Bir gerçeği ifade ederek konuya başlayalım; Kur'an, Sünnet ve Ehl-i Beyt'in cevap veremediği hiçbir soru bugüne kadar ortaya çıkmamıştır, çıkmayacaktır da!
Tabi zaman içinde Kur'an ve Ehl-i Beyt'e karşı akımlar oluşturulduğu gibi paralel akımlar da oluşturuldu.
Bu paralel akımlar, Kur'an'ın, sünnetin sadece ismini kullanarak, kişilerin şahsi görüşlerine göre halka dinin emri gibi anlattılar ve çoğu zaman kabul de ettirdiler.
Çok eskilere gitmeye gerek yok! Daha üç, beş yıl evvel en etkili ağızlardan, "Kur'an'ın güncellenmesi gerektiği" cümleleri çıkmıştı.
Ruhu şad olsun, Allah'ın selamı üzerine olsun Prof. Dr. Haydar Baş "hayır" dedi. Kur'an kıyamete kadar günceldir. İslam'da güncelleme yoktur, misillendirme vardır, diyerek küfre giden bu yolu kapatmıştı.
Bakın! İmam Hatiplerde, Sünni fıkıh derslerinde, karşınıza dini bir mesele geldiğinde ilk müracaat edeceğiniz merci Kur'an'dır. Kur'an'da yoksa sünnete bakılır. Sünnette yoksa İcma var mı, diye araştırılır. Onda da yoksa fakihlerin kıyaslarına bakılır, diye öğretilir.
Merak ediyorum! Din işlerinde tek yetkili devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı kaynak olarak neyi ölçü alıyor?
Tabi bu soruya Diyanet, Kur'an ve Sünneti, der. Keşke söyledikleri gerçek olsaydı. Ama bugün Diyanet en çok tartışılan kurum haline gelmiştir.
Peki, gerçekten Diyanet ölçü olarak Kur'an ve Sünneti mi esas alıyor? Koskocaman bir "hayır" yazıyorum.
Malum FETÖ örgütünün ilk darbe kalkışması İslam dinine karşı olmuştu. Kur'an'a, Hz. Peygamber'e iftira atmışlardı. Diyanet, Kur'an ve Hz. Peygamber, Fetullah Gülen'in söylediklerine ne diyor diye araştırıp, açıklamak yerine susmuştu!
Gerçi papazlarla iftar açan, hahamlarla dua eden bir yapıdan Hakk'ın ölçülerini ortaya koymasını beklemek saflık olurdu.
Neyse! Derenin altından çok sular aktı. Ama Diyanet, Kur'an ve Sünnete (Ehl-i Beyt'e) yöneleceğine siyasete yöneldi.
Sosyal olaylar hakkında yaptıkları açıklamalar, gündemdeki konulara verdikleri fetvalar akıl alır gibi değil!
Bu kadar faizci, tefeci var ama hiç birisi faize meşruiyet sağlayacak hiçbir açıklama yapmamıştır.
Ama Diyanet kalktı dedi ki, evi TOKİ'den, parayı da devlet bankasından alırsa aradaki fark faiz değildir.
Şimdi de IBAN fetvası yayınladılar. Kur'an'a mı baktılar? Hayır. Sünnete mi? Hayır.
Ya kime baktılar? Osmanlı'nın, Lale Dönemine! İlk okuduğumda şaşırdım. Yok, bu haber doğru olamaz, dedim. Ama doğruymuş.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nda Başkanlık Müşaviri olarak görev yapan Ahmet Belada bu kampanyaya dini meşruiyet getirmek için Lale devrindeki bir görüşü kullandı.
Neymiş o görüş? "Yöneticiye mal lazımdır, malın tahsili halktan olur."
Nereden almış o fetvayı? "Devlet Adamına Nasihatler" kitabından. Kim yazmış? Sarı Mehmet Paşa. Bu zatın mesleği nedir? Sarayda baş defterdar.
Hangi dönemde? Lale devrinde. Lale devrinin başlıca özelliği nedir?
Askerin cephede düşman ile halkın ise sefaletle boğuştuğu, Saray eşrafı ve devlet kademelerindeki üst düzey yöneticilerin sefaya daldığı, bir lale soğanının 500 altına satıldığı dönem.
Yoksa İkinci Lale Devri'ni mi yaşıyoruz?
- Şara, İsrail’e ne zaman saldıracak? / 09.02.2025
- Akıllı bir insan bilmediği bir şeyi inkâr eder mi? / 08.02.2025
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025
- 6 Şubat afeti sürpriz miydi? / 06.02.2025
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025