Devlet ve asker bir milletin bekası için olmazsa olmaz kurumlardır. Millet, devlet şemsiyesi altında askerinin sağladığı korumayla birlikte bugününe ve geleceğine güvenle bakar.Devleti ve askeri olmayan milletler, hırslarının esiri olmuş, sömürgeciliği kendisine şiar edinmiş olan güçlü ülkelerin oyuncağı olurlar. Bugün Filistin'in, Irak'ın, Afganistan'ın, Lübnan'ın hali ortadadır.Devletleşememiş ve de askeri bir varlık ortaya koyamamış olan bu ülkeler Batılı emperyalist güçlerin her türlü zulmüne maruz kalmaktadır.İngiliz Tıp Dergisi The Lancet'in yaptığı araştırma, Irak'ta savaşın başladığı mart 2003'ten bu yana 650 binden fazla sivilin öldüğünü ortaya koydu.ABD'nin Irak'a ilk saldırısı olan 1991 Körfez Savaşı'nda ve sonrasında bombardımanlarla, açlıkla, hastalıkla ölenleri de bu rakama dahil ettiğimizde 1 milyonun üzerinde masum insanın katledildiğini görmekteyiz.Peki, Irak'ın güçlü bir ordusu ve de güçlü bir devleti olsaydı böyle bir tablo ortaya çıkar mıydı? Tabii ki hayır.Filistin'in eski lideri Yaser Arafat'ın, Kıbrıs'ın eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a ifadesi hala hatırımda. "Siz çok şanslısınız" diyordu Arafat ve devamında, "Siz öldüğünüz zaman hiç değilse gömüleceğiniz bir vatan toprağınız var, benim öyle bir imkanım yok".Evet. Oldukça anlamlı bir cümle.Ama Filistin halkı tek bilek tek yürek olsaydı, dışarıdan medet ummayıp da kendisi milli çözümler oluştursaydı, silah gücü olan ve tehditlere cevap verebilecek bir askeri gücü olsaydı, Filistin'in hali böyle mi olurdu? Tabii ki hayır.Lübnan, Afganistan ve benzeri ülkelerin durumları da aynen böyle.Kendi ülkeleri üzerinde emelleri olan Batılı ülkelere el avuç açmış, kendilerine ise güvenlerini kaybetmiş vaziyetteler. Zaten sömürgeci bir gücün o ülkeyi işgal etmesi için geçerli sebep de budur. Bu zayıf hali bir ülkede gördükleri an hiç kaçırmazlar.İşte bu yaptığım tespit, "bugün ABD, AB ya da başka emperyalist bir güç neden Türkiye'yi işgal etmiyor" sorusunun da cevabı niteliğindedir.Senin de askerin dağılsa, senin de milletinin duyarlılığı tamamen kaybolsa merak etme o gün, hatta o an işgal ve katliam başlar. Ama bu noktada önemli bir tehlikeyi de haber vermek istiyorum.Bugün Batı, bu neticeye ulaşabilmek için gayret sarfediyor. Devleti ve askeri yıpratmak için elinden geleni yapıyor. Bunu bazen kendisi bizzat yapmaya çalışıyor, bazen de yerli taşeronlara -bu taşeronlar siyasiler, medya patronları ya da bazı hocaefendiler olabilir- yaptırıyor; ki askeri yıpratma çalışmalarının arkasında, basına yansıdığı kadarıyla hep ABD'de bulunan bir zatın adamlarının isimleri geçiyor. Dönüyor dolaşıyor ipin ucu hep aynı zatın elinde çıkıyor.Askerin yeri geldiğinde konuşmasından rahatsız olanlar da bu amaca hizmet ediyor.Bunlara şu cevabı vermek yerinde olacaktır:Asker, vatanını, devletini, milletini ve askerini gerçekten seven, ülkeyi bölüp parçalamak isteyenlerin taşeronluğunu yapmayan, ülkeyi milli projelerle şaha kaldıran bir siyasi irade geldiği zaman artık konuşma ihtiyacı hissetmez.Diyorlar ki, AB ülkelerinde ve ABD'de asker siyasetin emrindedir, siyasi irade neyi dilerse onu yerine getirir, bizde niye asker siyasete müdahale ediyor?Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, asker, 80 ihtilalinden sonra siyasete müdahale etmedi, sadece neyin doğru neyin yanlış olduğunu zaman zaman beyan etti. Defalarca müdahale etmesi için şartlar oluştu, ama yine de sadece uyarmakla yetindi.Örneğin hala 11 askerimizin başına çuval geçirilmesinin hesabı tam anlamıyla sorulmadı. Telafer ve Kerkük'te yapılan Türkmen katliamlarına gerekli cevap verilmedi. Ülke toprakları üniversite raporlarında da ifade edildiği gibi sınırsız bir şekilde yabancılara peşkeş çekildi. Misyonerlik aldı başını gitti, üstelik yerli misyonerler de devreye girdi. Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde ekonomimiz, siyasetimiz, sosyal hayatımız yabancıların bu kadar kontrolü altına girmedi ve devletimizi, askerimizi ve milletimizi tehdit eden unsurlar hiçbir dönemde bu kadar etkin olmadı. Hiçbir dönemde bu kadar yabancıların menfaatleri, milli menfaatlerimizin üzerine çıkmadı.Yapılan siyasi hatalar sebebiyle milletimiz bölünme noktasına geldi?Ve daha niceleri.Şimdi gelelim sorunun cevabına.AB ülkelerinde ve ABD'de iktidara gelen siyasiler hangi görüşe sahip olursa olsun, koltuğuna oturduğu zaman yönettiği ülkesinin menfaati neyse ona göre hareket eder. Devlet politikaları neyse onları hayata geçirir. Yukarıda saydığımız hataları kendi ülkesinde asla yapmaz.Siyasetin milli menfaatleri gözettiği bir ülkede asker sadece askerlik görevini yapar, siyasete müdahale etmeye gerek duymaz.Söyleyin bana, bizim ülkemizde durum böyle midir? Siyaset gerçekten milli menfaatleri koruyabilmekte midir, yoksa kendi çıkarları uğruna yabancıların taşeronluğunu mu yapmaktadır?11 askerimizin başına çuval geçirip de hala özür dilemeyen, Kuzey Irak'ta PKK'yı ve Barzani'yi palazlandırıp başımıza çorap ören, Türkiye'yi bölük pörçük gösteren haritalar yayınlayan ABD ile hala müttefik olduğumuzu söyleyen bir siyasi irademiz var.Papa'sının peygamberimize hakaretler yağdırdığı, bizi soykırımla suçlayan, PKK'yı koruyan, kollayan ve de finanse eden, anayasamıza bile müdahale etme cüretini gösteren, üstelik ekonomik anlamda da tükenmiş bir AB'ye hala girmek isteyen bir siyasi irademiz var.Söyleyin bana asker konuşmayıp da, müdahale etmeyip de ne yapsın?Böyle bir ortamda askerin konuşması da müdahale etmesi de demokratik bir hakkıdır.Şu gerçeği de asla unutmayalım. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in de ifade ettiği gibi, "Devlete ve askere yapılan saldırıların asıl hedefi millettir, millete direkt olarak saldıramayanlar, askeri ve devleti yıpratmaya çalışıyorlar. Bunlara verilecek en güzel cevap, devlet millet, asker sivil tek bilek tek yürek olmaktır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025