarak bu kesimi finans darlığından kurtaracağız."
Tarımda sadece milli çözümler başarılı olabilir. Görünen o ki tek çözüm Sayın Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli"dir.
Her geçen gün sermayeden yiyen, geliri giderini karşılamayan, borç batağında yüzen ve gelecek dönemde ne yapacağını kara kara düşünen Türk çiftçisinin Dünya Çiftçiler Günü'nün anlam ve mahiyetinden her hangi bir şey anlayabildiğini veya anlayabileceğini zannetmiyorum.
Türk tarımı AB hayali uğruna IMF cenderesinde tamamen bitirilmeye çalışıyor. Çiftçilerimiz avazı çıktığı kadar bağırıyor, hatta otuz binleri aşan mitingler düzenliyor, ama tepkileri maalesef meclisin duvarından içeriye giremiyor.
Çözüm mercii olan hükümet ve gerekli uayarılarla onu dizginlemesi gereken ana muhalefet, bu çiftçiler gününde çiftçilerin karşısına çıkıp ne diyeceklerini düşünürlerken, sonunda bir formül bulmuşlar anlaşılan.
Söz düellosu ve demagoji.
Başbakan Erdoğan'ı ve Baykal'ı karşılarında gören çiftçiler tam dertlerini dile getirecekken, baktılar ki Sayın Erdoğan ve Sayın Baykal'ın karşılıklı atışmaları o kadar derin ki "herhalde bizim dertlerimize sıra gelmez" düşüncesiyle fazla seslerini yükseltemediler, sadece alkışlamakla yetindiler.
Neticede gündeme düello hakim oldu ve böylece çiftçiler günü bir tiyatroyla geçiştirilmiş oldu.
Esasen çiftçiler ne düello ne de tiyatro istiyor, sadece dertlerine çözüm istiyor.
Çiftçi buğday ekti, maliyetinin altına satabildi, seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi mısır ekti, Unakıtan'ın oğlu bir yıllık ucuz ithal mısırı getirdiği için malı elinde kaldı veya ucuz satmak zorunda kaldı, seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi pamuk ekti, zararına sattı, ya da elinde kaldı seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi soğan ve salçalık domates ekti, maliyet artışı ve ihracattaki sıkıntıdan dolayı artık üretimden vazgeçti seneye ne yapacağını düşünüyor.
Çiftçi patates, çilek, şeker pancarı, pirinç? ekti yine desteklerin yetersizliği, tahditler, maliyetlerin yüksekliği, satış fiyatlarının düşüklüğü, ithal ürünlerin ucuzluğu, pazarın daralması ve ihracat engelleri yüzünden yeniden üretime küstü, ne yapacağını kara kara düşünüyor.
Çiftçi üreterek mi zarar etsem yoksa hiçbir şey üretmeden mi zarar etsem, hangisinde daha az zarar ederimin düşüncesinde.
ABD, Dışişleri Bakanı'nın ifadesiyle "Arap ülkelerinin petrol silahı varsa, bizim de tahıl silahımız var. Petrolsüz yaşanabilir, ama tahılsız asla yaşanamaz" politikasına sahipken, tarım ülkesi olan ülkemizi tarım konusunda yabancılara muhtaç hale getiren siyasilerimizi aklı selime davet ediyoruz.
Tarım konusunda vatandaşımızı oyalayıcı, günü kurtarıcı ama yarınımızı karanlığa gömücü birtakım uygulamalar yerine, kalıcı ve geleceğe ışık tutacak projeler gerekmektedir.
Tarımla alakalı en sağlıklı değerlendirmeyi ve de çözüm yollarını BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş Bey'den duymaktayız. Bakın Sayın Baş neler söylüyor:
"Mevcut iktidar tarım kesimini bitme noktasına getirmiştir. Destek alımlarını kaldırmıştır. Tarım ve kredi kooperatifleri devreden çıkartılmıştır. 80 yıl boyunca tarımda kendimize yeten ülke iken bugün 1 milyar dolar açık verme durumuna geldik. Bugün, bugünkü iktidar sayesinde buğday üretimi %25, nohut üretimi % 15, mercimek üretimi % 15, şekerpancarı % 35, ayçiçeği % 35, fındık üretimi % 25, tütün üretimi %40, elma üretimi % 15, armut üretimi % 14, kayısı üretimi % 35, şeftali üretimi % 20, greyfurt üretimi % 22 oranında gerilemiştir. Malatya'daki kayısı bahçelerinde, Kilis'teki fıstık ve cevizde, Çukurova'da kuraklıktan meydana gelen hasar %80-90'lara varmıştır. Bu hükümet tarım sigortasını devreden çıkardığı için çiftçi yalnız kalmıştır. 1997 yılında 2 kg buğdayla bir ekmek alan köylü bugün 4 kg buğdayla bir ekmek, 1997 yılında 2,86 kg buğday ile 1 litre mazot alan köylü 4,88 kg buğdayla 1 litre mazot alabiliyor. 56 ton buğdayla bir traktör alan köylümüz bugün 100 ton buğdayla ancak bir traktör alabiliyor. Hükümet, tarım ürünlerinin alım fiyatını düşük tutmak suretiyle tarıma çok ciddi darbeler vurmuş, ithal ettiği mamuller ile tarımı tamamen aradan çıkarmıştır. AK Partisi iktidarı hayvancılığı da bitirmiştir. Koyun varlığımız 40 milyondan 25 milyona, sığır varlığımız 13 milyondan 7 milyona düşmüştür. Önümüzdeki yıllarda et açığımız takriben 170 bin tona çıkacaktır. Gümrük Birliği ile AB ülkelerinden 19 bin ton et ithal edilerek hayvancılığımız bitirilme noktasına getirilmiştir."
"Tarımı sıfır faizli kredilerle ayağa kaldıracağız. Bu kesimi devlet destekleme fonlarıyla destekleyeceğiz. Çiftçinin yetiştirdiği ürünleri rahatlıkla pazarlayacağı imkanları hazırlayacağız. Böylece halkımızı toprağına bağlı hale getireceğiz. Yetiştirdiği ürünü satamadığı için vatandaşımız bugün toprağını satıyor; bunlara son vereceğiz. Hayvancılıkla uğraşanların mağduriyetlerine son vereceğiz. Üretimine destek olarak bu kesimi finans darlığından kurtaracağız."
Tarımda sadece milli çözümler başarılı olabilir. Görünen o ki tek çözüm Sayın Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli"dir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Hz. Fatıma edep, ölçü ve iman abidesidir / 22.01.2025
- ‘Söneriz diye üflediler, alev aldık’ / 21.01.2025
- Türk’ün düşmanı, Kürt’ün katili ile ‘barış süreci’ / 18.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Hz. Fatıma edep, ölçü ve iman abidesidir / 22.01.2025
- ‘Söneriz diye üflediler, alev aldık’ / 21.01.2025
- Türk’ün düşmanı, Kürt’ün katili ile ‘barış süreci’ / 18.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025